Çarşamba, Kasım 17

Flaskepost fra P

Bir üçlemenin son filmi. Genelde bir filmi izlemeye karar vermeden önce bu tip detaylara çok dikkat ederim ama bu sefer dalgınlığıma gelmiş. Üçlemenin diğer filmlerini, hatta üçlemenin esinlendiği romanı bilmeden izledim.

Seriye hakim olanların, bu film için yorumları olumsuzdu. Onların değerlendirmesine göre, diğer çalışmaların gölgesinde kalmış. Benim için çok fazla sorun olmadı. Beklentim de düşüktü. Fena bir film çıkmadı. Eksikleri de vardı ama olsun. Fakat keşke öncekilere hakim olsaydım. Diğer filmlere dair olumlu yorumlar da beni biraz heveslendirdi.

Flaskepost fra P'nin ana planında kriminal bir vaka var. Kaçırılan bazı çocuklar ve okyanusta bulunan bir şişe arasında bağlantı olduğunu hisseden iki dedektifimiz olayın peşine düşer.

Ana plan bu... Diğer tarafta alt metinlerde ise dini çatışmalar çıkar. Suçlu şeytana tapan bir bireydir. Dedektiflerimizden biri müslüman bir azınlık, diğeri ise ateisttir. Dedektifler arasında sık sık teolojik tartışmalar yaşanır. Bir yandan olayı çözmeye çalışırken, bir yandan da kendi aralarında fikir teatisi gerçekleştirirler. Bu kısımlar benim hoşuma gitti. Hatta daha fazlası da olabilirdi. Fakat ilk iki filmde çok işlendiyse tadında bırakılması doğru olmuştur.

Öte yandan güncel İskandinavya'da müslüman bir birey olarak sosyal hayata karışmanın ne kadar zor olduğunu da gördük. Uğradığı ufak tefek ayrımcılıklar gözümün önündeydi. Hatta Essad karakterinin müslüman olduğu her anda vurgulanmasına rağmen; bu kadar dini tartışmanın içinde bir kere bile "Müslüman olduğuna dair direkt bir ifade kullanılmaması ilginç geldi. Belki de serinin diğer filmlerinde bu konu halledilmiştir. Yargısız infaz yapmayalım.

Fakat ayrımcılık eleştirisi güden bir yapımda, kendi toplumundan doğan ufak korkular da ortaya çıkmış olabilir. Zira hem filmin fotoğrafını çektiği toplumu, hem filmdeki 'kötü adamın' ve çevresindekilerinin bize gösterdiği, halen var olan fanatizmi, hem İskandinavya'nın geçmiş tarihini (2.Dünya Savaşı), hem de yakın tarihini (2011 katliamı) düşününce İskandinavya'nın bu konuda negatif puana sahip olduğunu unutmamalı...

Filme geri dönersek, son bölümün çok fazla uzadığını ve çok da heyecanlı olmadığını belirtmek gerek. Bu nedenle puanı biraz düşüyor. Öte yandan İskandinavya'nın doğasının müthiş katkı verdiğini gördük. Üstelik alıştığımız kar manzaraları da yoktu. Fakat mesela hikayenin çözüldüğü yer olan tekne evin bulunduğu konum, değirmenli köy muazzamdı. İnsanın durdurup uzun uzun bakası geliyordu...

Sonuç olarak iyi kötü bir felsefesi olan, heyecanı ve gerilimi standartın üzerine çekebilen, üzerine düşünülmüş bir film var. Bugün olsa oturup izlemezdim ama diğer filmlere şans vererek seriye başlardım.


Hiç yorum yok: