Pazartesi, Kasım 15

Gods of Egypt

Öncelikle vasat bir film olduğunu söyleyerek sözlerime başlıyorum. Fakat bir Temmuz akşamı önümde iki seçenek vardı. Ya bunu izleyecektim ya da La La Land'i... İkincisine ön yargım ciddi boyutlarda. Hatta aradan geçen sürede halen izlemedim. O gece, bu seçeneklere nasıl düştüğümü de sormayın. Sonuç olarak ben Gods of Egypt'ı seçtim. Çok beğenmedim ama pişman da değilim.

Klişe bir konusu var. Fantastik öğeler çok fazla öne çıkmış. Tamam filmin türü bu ve türün meraklısına yapılmış ama yine de felsefe ve mitolojik göndermeler biraz daha yer kaplasaydı benim daha çok hoşuma giderdi. Tabi Mısır mitolojisine hakim değilim. O nedenle öykünün bir kısmını da anlamadım. Buna rağmen ilgimi çekmeyi başarması bir artı olarak yazılmalı.

Genelde bu tip fantastik filmlerde aynı düzeni yaşıyorum. İyi bir girişe denk geliyorum, merakım uyanıyor, heyecan yükseliyor ama son kısımda başıma ağrılar giriyor. Burada da son yarım saat geçmek bilmedi benim için. Üstelik o son yarım saatte Ra'yı gördük ama yine de olmadı...

Oyuncularımız iyiydi. Kadroda Gerard Butler'ı görünce onun 'iyi adam' olduğunu düşündüm. Fakat ona kötü karakter gelmiş ve o da hakkını vermiş. Yunanistan'da Leonidas, burada Set...

Horus'u da sevdik ama Ra'ya bile kafa tutan Set kalbimizi çaldı. Bu tip filmlerin ve dizilerin vazgeçilmez ismi olan Nikolaj Coster-Waldau, Horus'a can verirken pek zorlanmadan işini yapmış.

Yönetmen koltuğunda da The Crow, Dark City ve I Robot gibi müthiş atmosfer yaratılmış filmleri yöneten Alex Proyas var. O da sekiz sene sonra mesaiye dönmüş, Kendisi ayrıca Yunan asıllı ve Mısır'da doğan bir insan. Yani mitoloji onun genlerine işlemiş. Fakat kendisi efektlere çok fazla abanmayı tercih etmiş. Eski çağlardan bir mitolojik öykü yerine, yapay bir dünya çıkmış ortaya. Oysa o coğrafyaya hakim biri olarak 21.yüzyıl etkisini biraz düşürebilirdi.

Çok uluslu bir film gibi gözükse de yönetmeniyle, bazı oyuncularıyla ve filmin çekildiği yerle (adı Mısır ama sahneler Avustralya'dan) ben bu yapımı Avustralya sinemasına adıyorum. Ve pek de beğenmiyorum.

Neyse olan oldu artık. İlk başta dediğim gibi, pişman değilim...


Hiç yorum yok: