All Things Must Pass, George Harrison'in 1970 tarihli üç plaklık üçüncü albümünün adı. Fakat şu an konumuz o değil; Tower Records... Tower Records 1960'lardan itibaren giderek büyüyen ve ABD müzik endüstrisinde önemli bir yer edinen bir şirket. Ben de çok hakim değildim ama birçok ünlü müzisyenin katılımı ve Tom Hanks'in oğlu Colin Hanks'in yönetmenliğinde hazırlanan belgesel sayesinde haklarında bir şeyler öğrendik.
Ufak bir dükkan olarak işe başlayan ve 1960’ların ortamında şekillenerek giderek büyüyen şirketin sırrı; samimiyet, dostluk ve birikimdi. En azından eski çalışanlar öyle anlatıyor. Toplum dışında kalan, sisteme dahil olmak istemeyen ve kafası çalışan birçok genç o dükkanda hem çalışıyor hem yaşıyor. Belgeselin ilk kısmı o yıllara dair anlatılan anılarla geçiyor. Tabi bunda kafa ekibin de aynı kafada olmasının da payı büyük. Depoda esrar içip rahatlayan, geceleri sarhoş olup işe gelen ama işin hakkını veren çalışanlar sayesinde dükkan, o dönemin birçok müzikseverini ve müzisyenini etkilemiş. Malum yıllar zaten; gençlik müzik dinlemek ve sosyalleşmek istiyordu ve istediği müziğe ulaşırken kendisi gibi olanların yardım etmesi bir aidiyet duygusu yaratıyordu. Bu duygu sadece müzikseverlerin içinde de oluşmuyor. Elton John bile belli aralıklarla dükkanı sabahın ilk saatlerinde ziyaret edip, ülkenin birçok yerinde bulunmayan albümler elde etmeye geliyor. Birçok müzisyen, çocukluğunda müzikle tanışırken ilk adımlarını bu dükkanda atıyor.
Peki sonra ne oluyor? İşin dramatik kısmı burada. Zaman değişiyor. Yeni bir çağ başlıyor. Çağa ayak uydurmak adına yanlış okumalar yapılıyor. Para odaklı düşünceler devreye giriyor. Çapsız pazarlamacılar, işgüzar CEO’lar, gereksiz yatırımcılar sazı eline alıyor. Kar amacı güden zihniyet, dükkanı şirket haline getiren o ruhu çağın gerisinde kaldığı ve kurumsal gelişmelere ayak uyduramadığı gerekçesiyle yok ediyor. Sonrası iflas!
Sonuç olarak, ABD’nin her yerine yayılan, Japonya’ya kadar ilerleyen Tower Records 2000’ler ile beraber ortadan kalkıyor. Son gün,o eski ruha sahip çalışanlar bir dönem müzikseverler için mabed haline gelen dükkanın kapısına “All Things Must Pass” pankartını asıyor. Kravatlılar o pankartı da kaldırıyor. Ve belgesel bitiyor, şirket kapanıyor, dünya değişmeye devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder