Salı, Aralık 24

Beoning


Korece ismiyle Beoning, İngilizce ismiyle Burning'i izleyip bitirdikten sonra internete girip hakkında yazılmış yorumlara dalmamak kaçınılmaz. Onlarca soru film daha bitmeden izleyicinin kafasında beliriyor ve hatta film sona erdiğinde de çoğu cevapsız kalıyor. Bir yardıma başvurmaktan zarar gelmez.

Fakat benim okuduğum bir sürü yorum birbirinden farklı çıkarımlara ve cevaplara sahipti. Belki de filmin adının Şüphe olmasına uygundur. Fakat şöyle bir durum var ki; filmin adı Şüphe değil. Burning, Türkiye'ye Şüphe olarak gelmiş. Filmin kendisine uygun bir isim olduğunu söylemek lazım ama yine de esas mesele Burning... Ve yorumlarda da, Şüphe'nin üzerinde çok durulduğunu ama Burning kısmının atlandığını hissettim.

Filmle ilgili okuduğum yorumların hiçbirinde benim aklımdan geçenler yoktu. Oysa ben filmin politik ve Kore'ye özgü alt metinleri olduğunu düşünmüştüm. En azından öyle olmasını istemiştim. Bu tezime göre Kuzey Kore sınırında yaşayan yoksul baş karakterimiz Lee Jong-Su Kuzey'i, dejenere olmaya müsait saflığı ama erkekleri peşinden koşturacak güzelliğiyle kızımız Shin Hae Mi Güney'i, zengin havalı ama içi boş yapısıyla bir anda ortaya çıkan ve Kuzey ile Güney'in arasının açılmasına sebep olan; hatta ismi bile Batı'dan gelen Ben, Batılıları temsil ediyordu. Hatta filmin sonunda bu üçlünün başına gelenler, alternatif bir dünya düzenini işaret ediyor bile olabilirdi.

Fakat bir filmi izlemeye sıfır bilgi ile başlamayı seven ben, Burning'in bir Haruki Murakami uyarlaması olduğunu es geçtim. Sonuçta Murakami bir Japon ve onun öyküsü Kore'ye özgü olamazdı. Yine de açık kapım olsun; sonuçta tezimi sevdim. Belki o da yazarken Kore'yi düşlemiştir!.

Tabi Murakami'nin filme konu olan öyķüsü Barn Burning'i ben okumadım. Zaten Türkçe'ye de çevrilmemiş. Üstelik öykü sadece 10 sayfaymış. Film ise 148 dakika... Film ekibi aslında sadece öyküyü değil Murakami'yi uyarlamış. Murakami öykülerinde sık sık denk gelinen ama Burning'de olmayan bazı olgular (mesela kedi) filme eklenmiş. Daha önce hiç Murakami okumamış biri olarak bunun ne kadar başarılı olduğunu tespit edemem ama fikre ve çalışmaya saygı duydum. Murakami sevenler de zaten çok hoşlanmış.

Fakat bu başarı bizim için yeterli değil! Öyküyü bırakıp yeniden filme dönelim. Herkesin başka bir fikir çıkardığı, birçok sorunun cevapsız kaldığı film başarılı mıdır? Bunun tek ve kesin bir cevabı yok ama amaç zihinlerde kaos yaratmaksa başarılı olduğu kesin. Sorgulanan ve tartıştıran filmleri severiz. Fakat yine de sinema sanatına uygun bir şeyler de görmek isteriz. 148 dakika süren filmde bunlar hiç yok değil ama yetersiz kalıyor. Birkaç replik, birkaç sahne, araya sıkıştırılan görsellik ama hepsi kısıtlı. Öykü sağlam ama film akmıyor. Uzun cümlelerle dolu bir kitap olsa keyif alınırdı ama sinema salonunun koltuklarında perdeden seyirciye bir duygu aktarımı sağlanmazsa her şey çöpe gider.

Burning'te hissettiğim de bu oldu. Kötü film demeye içim el vermiyor ama bir ülkenin Oscar adayı olmasını ve önemli festivallerden ödüllerle dönmesini hayretle karşılıyorum. Güney Kore sinemasını seven biri olarak izlemek için heveslendiğim ve Güney Kore sinemasını sevmeyen kız arkadaşımı izlemek için ikna ettiğim bir filmdi. Burning yüzünden sanırım uzun bir süre beraber Kore filmi izleyemeyeceğiz...

Filmin notunun en çok kırıldığı yerler sonları oldu. Heyecanın, merakın en yukarıda olması gereken yerde resmen durulduk. "Acaba ne oldu / simdi ne olacak" sorularını sormak yerine "Hadi sadede gelelim" demeye başladık. Bu esnada, yanan seraları izlemek biraz olsun güzeldi. Yönetmen araya uyumlu renklerle sunduğu manzaralarla filme devam edebilmemizi sağladı. Ateş, ne kadar tehlikeli olsa insanı hayretler içine düşüren ve heyecanlandıran bir şey. Ayrıca yanmış seraların ıssızlığı ve bilinmezliği de bir merak duygusu yaratıyordu. Bütün bunlara rağmen kurguda bazı aksaklıklar ve eksik kalan durumlar olduğunu belirtmek gerek.

Bu arada seraların ve yansıttığı metaforun film analizlerinde ıskalandığını gördüm. Oysa tüm hikaye orada şekilleniyordu. Bu da asıl vurgulanmak istenenin izleyici tarafından kaçırıldığının bir göstergesi olabilir ki bu kopukluğun sebebi olarak yönetmene dönmemiz gerekir sanki.

Çok fazla artısı ama bir yandan da çok fazla eksisi ve üstelik elinde çok fazla dakikası olan Burning her şeye rağmen izlenmeyi hak ediyor. Daha iyi olabilirdi ama sinemanın süper kahramanlar çağında bundan iyisini bulmak da kolay değil zaten...

Hiç yorum yok: