Perşembe, Eylül 22

İlk Öpücük

Büyük şehrin uzağında bir kasabada (veya en azından kendi halindeki bir semtte) yaşayan, o çevrede yaşayan herkesin tanıdığı ve çok sevdiği, çocuk ruhlu olduğunu sokakta top oynayan çocukların maçına karışarak gösteren, senaristler tarafından esprili olduğu iddia edilen ama kötü espriler yapan, tabi ki hayvansever olan genç ve çapkın bir erkek....

Bu profilden sıkılmadık mı? Zira ya dizilerde ya da sinema filmlerinden karşımıza bu tip çıkıyor devamlı. Bunun bir diğer versiyonu ise içine kapanık, nemrut ama dürüst ve hakkaniyetli karakter. Bu ikisi sektörü sırtlıyor adeta ama sanırım ilk paragraftaki biraz daha önde.

İlk Öpücük filminde Murat Yıldırım'ın canlandırdığı Hakan karakteri tam olarak böyle. Film de zaten bir uyarlama. Adam Sandler ile Drew Barrymore'un başrollerini paylaştığı 50 First Dates adlı filmin bir benzeri. Hafızasını kaybeden kadın ve onu her gün tavlamaya çalışan erkek. Aslında konu benzerliğinin çok büyük sıkıntısı yok. Ne de olsa tüm dünyada ilgi çeken ve bazı ülkelerde de (Meksika ve Japonya) tekrar tekrar çekilen bir senaryo vardı önümüzde.

Dış yüzey belliydi. Fakat en azından bizim versiyonumuzun iç tarafları biraz güzel ve aklıda kalıcı olsaydı. Oysa son yıllarda izlediğimiz yaz dizilerinin ve romantik komedi filmlerinin bir benzeri gibi bir iş çıktı karşımıza. İşte örnek yukarıda tanımladığımız Hakan karakteri... Uyarlama bir filmin içinde yaz dizisi uyarlamaları konmuş. Bina madem dışarıdan aynı, bari içerideki mermerler, avizeler falan biraz özgün olsaydı...

Kötü espriler, ilerlemeyen senaryo (kız hafızasını kaybetmiş nasıl ilerlesin?!), zayıf oyunculuklar... Gerçi Öykü Gürel'den halen ümitliyim. Sesi ve mimikleri ona doğal bir potansiyel yüklüyor. Fakat yıllardır onun üzerine koyamadı. Bir seviye atlasa ne güzel olacak. Diğer yandan, Suskunlar'da oynamış bir ismin ise bu kadar zayıf kalması (Murat Yıldırım) çok üzücü. Zaten o kadronun da en zayıfıydı ama bari bu kadar da olmasaydı...

Filmin ilk yarısı yine de vasata ulaşmıştı. Bir noktaya kadar iyi gitti. Fakat ikinci yarı gerçekten çekilmez bir hal aldı.

Bizim de aklımızda tek bir soru kaldı: Cezmi Baskın! Üstat; senin ne işin vardı burada?

Hiç yorum yok: