Blogu sık güncellemediğimiz için gündemi de kaçırıyoruz. Fakat fırsat yakalamışken Ahmet Nur Çebi'nin iki gün önceki basın toplantısına değinmek gerek. Zira ben bu işlerden çok sıkıldım.
Önce maça dönelim. Fenerbahçe kesinlikle çok daha iyi oynayarak kazandı. Çok iyi değildi ama rakibine kıyasla çok daha iyiydi. Beşiktaş'ın kötülüğünü, maç sonu basın toplantısında hakeme girmeden oyunu anlatmaya devam eden Abdullah Avcı da söyledi zaten. Diğer yandan Beşiktaş'ın penaltılarının verilmediği de doğru. Özellikle ikinci yarıdaki Serdar Aziz - Vida eşleşmesi ve N'Koudou'nun formasından çekilmesi penaltı olmalıydı. Olmayınca da gündem değişti; her zamanki gibi...
Aslında hepimiz biliyoruz ki bu tartışmaların son iki yılda daha da alevlenmesinin birinci nedeni VAR uygulamasının varlığı. Kenarda VAR olup da bu tip bazı pozisyonlarda VAR'a gidilmeyince isyan daha da büyüyor. Üstelik Türkiye gibi bir ülkede çok daha fazla büyümemesi düşünülemezdi. Zaten insanlar bir bit yeniği aramaya müsaitken, VAR bu tartışmalar için ekstra malzeme vermiş oldu. Futbolun aktörleri de bu malzemeyi sıkça kullanıyor. O yüzden VAR'a karşıydık ama arkadaşlarımız bizi romantik olmakla suçladı. O günlerde "Artık adalet gelecek" diyen o arkadaşlarımızın bir kısmı bugünlerde hakem kararları karşısında damarlarını sıkarak öfkeleniyor, bir kısmı da Süper Lig izlemekten vazgeçti. Kısacası VAR, başa bela oldu.
Ahmet Nur Çebi'nin basın toplantısında altını çizdiği konu buydu. Mecazi anlamda kullandık ama gerçekten cümlelerinin altını çizmiş olabilir. Zira bütün bir camianın isyanını kağıttan okudu. Kağıttan okumak, bir isyanın şiddetini azaltan bir unsur. Basın toplantısı sonrasında Beşiktaşlıların "Çok sakin bir açıklamaydı" demesinin sebebi de o kağıttan okumadır. Böylesine basın toplantılarından sıkılan biri olarak başkanın kağıttan okumasını ve nispeten yumuşak kalmasına karşı çıkmak abes durabilir ama değil. Çünkü insan bir ikili durum sezmeden duramıyor.
Madem bu kadar çok sevdiğiniz ve başkanı olduğunuz takımınızın haksızlığa uğradığını düşünüyorsunuz, duygu ve düşüncelerinizi kağıttan mı okursunuz? Bir kulübün başkanı, seçim döneminde birçok muhabirin karşısına çıkan, kongre üyelerinden oy isteyen tecrübeli bir iş adamı 90 dakika içinde yaşanmış iki üç hakem hatasını ve kafasındaki soru işaretlerini samimi bir şekilde basına ve kamuoyuna yansıtamaz mı? Muhakkak dikkatli olmak istemiştir. Notlar alabilirdi. Fakat tüm açıklamayı kağıttan okumak... Bari metin resmi siteye verilseydi. "Beşiktaş'tan sert açıklama" başlığı altında daha çok ses getirirdi.
Türk futbolunu takip ettiğimiz onca yılın ardından yönetici sınıfına güvenimiz kalmadı. Onların derdi isyan etmek, protesto etmek değil. Dostlar alışverişte görsün misali. "Bizi masaya yumruk vururken görsünler ama gerisine karıştırmasınlar. Millet birbirini yesin biz önümüze bakalım."
Bana yıllardır olan biten hengame böyleymiş gibi geliyor.
Zaten açıklamada söylenenler de bunu doğruluyor gibi. Mesela Çebi "Tenis ve basketbol gibi teknik heyete itiraz hakkı verilmeli" diyor. İnsan sormadan edemiyor. Bunun yeri burası mı? Bunu değiştirecek olan TFF mi? Bir spor yöneticisi, 116 yıllık bir kulübün başkanı VAR protokolünün IFAB tarafından belirlendiğini ve yerel federasyonların bunu değiştiremeyeceğini bilmiyor mu? Hadi o bilmiyor diyelim, yanındaki danışmanları ve profesyoneller de mi bilmiyor? Yoksa bilip de uyarmıyorlar mı? Ya da daha kötüsü; biliyorlar ama dostlar alışverişte gördükten sonra kimin ne bildiği önemli olur mu hiç? Düşünsenize koca IFAB; tüm dünyadaki futbol kurallarını belirleyen kurum, sıradanlaşmış, Edirne'den ve Van'dan dışarı çıkınca kimsenin izlemediği Süper Lig'in bir maçında yaşanan penaltı pozisyonlarının ardından uygulamasını değiştirecek.
Devam edelim. Çebi, TFF'den VAR kayıtlarının açıklanmasını istedi. Üstelik Çebi'nin açıklamasından bir gün sonra Fenerbahçe de Çebi'ye destek veren bir açıklama yayınlayarak 1.haftadan itibaren tüm VAR kayıtlarının açıklanmasını talep etti. Bu da mümkün değil! İmkansız bir talep. Gerçi TFF "Yeter atık be kardeşim" diyerek bir cinnet haliyle tüm kayıtları da dökebilir. Belli olmaz burası Türkiye. Fakat işin esas noktası; VAR kayıtlarının açıklanması IFAB tarafından tavsiye edilen bir durum değil. Bazı ülkelerde buna rastlıyoruz ama onların sebebi, futbolseverleri oyun kurallarına dair bilinçlendirmek. Yani birkaç öfkeli taraftarın gazı alınsın diye hakemler arasındaki konuşmalar medyaya servis edilmiyor. Eğer TFF böyle bir adım atarsa, ben bütün hakemlerin ortak bir karar alarak bir protesto eylemine girmesini isterdim. Tabi o da olmaz...
Ahmet Nur Çebi geçen sezon başkan değildi. Yönetimde de yer almıyordu. O nedenle geçen sezon olanları ona soramayız. Fakat "Biz hakem adaleti istiyoruz. Beşiktaş lehine de olsa bunu bizim kabul etmemiz mümkün değildir. Bu düzenin böyle devam etmesini istemeyenler safları sıkılaştırsınlar ve yanımızda olsunlar" dedikten sonra aklıma bir soru takıldı. Eğer basın toplantısında olsaydım sorardım. Geçen sezon Galatasaray benzer bir açıklama yaptığında, Kulüpler Birliği karşı bir açıklama sunmuştu. Üstelik aradan bir sene geçmesine rağmen hâlâ kimin hazırladığı belli olmayan bir açıklamaydı. O yüzden Çebi'ye Kulüpler Birliği toplantılarında bu tip konuların tartışılıp tartışılmadığını sorardım. Bu daveti sadece medya üzerinden mi yapıyorlar yoksa içeride münazaralar veya büyük kavgalar dönüyor mu? Orada nasıl bir atmosfer var? Bu talepler orada dile getiriliyor mu? Yoksa sadece canı yananın hafta içinde basın önünde talep ettiği, taraftarın gazını almak için söylenen ama aslında çok da önemsenmeyen bir mesele midir bu?
Tabi basın toplantısındaki muhabirlerin soruları bu minvalde değildi. Onlar belki de Çebi'den daha fanatik oldukları için 'inanılmaz' sorular sordular. Ali Koç'un Zorlu ziyaretinin üzerinde durmayı daha çok tercih ettiler. Biraz manşet koparmak, çokça taraftarlara şirin gözükmek adına...
Yapacak bir şey yok. Bu mizansene alışığız. Fakat iş çığırından çıktı artık. Bu işlerin sonu gelmiyor. Yönetici, muhabiri herkes taraftarların hassasiyetine oynuyor. Değişen hiçbir şey olmuyor. Eğer bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, yapılacak birçok iş var. Ve o işlerin yeri kameralar önünde oturduğunuz masalar değil. Reçeteler de okuduğunuz kağıtlarda yazmıyor. Biraz daha gerçekçi ve çözüm odaklı olmanın zamanı geldi de geçiyor bile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder