Aziz Yıldırım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Aziz Yıldırım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cumartesi, Nisan 5

Aziz Başkan zu Köşk?




Şimdi muhalif kesim cumhurbaşkanlığı seçim için adayını arıyor. Erdoğan'ın oy sayısı az çok belli, Bunu bir tık yukarı çıkardığı anda ilk turdan işli bitirmesi muhtemel. O nedenle karşısındaki aday çok önemli. Bütün kesimleri kucaklaması gerekiyor. "Modern"leri, muhafazakarları, milliyetçileri, Kürtleri, ulusalcıları tek potada buluşturacak bir isim gerekiyor. Adı geçenler bana göre facia.. Meral Akşener, Haşim Şahin, İlker Başbuğ, tam destek sağlayamaz, Erdoğan karşısında tutunamaz... Mansur Yavaş ise sadece bir rüzgar...

O kadar kötü ve yetersiz isim ortaya atılınca, bir tane de biz atalım dedik. Mantıklı(!) gerekçeler sunaraktan köşk yolu Fener aşkıyla dolu: Aziz Yıldırım





Kürt ili Diyarbakır'da doğdu. Oraya okullar yaptı. Kürtler tarafından seviliyor mu emin değilim ama "İçimizden birisi" siyasetiye işi götürebilir...


Orduyla her zaman yakın ilişkileri oldu. TSK ile sıkıntı yaşamayacak, hatta desteğini alabilecek nadir şahsiyetlerden biri...






Muhafazakar kesim ile sıkıntısı yok. Yakın temas halinde, mesafeli değil. Hoşgörü ve anlayış içinde..






Ülkücü camia her zaman desteğini vermiştir. Yine verir... Bilmeyenler için ayrıntı...

Gözü her zaman Batı'da oldu... Avrupa'da yaşanan gelişmeleri takip etmekte zorlanmadı, sırtını dönmedi.







Komşu ülkelerle ilişkileri sıkı tuttu, ziyaretlerde bulundu, hoş anılarla ayrıldı...

Erdoğan'ın olası "Ben hapis yattım, mağdurum" dillendirmesine karşı koyabilecek bir duruma sahip. Kontradan vurabilir. Hadise daha taze olduğu için bu konuda Erdoğan'a üstünlük bile kurabilir...


Tek sıkıntı Fenerbahçeli olmayanların oyları.. Ülke menfaati için Fenerbahçe'nin eksi puan cezasını kabul ederse, o tarafla da buzlar eriyebilir... Zaten Trabzon şehri AKP'ye oy veriyor, Galatasaray camiasının soru işaretlerini ortadan kaldırdığı anda yüzde 60 oy alır...








Cuma, Şubat 14

Ceza Tayinine Yer Olmadığına




Aziz Yıldırım, Ahmet Hakan'a konuk oldu. 3 Temmuz 2012'den beri (tutukluluk süresi bittiğinden beri) bu kaçıncı acaba? Çok değil aslında. Bir NTV Spor var, arada 1-2 FB TV var, Fenerbahçe Genel Kurulu var. "Anahtarı soktum ama arabayı çalmadım, bu suç mu" dediği zamanlar da oldu, "Yaptıysam Fenerbahçe için yaptım" dediği de. Ama ne olursa olsun hep haklıydı. Kitlesi arkasındaydı, hala da arkasında. Belki yeniden yargılanacak. Belki şike de yapmadı, teşebbüs bile etmedi. Belki kendi dediği gibi "Herkes kadar" yaptı.

Ben çok sıkıldım. Zaten benim için bu defter, bir gece yarısı TFF'nin verdiği kararla kapandı. TC mahkemelerinin verdiği kararlar, yürüttüğü davalar işin başka boyutu. Siyasi yönü. Ve belki de Aziz Yıldırım'ın haklı olduğu tek konu.

Ama, maça giden, sevdasını haykırmak isteyen, bunun için bedel ödemeye razı olan taraftarın sırtına bir yük daha indirmek için devletle ortak hazırladıkları 6222, onları vuruyorsa buna da ben karışamam. Benim oyunum futbol, benim ilgim orası, ve benim için önemli olan "sportif mahkeme"ydi. Serdar Kulbilge 2 sene ceza aldı, Tahkim 3 maça indirdi. Futbol ailesi beraat etti, olay kapandı, "Fenerbahçemiz" diyen Yıldırım Demirören'in başkanlığı için eller hep bir anda kalktı. Olay orada sonlandı.

Bütün bu yılgınlık sonrası, futbolun kirli kalmasına göz yumduktan sonra Aziz Yıldırım'ın ÖYM  tarafından belki ağır ceza alması, belki adil olmayan bir şekilde yargılanması hiç umurumda değil. Ama yine de açtım Ahmet Hakan'ın programını izledim. Aziz Yıldırım yine sazı eline aldı. Hala daha Emenike'nin para sayma görüntüleri üzerinden kendini savunuyor. Ki yapabilir de hakkıdır, yaratılan algıyı kırmak için bu haksız ithamı kullanabilir. Ama Ahmet Hakan "Belki çıkar o görüntüler" derse, Aziz Yıldırım'a koz verirse o program izlenmezdi. Yine de izledik. İzledik, izledik, tatmin olmadık. Belki inanacaktık. Ulan tamam yeter ki kapansın bu dava diyecektik ki Aziz Yıldırım, Yunus Yıldırım'a salladı.

Hata yapan (bu da tartışılır) bir hakemi ve onun kurulunu, yani Türk futbolunu yöneten kurulu canlı yayında tehdit etti. Bir daha böyle bir şey olursa affetmeyeceğini söyledi. Aynı şey olacaksa Yunus Yıldırım bir daha maçlara gelmesin dedi. Canlı yayında, herkesin pür dikkat onu dinlediği bir programda dedi bunları. Bunu canlı yayında diyen adamın kapalı kapılar arkasında veya tapeleri çıkmayan telefon görüşmelerinde neler dediği/diyeceği hiç mi önemli değil?

Aslında hiç önemli değil.

Şu günden sonra kimsenin herhangi bir şeyden şikayet etme hakkı kalmamıştı zaten.

Olay kapandı. Parası ve gücü sayesinde seçilen kulüp başkanları, Türk futbolunu yönetmeye, parmağında oynatmaya devam edecek. Onlar MHK Başkanını, TFF Başkanını arayacak, biz kavga edeceğiz. İlişki ağları, güç kavgaları, taht oyunları, devam edecek. Telefonlar da açılacak, tehditler de olacak. Bazıları bu durumdan rahatsız olmaya başlayacak belki. O zaman gelince biz de onlara diyeceğiz ki;




Çarşamba, Ekim 30

Enter Değil Space




Yılmaz Özdil, Türkiye'nin en çok okunan köşe yazarı. Maalesef. Bir kesim onun söylediklerine, yazdıklarına tapıyor adeta.  Çünkü adam basit yazıyor. Manipilasyon yapıyor. Genelde boş yazıyor. Çoğunluk; bilmediği konularda ahkam kesebilmek için Yılmaz Özdil'in basit yazılarına başvuruyor. Araştırma yapacağına, Yılmaz Özdil'in bol enter kullanarak yazdığı yazıları ona yetiyor. Bu sayede siyasi kimliğini ve duygularını besliyor. Bu sayede hiç sevmediği AKP'ye de sallama imkanı bulabiliyor. Bedava hizmet aslında. Yılmaz Özdil yazsın, sen paylaş. Herkes seni "duyarlı ve ilgili" sansın, like'lar havada uçsun.

Bizim az-çok bildiğimiz konulara girdiği zamansa, bu adamın falsosu daha çok ortaya çıkıyor. Futbol bu konulardan biri. Şimdi Yılmaz Özdil eleştirisi yapacak değilim. Bilen biliyor. Anlayan anlamıştır. Senelerdir Türkiye'nin en çok gazetelerinde yazan bir adamı tekrar tanımlamak boşa çaba olur. Fakat bugünkü yazısına değinmek lazım.

Yılmaz Özdil buyuruyor ki, "Fenerbahçeli olsam başkan adayım Aziz Yıldırım olur, oyumu tereddütsüz ona verirdim"... Olabilir. Herkes bir başkan adayını diğer adaylardan daha çok benimseyebilir. Bunda sıkıntı yok. Ama Yılmaz Özdil, bu savunmasını yaparken 12 Numara'dan farksız bir hale dönüşüyor. Koca yazar, "büyük resim"den ilerisine gidemiyor neredeyse.

3 Temmuz davasını, Ergenekon'a, Balyoz'a bağlıyor. Yargıtay kararı diyor. En acısı da " hem Aziz Yıldırım  suçlu hem Fenerbahçe temiz diyemezseniz" diye buyuruyor. 

Bir kere önce şunu görsün Yılmaz Özdil. Bu kongre, "3 Temmuz sonrası kongresi" değil. O kongre çoktan yapıldı. Ergenekon'a, Balyoz'a, şike iddianamesine falan bağlamasına gerek yok, onlar geride kaldı. Aziz Yıldırım, hapishanedeyken aday oldu, tek başına seçime girdi, hemen hemen bütün oyları alarak başkan seçildi. Yani kimseye "bu dava aslında..." hikayesi anlatmasın, Aziz Yıldırım o sınavı geçti.

Bu seferki kongre Türk mahkemeleri tarafından yürütülen davanın sonucu olarak değil, UEFA ve CAS'ın verdiği cezalar nedeniyle, 2 senedir yapılamayan hamleler yapılıyor. Bu kongre, Aziz Yıldırım ve yönetiminin -belki de haklı olduğu bir davada- hiç bir sonuç alamaması, kulübün ceza üzerine ceza alması, Avrupa'ya gidememesi, oyuncu transfer ederken zorlanması nedeniyle yapılıyor. 

Fenerbahçe taraftarı 3 Temmuz'u geride bıraktı zaten. Ve o dönemde de Aziz Yıldırım'a sahip çıkacağı kadar çıktı. Kongreler yapıldı, yürüyüşler düzenlendi, mektuplar yazıldı... 

Ama artık taraftar beyaz bir sayfa açmak istiyor. Bir kriz vardı ve kötü yönetildi. Eğer Fenerbahçe bu davada haksızsa zaten Aziz Yıldırım'ın anında uzkalaştırılması gerekir. Yok eğer Fenerbahçe haklıysa, durum daha da kötü, bir kriz bu kadar berbat yönetilemezdi. Kaybeden Fenerbahçe oldu. 

Yılmaz Özdil, "savunma makamı dikkate alınmadıysa" diyor; oysa mahkemede savunma makamı Galatasaray - S.Graz maçından örnekler veriyordu. UEFA'ya, CAS'a tarihi savunma diye giderken yanlarında Ertuğrul Özkök gibi konuyla alakasız insanları götürüyordu. 

Yılmaz Özdil; "hükümet mağdursa Aziz Yıldırım da mağdur" diyor, buna kaynak olarak da "80 yılda bir tek Fenerbahçe mi şike yaptı" cümlesini kuruyor. Yani aslında konu yine aynı noktaya geliyor. Aykut Kocaman'ın "Radara biz yakalandık" demesi gibi bir ince itiraf söz konusu.

Şike davası denilen olayı kenara koyun. Bugün 30 Ekim 2013. 3 Temmuz'un üzerinden 2.5 sene geçti. Fenerbahçeli değilim ama Fenerbahçeli olsaydım; Aziz Yıldırım suçlu Fenerbahçe temiz diyebilirdim. Bunun için de herhangi bir siyasi olayı kendime emsal olarak göstermezdim. Fenerbahçe bugün bazı sıkıntılar yaşıyorsa bunun nedeni yöneticileridir. Bu olayı 2.5 sene boyunca lastik gibi uzatan, çözüme bağlayamayan, kendisini savunamayan, ülke içinde kendi taraftarını oyalayan, yurt dışında ard arda cezalara seyirci kalan Fenerbahçe yönetimidir, ve o yönetimin başkanı da Aziz Yıldırım'dır. 

"Bu iş bitmeden Aziz Yıldırım'dan vazgeçmem" diyor Yılmaz Özdil. Peki hangi iş, tam olarak ne zaman bitecek? Bu iş 3 Temmuz mu? Eğer 3 Temmuz ise o iş bitti, Fenerbahçe alacağı kadar darbe aldı. Yargıtay kararı mı bekleniyor? Yargıtay kararları onaylayınca bu işi kapamış mı olacak Güvenmediğiniz Türk hukuku onayı basarsa bitirecek misiniz, vaz geçecek misiniz? Hayır Avrupa var diyorsanız UEFA ve CAS sizin için ne ifade ediyor? 

Yılmaz Özdil ve tayfası istiyor diye; Fenerbahçe, Aziz Yıldırım'ın iyiliği için ona 1 sefer daha mı başkanlık verecek? Sırf Aziz Yıldırım'ı kurtarmak için. Oysa Aziz Yıldırım, Fenerbahçe'yi bu davadan sıyırmak için zamanında "Ben Fenerbahçe başkanlığından istifa ediyorum, aklanınca döneceğim" bile diyememişken, Fenerbahçe'nin başkanlık makamına kendi çıkarı için adeta tapu koymuşken, fedakarlığı yine Fenerbahçe camiasından mı bekleyecekler...

Futbolu ve kulüpleri yöneten, yönetmeye talip olan isimlerden hangisi çok düzgün zaten... Doğrudur. Ama sırf ulusalcı cephenize bir kuvvet daha eklemek için böyle oyunlara gerek duymayın. Cümleye bak; "Ergenekon'a Balyoz'a siyası diyorsanız da Aziz Yıldırım'a destek olun; hukuki diyorsanız da destek olun. Yok ya? Başka? Balyoz'u bilmiyorum, Ergenekon'u bilmiyorum, 3 Temmuz'u bilmiyorum... Türk mahkemelerine güvenmiyorum, Türk siyasetini takip etmiyorum. Ve UEFA'dan ve CAS'tan ceza alıyorum, 2 sene kaybediyorum. O zaman kime oy vereyim?

Yılmaz Özdil bu soruya da yine "Aziz Yıldırım" cevabını verir gerçi. Ne de olsa, kankası Uğur Dündar da Aziz Yıldırım'ın listesinde... Ne de olsa amacınızın "haklıdan veya ezilenden yana olmak" olmadığını biliyoruz. Öyle olsaydı, itiraflara rağmen hakkı yenen kulüplerin hakkını savunurdunuz. 

 Ama olsun, siz böyle yazılar yazmaya devam edin. Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu varsa, bu yazılar elbet bir gün yine ortaya çıkar. "Oyunu kirletenden yana tavır koyan Yılmaz Özdil" diye anarız yıllar sonra ...


Pazar, Mart 10

Sıcağı Sıcağına Nostalji



Süha Sıdal, Fenerbahçe - Bursaspor maçından sonra yaptığı açıklamayla ortalığı sarstı. Sıdal'ın dediğine göre, maçın devre arasında Aziz Yıldırım hakemlerle karşılaşmış ve "TFF falan dinlemem, hakemliğinizi bitiririm" demiş. Olabilir veya olmayabilir, bilmiyorum, ama şu bir gerçek benim bildiğim (nereden tanıyorsak) Aziz Yıldırım bunu yapmadıysa bile "yaptım ne olacak" der. Keza 2002'de öyle olmuştu.





O sezon şampiyonluk yarışına 3 büyük takım da devam ediyordu. Fenerbahçe, İnönü Stadı'nda Beşiktaş'ı 2-0 yenerek rakibini saf dışı bıraktı. Beşiktaş maçta 9 kişi kalmıştı. Yine bu akşamkine benzer iddialar gündeme gelmiş, biraz daha değişik olarak, hafta içinde Aziz Yıldırım'ın MHK'yi ve hakemleri tehdit ettiği söylenmişti.

Aziz Yıldırım maçtan 2 gün sonra düzenlediği basın toplantısında ise adeta gürlemişti. Ama bizim,  Uğur Kalkan ile en çok takıldığımız ve seneler boyunca muhabbetini yaptığımız konu, başkanın "Hakemleri tehdit etmedim, ettiysem de arkasındayım" demesiydi. Milliyet gazetesi orayı biraz yumuşatmış ve kısaltmış ama içerik aynı.


Pazartesi, Şubat 25

Nostalji Rüzgarları



Fenerbahçe Stadı'nda dünkü maçtan bir kare.

3 Temmuz'dan önce yaşanan süreci hatırlatmak istemişler herhalde, böyle bir mizansen sergilenmiş.

Bugün de Ordu ile maçımız var, acaba Aziz Başkan yanlış mı anladı bu sefer?

Perşembe, Aralık 20

Başkan ile Gündem Değiştirme





Herkes birşeyler yazdı, yazacak, konuşacak, çoğu da aynı fikirde olacak zaten ama içimde kalmasın diye şuraya not edelim birkaç cümle.

Aziz Yıldırım ile gündem değiştirme;

Sporda şiddeti önlemek adına çıkarılan 6222 sayılı yasa yalnızca Fenerbahçe üzerinde uygulandı; haklı veya haksız. Bugün amigoların çoğu statlarda birbirlerine küfür ediyorlar, ama ertesi gün kol kola geziyorlar. Yani bizim dışımızda zaten onlar aralarında sohbet içerisindeler.  12 Mayıs’ta yaşananlar ile ilgili 6222 sayılı yasadan yargılanan taraftarlarımız, 4’er 5’er ay içeride kaldılar. Bizim taraftarlarımız her olayda 6222 sayılı yasadan yargılandı. Ancak bizim dışımızda hiçbir takımın taraftarları, hatta Fenerbahçe’ye ve Fenerbahçelilere saldıranlar bile kesinlikle 6222 sayılı yasadan yargılanmadılar. Bu nedenle bu centilmenlik yasasını bir hükmü kalmamıştır. Bu yasa sizin bu önemli maçlar için getirilip, kabul görmediği bir yasadır. (Bu bold kısım Mosturoğlu'nun)

Belki de Aziz Yıldırım'ın haklı olduğu tek yer  burası. Tribün liderlerinin arasından su sızmıyor, başkanlar iyi kötü birbirleriyle görüşüyor olan bizim gibi münferitlere oluyor. Hatta, Aziz Yıldırım'ın son mücadelesini, deplasman yasağını kaldırma telaşını, samimi olmasa da doğru buluyorum. Keşke kimse samimi olmasa da böyle talepleri olsa. Fakat Mosturoğlu fena patladı. 6222'den kime ne kadar yargılanmış, ne olmuş, bunun yarışını yapmak çok şık değil. 6222'yi çıkaranlar zaten sizsiniz (kravatlılar), ceza alan da biziz (formalılar). Adalet önünde forma rengi pek ayrılmıyor, son engelli basketbol maçında da gördük bunu.

Şampiyonluk günü sonrası o kadar olaydan sonra 4-5 ay içeride kalan sadece 2 kişi oldu benim bildiğim. Fenerbahçe tarftarı onlara destek pankartlar açtı, Aziz Yıldırım Metris'ten mektuplar yazdı. Sonrasında ne oldu. Bu arkadaşların Galatasaraylı ve Beşiktaşlı olduğu ortaya çıktı.

*****

 Psikolojik üstünlüğün Galatasaray’a geçmesi için Galatasaray’ın bizi 6-0 yenmesi gerekiyor. Bu böyle olmadığı sürece psikolojik üstünlük kaybolmaz. Ben iddia ediyorum Mayıs ayında Galatasaray ile stadımızda oynayacağımız maç ile bir 10 yıllık süreç daha başlayacak. 10 senede 1-2 maç kaybedilir. Zaten yendikleri de 2-1’lik bir skor.

Zurnanın zırt dediği yer de burada başlıyor. Keşke Fenerbahçe Başkanı kendi camiasının tarihini, yaşadıklarını daha iyi bilseydi. Fenerbahçe'nin bize kazandığı psikolojik üstünlükte 6-0'ın etkisi kesinlikle büyüktür ama asıl neden bizi üst üste hatta Ali Sami Yen'de bile yenmiş olmalarıdır. Aynı seri aynı şekilde bir daha yaşansa ve 6-0'lık maç, atıyorum 2-0 bitse yine psikolojik üstünlük kurulurdu. Veya 6-0'dan sonra 3-4 maçı biz kazansaydık ortada psikolojik üstünlük kalmazdı.

Böyle konuşan birine 8-15 yaş arasında olsa, ses etmezsin, seninle yaşıt olursa "Sen önce Uefa Kupası kazan" veya "Sen önce benim stadımda benim elimden kupa al" dersin başkan olunca "yazık" diyorsun sadece...


****


Galatasaraylılar her yere yazdıkları, gündeme getirdikleri Mayıs ayında sadece ’yarım puan fark ile’ şampiyon oldular ve bu da statü gereği. Fenerbahçe’ye yapılan, yaşatılan onca şeye rağmen. Fenerbahçe’nin başına 3 Temmuz süreci getirilmesiydi, böyle olmazdı. 2011-12 sezonunda bize tüm yaşatılanlara rağmen arkalarına aldıkları tüm destek ile son maçta bizimle 0-0 berabere kalarak şampiyon oldular. Siz sanıyor musunuz ki Fenerbahçe’ye 3 Temmuz yaşatılmasaydı geçen sezon o şekilde bitebilirdi? Fenerbahçe’ye 1 yıl boyunca yapılanlar olmasaydı Fenerbahçe kurduğu kadro ile oturmuş yapısı ile geçen sezon ve bu sezon uzak ara şampiyon olmaz mıydı? Geçen sene de şampiyon olurduk ama Fenerbahçe’nin önü kesildi, 2006’da olduğu gibi. Bunlar gerçekler.

****

Hoşgeldin 2006. Şu 2006'da neler olduğunu bir açıklasa da rahatlasak. Neyse yine üstü kapalı geçmiş, biz de geçelim. Ama statüyü unutmayalım. Bu kadar ..... şey olmaz. Noktalı yere ne geleceğini bulamadım. İnsanları aptal yerine koymak bu. Statü değişikliğinin nasıl olduğu, ne için olduğu,... Yazası gelmiyor insanın. Statü değişmeseydi 9 puan farkla hem de yine Kadıköy'de şampiyon olacaktık, statü değişince lig yarışı esnasında Metris'te olan adamın "yarım puan" demesine maruz kalıyoruz.

Fakat yine haklı olduğu bir durum var. Niang, Lugano, Andre kalsa böyle olamazdı. Bu da gerçek bir durum.

****


 Hakem tayinini bile gazetelerden öğreniyoruz. Eskiden, maçlardan birkaç gün önce hakem atamaları resmi olarak açıklanmadan önce 3-4 hakem ismi sayılırdı. Şimdi 2 gün önceden Twitter’dan hakem ismi açıklanıyor ve iddia ediliyor: Galatasaray kulübü bunu istedi diye. Ama hiçbir şekilde bu konuya ilişkin bir açıklama yapılmıyor.

Bu bir itiraf mıdır acaba Artık hakem tayinini bile gazetelerden öğrenmek. Yakın zamanda "Rakip takım kadrosunu artık gazetelerden öğreniyoruz" der mi.

****

 Yıllarca bizim taraftarımız statta koreografiler yaptı. Ama geçen yıl ve bu sene yapmadı. Çünkü Türk Sporunda biz Fenerbahçeliler kırgınız, üzgünüz ama inançlıyız. İnancımız, Fenerbahçe’nin bu işlerin içinde olmadığıdır.

Acaba neden yapmadılar. "Koreografi nasıl yapılacak görecekler" diyen kulüp başkanı, öyle veya böyle, haklı veya haksız , bir şekilde içeride olunca , kulüpten uzak olunca taraftarının koreografi yapamamanın bahanesi nedir. Şike ile ilgili de değil, takımın arkasındayız mesajı bile verememenin nedeni nedir? Gerçi Aziz Başkan bilmiyor ama, o Metris'teyken Fenerbahçe tribünü bir koreografi denedi ama başarılı olamadı. Aziz Yıldırım'ın bu cümeleleri de Galatasaray'a taş atmaktan çok Fenerbahçe'nin tribün emekçilerine hakarettir.

***

Ben de yorumluyorum şike sürecini, iyi duysunlar: Tüm takımlar ne kadar temizse, Fenerbahçe de o kadar temizdir. Ne demek istediğimi hepsi anlasın. Türkiye’de tek takım teşvik primi almamıştır. Bu da Fenerbahçe’dir. Diğerleri çıksın, biz de almadık desin. Ben kendi sorumlu olduğum kulübümle ilgili konuşuyorum. Fenerbahçe, tarihinde hiçbir şekilde teşvik primi almamıştır. Bu söylediklerim de olay olacak biliyorum ama bazı şeyler de bizi rahatsız etmeye başladı.

Buyur buradan yak. Fenerbahçe kim niye teşvik primi versin. Biz senelerdir senin verip-vermediğini tartıışıyoruz. Seri katilin "Bugüne kadar bir tane adamı sakat bırakmadım" demesi gibi. Katil öldürmiş herşeyi, hala başka yerleri kovalıyor.

***

Futbol takımımıza yapılan cezalandırma diğer takımların futbolcularına karşı yapılmadı, yapılmıyor. İki gündür açıklamalar yapılıyor, 9 maç 10 maç cezalar. İlk önce düşünün, bu kadar ceza verdiğinizde bu ülkenin parası gidiyor, buradan da bakmak lazım. Fenerbahçe Avrupa’da oynuyor. Yapmışsa alsın buna itirazımız yok. Ama böyle abartılı cezalarla…

Buna yorum bile yapmıyorum, Meireles'in cezası açıklasın ona göre geri döneriz.

***

Şekip Moturoğlu: Galatasaraylı bir yöneticimiz Abdürrahim Albayrak psikolojik üstünlüğün kaybedildiğini söylüyor. Aynı Abdürrahim Albayrak devre arasında fenalık geçirdi. "Teknik ekip bana yardımcı oldu" diyor. Nasıl psikolojik üstünlük kaybedilmiş, çelişki var sanki.

Çelişki, 3 Temmuz'dan sonra her mahkeme günü, her ifade alınma esnasında fenalaşan sizlerin, hastanelere kaldırılan sizlerin, "fenalaştı ehehe" diyerek üstünlük kurmaya çabalamış olmanız. Demek ki hakiketn psikolojik üstünlüğü kazanmışız, hatta başka şeyleri de kazanmışız ki çıkıp" olsun sonuçta psikolojik bizde" diyorsunuz. Tamam sizde, o sizde kalsın. Böyle devam etsin.

***

Bu bir infialdir. Şoktur. Fenerbahçe'nin başkanı, yönetim kurulu ne yapacağını şaşırmış durumdadır. Bu şok ters de tepebilir. Bir anda daha saldırgan olabilir ve sonuç alabilirler. Ama telaş işe yaramaz. Biz izlerken bile korkmuyoruz, "adama yazık" diyoruz. Şu yazıyı yazmak bile gereksiz ama içimizde kalmasın.

Bugüne kadar hep sustular demesinler diye, yazmak lazım önceden.





Cuma, Mayıs 6

Bire Karşı 17 Politikası


Bizim kulüp sadece Korsana Hayır diyor, geçiştiriyor. Fenerbahçe yönetimi Cumhuriyet'ten yola çıkıyor.

Ali Sami Yen'de tribünden bir adım atıp avluıya çıkınca korsan tezgah görüyorduk ama Kadıköy'de korsan ürün satan herhalde Vatana İhanet suçundan yargılanacak.

Aslında bütün olay budur. 1'e karşı 17'den, Türkiye'nin 4te 3'ü bizi sevmiyor'a, "bize kimse günahların takımı diyemez''den "Fenerbahçe düşmanları"na, Fenerbahçe'nin adı konamaz büyüklüğünden, cumhuriyet'e kadar herşey bununla ilintili.

Kapitalizm, milliyetçilikten beslenir biraz. Liderler, düşmanların varlığını, eğer düşman yoksa da düşmanların varolduğu yalanını severler. Wag the Dog güzel filmdir.

Aziz Yıldırım iyi bir liderdir. Son hafta şampiyonluk kaybeden bir başkan olsaydı kolay kolay kalamazdı Türkiye'de. 90'larda bu mümkün değildi, hele Fenerbahçe'de imkansıza yakındı. Bunu ilk yaşayan başkan, hem de 2 kere yaşayan başkan Aziz Yıldırım; ama hala görev onun. Çünkü düşmanlara karşı savaşacak liderlere ihtiyaç vardır. Halk (taraftar), liderin arkasında olduğunu tüketime dahil olarak gösterir.

Ezeli rakibimin yönetiminin yıllardır bu kadar planlı ve başarılı olmasını kıskanıyorum. Bu arada Ünal Aysal başkan seçilirse Ada'da çayların fiyatı indirme gidecekmiş(!). Muhteşem bir proje.

Perşembe, Ekim 7

Hiddink - Löw - Yıldırım

Aziz Yıldırım ve Hiddink yukarıda, Aziz Yıldırım ve Löw aşağıda. Hiddink ve Löw yarın Berlin'de.


Bu arada, daha önce Fenerbahçe'de çalışıp da saçı beyazlamamış tek teknik direktör Löw sanırım. Hala aynı..

Çarşamba, Mayıs 19

Çarşamba, Eylül 2

Arşivlik Fotoğraf


Seneler sonra bakınca güleceğimiz, nostalji yapacağımız fotoğraf. Arşivlere geçmeli.

Çarşamba, Mayıs 27

Tarzıyla dövüyor

Geçen %100 Futbol'u çok dikkatli seyrettim. Aziz Yıldırım hala aynı Aziz Yıldırım. Rıdvan ve Güntekin'den güzel sorular geldi arada, onları öyle bir cevapladı ki adamlar soracaklarına pişman oldular, özellikle Güntekin "hı hı" diye kafa sallayarak geçiştirdi, halbuki devam ettirmek lazım tartışmayı... Rıdvan, Zico'nun yollanmasını sordu, Lyon örneğinden yola çıkarak. Lyon devamlı şampiyon oldu ancak hocası değişebildi, Fenerbahçe şampiyon olamadığı her sene hocasını yolladı, hocanın kalması için illa şampiyon olması mı gerek sorusunu Aziz Yıldırım hayır diye yanıtladı. Halbuki evet de işte, Fenerbahçe her sene şampiyon olmalı, aksi düşünülemez de. Çünkü Aziz Yıldırım böyle düşünüyor, işte 11 yıllık tarih ortada. Fevri zamanlarında sezon sonunu beklemeden hocayı kovdu, daha olgun zamanlarında sezon sonunu bekliyor. 2001'deki Aziz Yıldırım olsa Aragones sezon sonunu görebilir miydi?
***
Koyulan 3 yıllık hedefe bakıyoruz, 3 sene üstüste şampiyon olmak. Avrupa'da bir kupa kazanmak değil. Otomatikman 3 yıl üstüste Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etmek oluyor. Bir de olay büyük insan Zico'ya geldi bir ara. Başkanın Zico bahanesi, Zico'yu kim tanıyordu ben getirene kadar demek. Yahu bir kere bu başarılı biriyle yolları ayırmak için bahane olamaz, ben getirdim kimse tanımıyorken, yollarken mi kıymetli oldu gibi bir bakış açısını kabullenemiyorum. Ayrıca Zico Fenerbahçe'ye imza attığında 2006 Temmuz'du. Geç kalınmış bir imzaydı. Bunun nedeni de Fenerbahçe'nin Scolari'yi beklemesiydi. Parreira ismi de geçti o dönem, Zico belki de B hatta C planıydı yönetimin. Kaldı ki Aziz Yıldırım, Zico'nun Japonya'ya oynattığı futbolu beğendiği için ya da, o modeli benimsediği için de getirmedi Zico'yu. Bayağı bir geç kalınmıştı, biraz ismi olup da, -üstelik Brezilyalı- en ucuza mal edebileceği isim Zico idi.
***
Bununla birlikte Zico'nun birinci yılında Fenerbahçe'ye oynattığı futbol kötüydü. Az Alkmaar maçı kalplerde yaradır hala, benim kalbimde öyle en azından. Appiah'ın sağ kanatta heba olduğunu da unutmayalım. İkinci sene, biraz da Kezman döküldüğü için mecburen Semih girdi takıma, Deivid'in ve Gökhan Gönül'ün müthiş katkısı ile bambaşka bir takım oldu Fenerbahçe. Takımdaki iyileşmede Aziz Yıldırım'ın katkısı az, aslanpayı Zico'nun, bunu da yadsıyamayız herhalde. Ayrıca kalışıyla her ne kadar çeyrek final oynandıysa da doğrusu, 2007 mayısında hem Zico hem de Deivid ile yolları ayırmaktı. Sadece şampiyon olunduğu için ikisinin de kalmasına tahammül edildi.
***
Santra'ya konuk olduğunda da bu sefer sıkıştırırlar, işi zor diyordum ama Aziz Yıldırım ekranda kimseyi konuşturmuyor, halbuki cesurca üstüne gitmek lazım, Rıdvan'ın bunu yapamamasını anlayabilirim, ama Güntekin'den daha çarpıcı ifadeler beklerdim. Sadece bu gerçekleri dile getirseydi bile biraz daha itiraf alabilirdik başkanın ağzından.

Cumartesi, Mayıs 23

Paça sıvamak

Dün %100 Futbol'da konuk Aziz Yıldırım'dı. Yine burnundan kıl aldırmayan tavır, nezaketen arada "herkes hatalı, ben de hoca da, topçular da" diyerek kendini arada kaynatma çabaları falan... Seviyoruz bu adamı ama olsun. Kulübün geldiği noktayı göstermek için Rıdvan'la konuşurken bir örnek verdi Aziz Yıldırım. Cümlenin tamamını hatırlamıyorum ama "...Fenerbahçe yine büyük olurdu da, tesislerden içeri paçaları sıvayarak girerdik.." dedi. Rıdvan afalladı biraz, ilkin anlayamadı. Dereağzı'ndan farelerin kovalandığı günler... Meğerse bizim başkan espri de yapabiliyormuş. Resimdeki toraman amca kim bilmiyorum ama karşıya geçerken problem yaşayacağı kesin.

Perşembe, Mayıs 21

Tabii ki Aziz Yıldırım

Post'a ikinci bir Aziz Yıldırım fotosu koymaya gerek yok sanırım, üstüste hoş durmaz. Biz soruyu yanıtlayalım. Bunda düşünülecek ya da tereddüte değer bir nokta olduğunu bile zannetmiyorum, dolayısıyla camianın dışından birinin "al birini vur ötekine" yorumunu bile tuhaf karşılıyorum.
***
Aziz Yıldırım futbolu çok sevmesine ve transferinden taktiğine kadar tepeden tırnağa futbolla ilgili her işi kendisinin yapmak istemesine rağmen işi aynı ölçüde bilmediği için müthiş bir ekonomik büyümeye ve tesisleşmeye karşın futbol takımı ile elde ettiği başarılar son derece yetersiz kaldı, doğrudur. 4 şampiyonluk, birkaç tane Türkiye Kupası finali (başarı saymamak gerekir), ve de en önemlisi bir adet Şampiyonlar Ligi çeyrek finali. Fenerbahçe'nin daha fazlasını gerçekleştirecek potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum. Aziz Yıldırım da böyle düşündüğü için "Fenerbahçe her sene şampiyon olmalı" diye yola çıkıyor ve şampiyonluk getiremeyen hoca ile hemen yolları ayırıyor. Şimdiye kadar yalnızca Aragones ile sezon sonunu getirdi. Daum ve Zico'nun kaçan son iki şampiyonlukta 34. haftaya kadar şansı devam ediyordu. Bugün Fenerbahçe başarısızlığı çok daha fazla göze batan bir kulüp haline geldiyse, son 6 sezonun 5'inde 34.haftaya iddialı girdiyse bunda da Aziz Yıldırım'ın kurduğu yapıyı gözardı etmemek gerekir. Ama yok Fenerbahçe'nin şampiyonluğu zaten normal olan sonuçtur, başarısızlığın başarıdan daha fazla abartılmasının nedeni de budur diye bir düşünce varsa kamuoyunda, saygı duymak gerekir.
***
Bugün neresinden izlersek izleyelim rahat ettiğimiz ve konforla maç izlediğimiz bir stadımız var. Hoş bilet fiyatları pahalı ve gittikçe de fiyatlar artıyor ama bu başka bir olay. Ortada, taraftar profilinin bilet fiyatları ve yönetimin tutumu nedeniyle değişmesi gibi bir durum olduğunun da bilincindeyim çok şükür, ancak 10-15 sene önceye döndüğümüzde bugün Fenerbahçe'nin geldiği nokta rüya gibi. Ligi kaçıncı sırada bitirirse bitirsin Fenerbahçe önümüzdeki sezon ve bu sene ki istikrarsız durum devam etmediği sürece birkaç sene daha yerel kulvarda katıldığı her yarışmada favoridir. Sevabıyla günahıyla kabul etmek ve bunları sağlayan adama vefa borcumuzu ödemek gerekir diye düşünüyorum, belki de fazla duygusalım, ama sonuçta bir Fenerbahçeliyim ve taraflı olmam normal.
***
Kaldı ki ortada bir alternatifsizlik de söz konusu. Gerçekten ciddi eleştiriler ve projelerle olaya yaklaşan bir muhalefet söz konusu olsa, acaba dedirtebilirdi. Ancak Şadan Kalkavan'ı en son Vefa Küçük'ün kel kafasına rakı bardağı koyarken gören genç nesil için herhangi bir ciddiyeti söz konusu değil. Ekibin içinde Fener takımı diye diye bizi yıllardır kahreden Selim Soydan ve Santos'tan şu an Chelsea'de oynayan Alex'i almaya gidip Fabio Luciano gibi savunma özürlü (kendisini severiz o ayrı konu) bir stoperi alıp gelen Hakan Bilal Kutlualp'in olduğunu görünce biraz da gülümsedim. Kimse şimdi aynı Kutlualp Anelka'yı getirdi demesin, yemem.
***
Bir de en önemlisi, ben Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'yi en az benim kadar sevdiğine inanıyorum. Parası çok olan ama futboldan anlamayan bir Fenerbahçe taraftarı Aziz Yıldırım, bu yılın başında yaptığı hatalardan gereken dersi almıştır diye düşünüyorum ve umuyorum, ve yeni dönemde de onu başkan olarak görmeyi temenni ediyorum.