Perşembe, Aralık 26

Todos lo Saben


Todos lo Saben, yani daha bilinen ismiyle Everybody Knows, aradan geçen bir senenin ardından IMDB'de 7.00 puan barajının altına düşmüş durumda. Şaşılacak durum değil. Fakat kadronun tamamını düşününce ortaya çıkan ürün gerçekten şaşırtıcı.

Asghar Farhadi çok fazla film çekmiş bir yönetmen değil; sadece sekiz. Ben de sadece bir filmini izledim. Az  üretime rağmen kaliteyi kanıtlamış. İnsanı heyecanlandırdığı muhakkak.

İran gibi zor koşullarda ve kısıtlı kaynaklarda çekilen iyi filmlerin ardından bu tip yönetmenlerin Batı imkanlarıyla çok daha klas işlere imza atması bekleniyor. Fakat aksi olması muhtemel. Mesela  Kusturica'nın en basit işlerinden birinin Arizona Dream olması gibi... Todos lo Saben'in başına gelen de bu...

Kadro şahane. Javier Bardem, Penelope Cruz, Ricardo Darin... İyi bir yönetmen ve iyi bir öyküyle çok iyi bir film çıkacağını bekliyoruz ama her şey çok standart kalıyor. Hikaye merak uyandırıcı değil, kurguda boşluklar var, diyaloglar zayıf, tempo ağır. Orta sınıf bir film için dahi çekilmez özellikler ama yüksek bütçeli ve yüksek beklentili bir filmde karşılaşınca, hayal kırıklığı daha büyük oluyor. Bir de Farhadi'nin kendisini tekrar ettiğini söyleyenler var ama o konuya ben hakim değilim. 

Yine de Codayi-i Nadir ez Simin'in çok daha iyi olduğunu belirtebilirim. Fakat yönetmenin hakkını verelim.  Codayi-i Nadir ez Simin ne kadar İran toplumunu anlatan bir film olsa da aslında insani ilişkilere dair bir bakış da sunuyordu. Ve insan her yerde insan. Yönetmen de bu sefer İspanya'da (daha önce Fransa'da) bazı insanların hayatlarına ve birbirleriyle ilişkilerine girişmiş. Ne kadar kotaramasa da cesareti hayranlık uyandırıcı. Ve en azından film boyunca ve filmden sonra bize "Ben bu karakterin yerinde olsam şöyle yapardım" veya "Bunu yapmazdım" dedirtiyor. Ahlak, vicdan gibi kavramlar üzerine kafada kıvılcımlar çıkıyor. Bu kıvılcımlar İran filmlerinde olduğu kadar bir yangına dönüşmüyor ama olsun...

Çocuk kaçırmasıyla, tarla kavgasıyla, yasak aşklarıyla, küçük bir kasabaya musallat olan suç silsilesiyle, bir Türk televizyon dizisini andıran filmin bazı artıları da yok değil. Yönetmenin gözü, kamerası ve tekniği, İspanya'nın sıcak atmosferi ile birleşince güzel görüntüler çıkıyor ortaya. Müzikler de filme ruh katıyor.

Bir de düğünleri hiç sevmeyen beni bile etkileyen bir düğün sahnesi var. Sebebinin ne olduğunu anlayabiliyorum ama uzun uzun anlatmaya gerek yok. İşte bu da yönetmenlik becerisi olsa gerek. Zaten biz de geri kalan dakikalarda bunu göremediğimiz için üzülüyoruz..

Hiç yorum yok: