Not: Bu yazıda bütünlük yoktur, anlam yoktur. Okuyucu sıkabilir, yazar zaten çoktan sıkılmıştır..
14 Mayıs. Unutulmaz gün. 5 sene öncesi tabi. 5 sene önce üniversite öğrencisi. Evde babayla geçen yıllar. Tek sayılır. Maç-okul-serserilik üçgeni. Maç Sami Yen'deydi, artık yok. Okul Beyazıt, artık önünden geçilmez, serserilik hiç yok, parola ekmek kavgası.
14 Mayıs. Bahar ilk defa geliyor bu sene İstanbul'a. İstanbul'a bu sene ilk kez gelen güzel şeyler. Ama hafta sonu kötü. Sorgulayıcı. Cumartesi sabahı baş ağrısıyla uyanma. Sabah dediğim; öğlen 3-4. Bu dünyanın en büyük özgürlüğü; istediğin saatte kalkabilme özgürlüğü. Romario bir ara blog yazıyordu, o ne oldu? Cumartesi günü yapılacak çok iş var. Yapamıyorsun. Yapamazsın. Özgür değilsin. Acı çekiyorsun. Ahmet Kaya diyor ki, acı çekmek özgürlükse... Ergenler sever, kız arkadaşlarına söyler. Artık Twitter'da, Facebook'ta yazıyorlar. Twitter dallama dolu lan. Facebook daha iyi. Çevre senin. Kartal'da, Maltepe'de iyi gider Ahmet Kaya. Moda'da Kadıköy Soundu. Moda güzel yer. Çay bahçeleri falan. Çay 1 saatte anca gelir ama olsun. Güneş güzel batıyor. Üniversitenin solcuları orada. Nasıl denk geliyorsak. Onların elinde hala bildiriler. Benim elimde hala Fanatik. Vapurlar falan. Vapura biniş. İlk arkadaşınla. O yeni mezun olacak. Yaş aynı. Ben çalışıyorum. O Taksim'e gidiyor, ben Balat'a. Aşk var mı aşk?
Balat'ta güneş batıyor. Gecesi gündüzden daha güzel. Gecesi ayrı çirkin, gündüzü ayrı çirkin. Ama gece daha az çirkin. Babama söylüyorum, işkembe iç diyor. İşkembe sevmem. Şair Nedim Parkı. Beşiktaş'ta değil miydi o. Sonradan Limon oldu. Herkes içici burada. 2011 yılının en sıcak günü belki de, ateş yakıyor ama her grup. Niye yakılıyor o ateşler. 80lerde ateşler yakarlarmış Galatasaray için. Fenerbahçe için de olabilir. Ateş yakılmayan şehir, sönüktür. Ateş yakan isyan edendir sanki. Huzur isyanda derlerdi eskiden. Nerede şimdi onlar? Herkes evleniyor, onlar da evlenecek herhalde.
Balat'ta Taurasi'yi konuşuyorsun. Taurasi evli değil, Taylor var. 1 sene önce kimse adını bilmezdi. 2 sene önce hiçbir kız basketbolcu bilinmezdi. Şimdi tam sayfa haber. Euro Cup Şampiyonluğu'nu hatırlayan var mı? Biletler 20 Lira, Ntv naklen. Ahmet Dedehayır? Hatırlamayın zaten onu. Kongre günü. Ünal Aysal Başkan oluyor. Bir de maç vardı di mi? Peki kim bu Ünal Aysal.
Kadıköy cumartesileri eskiden iyidi, sonra film çekildi Barlar Sokağı dolmaya başladı. Kalabalık yerleri sevmiyorum Bu hafta sonu Caddebostan Barlar Sokağı da kalabalık. İki tane bar açılınca barlar sokağı. Oysa orası İskele Sokak. İskele yapan biri var, kafamı sikiyor. 14 Mayıslar bekleyerek geçer.
5 sene önceki 14 Mayısta babam İstanbul'da, şimdi güneyde. Bizim kuşakta sıkıntı var, hayata iyi hazırlanmamış. Lisede falan ne yapmışlar bunlar. Her sorunda dağılıyorlar, ağlıyorlar veya sinirleniyorlar. Aslında sinirlenmek lazım. Allah bana bu kadar sabır vereceğine, biraz öfke verseydi. O zaman daha mutlu olabilirdim. Ama bizde zalime öfkelenecek yürek yok. Mazluma öfkelenecek kadar da aciz değiliz. O zaman iyi ki vermemiş, yoksa yine kendi kendimizi yerdik. Bizim kuşak, hoşnutsuz; çünkü ergenliği, gençliği kolay yaşamış. Artık zorlanıyor. Ama bizim liseden mezun olanlar öyle değil bak.
Bizim lise Kartal'daydı, Kartalspor da ligde kaldı. Altay düşer. İzmir takımı geyiği. İzmir güzel şehir ya ondan. Yaşamak lazım orada. Belki Buenos Aires de olabilir. Balat'ta oturup ileride nerede yaşayacağını düşünüyorsun. Kentsel Dönüşüm. Göç edenler, hareket edenler, yolculuk içinde olanlar, gezginler. Geniş yürekliler hepsi, saygı duyuyorum hepsine. Vatansız olmak ilginç bir deneyim olabilirdi.
Onlar geliyor. Laleli'ye, Beyazıt'a. 1 saat görebilmek için, gidiyorum 4 senedir gitmediğim yere. İğrenç Eminönü vapuru, iğrenç tramvay. Bebek arabasında çok güzel bir kız çocuğu ve annesi. Karşıda Galata Kulesi. Ne demeli şimdi, göğe mi dokunmalı?
5 yıldır hayatında olan birini, 8 ay aradan sonra görüyorum. Belki de hayatımda en çok sevdiğim kişi. Henüz 15 yaşında. Ben onu tanıdığımda 10 yaşında. Bana da benziyor. 8 ay aradan sonra onu görünce ve ona sarılınca unutuyorsun herşeyi. Küçüklerin büyüdüğünü kaçırabiliyorsun. O zaman çok üzülüyorsun. Kendi hayatını ıskalasan, ki ıskalıyorsun, o kadar üzülmüyorsun. Ya sevdiklerinin hayatını ıskalamak?
Balkanlar'ın mafyaları pazar günü Beyazıt'ta dinleniyor. Türkçe konuşan yok. Karpuzlar, patatesler. Sizin filmlerde izlediğiniz hayatlar, benim hayatımın tam merkezinde. Fotokopi almaya geldik, kim not verecek? Ne berbat yıllarmış. İyi ki geçmiş. Ama daha iyi geçebilirdi. Şu an güzel mi? İleride olacak mı?
Bütün maç durgun olan Shumpert'ın seken topa atlaması, sakat Ship'in top çalması. Basketbol, spor; skor falan önemli değil de, ayağa kaldıran kahramanlara ihtiyaç var bazen. Takımı değil, seni. O yüzden sporculara anlam yüklüyoruz. Başkası olsa onlara da değer veririz. Sana insanlığını hatırlatan ve kavga etmeni sağlayan insanları bulmalısın. Yaşı, milliyeti ve mesleği değişiyor sürekli.
Bisikletler. Toplu taşıma bekliyorsun. Otobüs durakları bitmemiş sigara izmaritleriyle dolu. Yollar dolu. Bu şehirde ya yürüyeceksin, ya da başka bir yöntem bulacaksın. Yürümek de güzeldir. Ayakta kalmak güzel değil ama. Peki 16 saat yol gitmek. Hem de külüstür bir minibüsle. Hem de 4 kişi yan yana, sıkışarak. 5 sene önce düşünemezdin onları. 5 sene önce 14 Mayıs'tı. Sasa İliç vardı, şimdi Luksa Andriç kovalıyorsun ufaktan. Gloria Jeans'da kahve içmek bir işe yaramaz. Sabah birası ise kafa açar.
Yaza dair plan yapalım. Yarına dair yapamıyoruz oysa. 2 saat sonrası bile şüpheli. Gece daha garanti, gece güzel, gündüzler sizin olsun geceler bizim. Havalar da ısınıyor, geceler daha güzel. Bizim ev de güzel, kuşlar ötüyor gece. Bu gece Fenerbahçeliler çıktı. Şampiyonluk yarışında olmak nasıl bir şeydi? 2 tane kız görelim dedik, 2 dakikada 2 Fener golüne denk geldik. Peki son hafta? Keçeli gol atınca çıkan yazı: İyiler Mutlaka Kazanır.
İyi değiliz.