Bayramda İstanbul boşalır diye sevindik, olan bize oldu... Caddebostan normalden daha kalabalık oldu. Ülkede, bastırılmış, sıkıştırılmış ve itilmiş insan sayısı o kadar fazla ki, nefes almak için çıkacakları mekanlar, mahalleler bile çok azaldı. Bunlardan biri Caddebostan. Oralarda yaşayabilen biri olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum, şükrediyorum. İnsanların buraya akın etmesi de oldukça normal. Çevre ilçelerden gelen, burada gününü geçiren insanların sayısı çok fazla. Küçükyalı, Üsküdar, Acıbadem, hatta Moda, hatta karşı taraftan bile gelenler oluyor. Gelsinler.
Kalabalıkla sıkıntım yok. Beni zorlayan iki mesele var. Birincisi bu insanları tanımıyor olmak. Daha doğrusu tanıdığım insanları, eskileri görememek. Eskiden, basketbol sahalarından plaja kadar olan mesafeyi bir saatte anca yürürdüm. Sürekli bir tanıdığa rastlar, 10-15 dakika onunla, diğeriyle 5 dakika sohbet etmekten 1 saatte giderdim o kısa mesafeyi. Şimdi 5 dakikada geçiyorum.
Kalabalıkla sıkıntım yok. Beni zorlayan iki mesele var. Birincisi bu insanları tanımıyor olmak. Daha doğrusu tanıdığım insanları, eskileri görememek. Eskiden, basketbol sahalarından plaja kadar olan mesafeyi bir saatte anca yürürdüm. Sürekli bir tanıdığa rastlar, 10-15 dakika onunla, diğeriyle 5 dakika sohbet etmekten 1 saatte giderdim o kısa mesafeyi. Şimdi 5 dakikada geçiyorum.
Yani gelen yine gelsin de, bu eskiler nereye gitti amk... Tamamen kentsel dönüşüm ve beyin göçünün tezahürü mü acaba... Mahallenin eskilerine bakıyorum, yine kalanlar var tabi kalabalıkta gözükmeyecek noktaya düşmüş olsalar da, ama çoğu göç etmiş. Ya İstanbul içinde başka semtelere taşınmak zorunda kalmışlar, ya da bu ülkeden sıkılıp yurtdışına gitmişler. Haliyle bizden de az kişi kalıyor. Yabancılaşma da böyle başlıyor.
Bu arada, ırkçılık yapar gibi "Bizden olmayan gelmesin" demiyorum. Gelen yine gelsin ama gelenlerin buraya standart belirlemesine de fena halde bozuluyorum, onu da itiraf etmem lazım.
"Bu adamların burada işi ne", "aa bunlar napıyor böyle", "bu tişört ne, bu kıyafet ne"...
Bu arada, ırkçılık yapar gibi "Bizden olmayan gelmesin" demiyorum. Gelen yine gelsin ama gelenlerin buraya standart belirlemesine de fena halde bozuluyorum, onu da itiraf etmem lazım.
"Bu adamların burada işi ne", "aa bunlar napıyor böyle", "bu tişört ne, bu kıyafet ne"...
Genelde dışarıdan gelenlerin hezeyanları bunlar. Yanındaki her insana şüpheyle bakan, gördüğü her farklılığı eleştirmeye çalışan bir kitle refleksi...
Daha da kötüsü bu özellik ve bu cümleler, burada yaşayanların kullandıkları ayrışma cümleleri olarak gösterilir. Aslında tam tersi olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Daha da kötüsü bu özellik ve bu cümleler, burada yaşayanların kullandıkları ayrışma cümleleri olarak gösterilir. Aslında tam tersi olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Bizler, eskiden, yani sahile yeni yeni ışıklandırmalar ve çimler yapılıp, yeni yeni toplanma merkezi olduğu zamanlarda, öğlen evden çıkıp gece dönerdik. Bütün alan içinde tek bir günü doldurup, her ihtiyacımızı giderebilirdik. Aynı anda, aynı günde, hiç eve uğramadan hem maç yapıp, hem kız arkadaşımızla buluşup, hem oradaki cafelerde oturup, hem de top oynayabilirdik. Biz büyüdük ve yargıladı dünya diyeceğim de bunu yaptığımızda da 20-21 yaşındaydık, çok da küçük değildik...