Pazartesi, Ocak 25

Şok



Hayat benim için daha değerli oldu şimdi. Uzun bir süre suya bastığımı düşündüm. Sık sık saate bakıyor, işte hayat neredeyse geçti, belki çok yakında kayıbım, diyordum. Bütünüyle bir nihilizm. Şimdi yaşama aşkıma yeniden kavuştum. Ölüm, geldiğinde bir şok gibi gelmiş olmayacak.

David Bowie, 1993

Pazar, Ocak 24

Güneş ve Konfeti





Bodrumspor puanları topladıkça taraftarların ilgisi artıyor. Aylardan ocak olmasına rağmen ilgi çok büyükmüş. Tabi oradaki ocak ile bizim bildiğimiz ocak aynı değil. Güneş var, huzur var.

Zara Belediyespor'u 1-0 mağlup edince play-off potasına girdiler. Üç hafta üst üste Sakaryaspor, Manisa BB Spor, Kemespor gibi play-off yarışının önemli takımlarıyla oynayacaklar. Buradan fazla yara almadan çıkarlarsa önleri açılır.

Taraftarlar da herhalde bu heyecanla pazar günlerini değerlendirmek için maça gelmiş. Konfetiler akmış. Görüntüler güzel. Bu sezon maç izlediğim iki stadyumdan biri, belki sonlarda bir daha giderim.

Cumartesi, Ocak 23

Habersiz Dünya



"Messi ilk oynamaya başladığında da dünyanın en iyisiydi ama dünyanın henüz bundan haberi yoktu. Patrick Vieria ile yaptığım bir telefon görüşmesini hatırlıyorum. Barcelona ile Juventus karşılaşacaktı. Ona, 'Bizim takımda bir futbolcu var, önümüzdeki 25 yıl boyunca dünyanın en iyi gollerini atacak'' dedim.  Dünyanın en iyi futbolcularından biri olacağını da söylemiştim. Bana 'Kim' diye sordu, 'Messi' dedim. 'Ona öyle bir tekme atacağım ki bir daha kendine gelemeyecek' dedi. Öyle bir şey yapmadı. Messi maçta karşılaştıkları ilk pozisyonda ona bacak arası attı. Vieria ile göz göze geldik ve güldüm."


Samuel Eto'o /Four Four Two

Cuma, Ocak 8

Hiç Çalışmadı



FourFourTwo'nun Aralık sayısında Mehmet Batdal röportajı var. Böyle röportajlar güzel oluyor. Özellikle Süper Lig topçularına dair bilmediğimiz şeyler çıkıyor. Ama oyuncuyu biraz tanımak ve satır aralarını okumak da gerekebilir.

Bu kısa röportajın büyük bir kısmı Galatasaray ile ilgiliydi. Batdal'ın Galatasaray günleri, yaşadıkları, sakatlıkları. Fakat bunların hepsi bir yana; asıl konumuz bunlar değil. Röportajın son sorusu futbol dışı. Cevap da öyle gibi. Ama belki de aynı cevapta 30 yaşındaki Mehmet Batdal'ın; yani kariyerine yeni Hakan Şükür olarak başlayan, yeni Zlatan diye devam eden ama sonrasında Süper Lig'de bile zor tutunan bir santrforun neden atılım yapamadığının cevabı da yatıyor olabilir. Ya da belki de sadece sayfada yer kalmadığı için ayrıntılı cevap kısa kalınca bizim önümüzde bu kadarı geldi ve biz de bunu anladık ama aslında iyi de denk geldi. Soru ve cevap şu:

Güzel yaptığın başka yemekler de var mı? Yemek tariflerini inceler misin?
Balık, et ya da salata yapabiliyorum. Arada bir de makarna. Bildiğimi yapıyorum. Kendimi hiç geliştirmeye çalışmadım.


Evet Mehmet Batdal, kendini hiç geliştirmeye çalışmadı. O sakatlıklarla, tercihlerle, planlarla, hayallerle geçen röporatjda; güzel bir son cümle...

Röportaj burada

Cumartesi, Ocak 2

Chugyeogja


Uzakdoğu sinemasını ilk izlediğimde pek sevmemiştim. Bu nedenle de o tarafta neler oluyor pek ilgilenmiyordum. Böyle olunca sanırım iyi bir eleme sistemi gerçekleşiyor. Bana kadar ulaştıysa, Kore sineması izleyen birinin tavsiyesi kulağıma geldiyse o film gerçekten iyi çıkıyor. Veya ikinci ihtimal; ben değiştim/onlar değişti ve keyif almaya başladım.

İşin aslı onların da değiştikleri çok bariz. Eski durağanlık yok. Biraz daha bizim alıştığımız tempoya sahipler. Şimdi bu iyi bir şey mi emin de değilim. Kendi tarzlarının dışına çıkmış oluyorlar. Veya o yavaş tempo bizim yanlış değerlendirmemiz de olabilir. Sonuç olarak hem göz kırpmadan izlenecek hem de seyirciyi rahatsız edecek filmler çıkıyor. Bir de bu kadar sert bir filmin yaşanmış bir olaylar silsilesinden esinlendiğini öğrenince sıkıntı bir kat daha artıyor.

Chugyeogja bunlardan biri. İngilizce adıyla The Choser. 2008 yapımı olduğu için çoğu kişinin izlediğini tahmin ediyorum. En azından benim çevremde öyle. Yönetmen Hong jin Han'ın ilk filmi olması çok önemli bir ayrıntı. 

Filmin eleştirebilecek en önemli yanı, komediyi fazla kullanması. Hikaye bu kadar sertken küçük küçük şakaların girmesi aslında fena değil ama vuruculuğu azaltıyor.

Bu arada filmi izleyeli 7-8 ay oldu. O günden bu yana da 4-5 film anca izlemişimdir. Blogu da boşladık, sinemayı da. Bunu değiştirmek lazım.