Yazının başlığı Haşim Şahin'in kitabına selam olsun. Galatasaray'ın son 9 yılını anlatsak bundan daha iyi bir isim olmaz herhalde. Aklımdaki fotoğraf ise bambaşkaydı. Nedense google'da uzun süre aramama rağmen bulamadım. Oysa çok önemli bir karedir, 2006'nın mayıs ayında, Sami Yen çimlerinde Denizli'deki maçın bitişini oğluna sarılarak bekleyen Hasan Şaş fotoğrafı. Maç bittiğinde kolları yukarada, üzerinde forması olmayan Hasan Şaş resmi o şampiyonluğun son anını simgeliyorsa, 16 dakikalık bekleyişin karesi de bahsettiğim fotoğraftır.
Yusuf Deniz bizim hayatımza o zaman girdi. Her Galatasaraylı futbolcunun özel hayatını, normal bir insandan daha çok takip ederim. Yusuf Deniz'in doğum haberini bile hatırlıyorum. Ama Ergün'ün oğlu Berkay veya Ümit Karan'ın Ümit Can'ı da hatıraladığım kadardır mesela. Daha fazlasını hissetmedim onlara dair. Topçularımızın evlatları. Yeğenlerimiz gibi bir şey. O kadar sadece.
14 Mayıs 2006'da Yusuf Deniz bizim için bir simge oldu oysa. Yeğenlikten çıktı, şampiyonluğun kahramanı oldu. Mustafa Keçeli kadar anılacak bir isimdi. Fakat hiçbir zaman o ismin nereden geldiğini düşünmemiştim. Yusuf Aslan ve Deniz Gezmiş'in isimlerinden geldiğini bu hafta öğrendik.
Bir röportajda açıkça söylüyor bunu Hasan. Sadece sol görüşe yakın olmuş insanların değil, hemen hemen tüm Türkiye'nin sevgisini kazanmış iki kişinin isimlerini oğluna koyması çok şaşırtıcı değil. Zaten az çok Hasan'ı bilen biri buna hiç şaşırmaz. Ama işte o söyleşide çok can alıcı bir nokta var.
"Eğer ben onlara karışsaydım onlarla arkadaş olamazdım. Onlar bana karışsaydı, onlardan bana arkadaş olmazdı."
İşte böyle bir laf var orada. Onlar denilen Hakan Şükür ve diğerleri. Konu Galatasaray ise siyasete girmem. Ama giren girmiş. Florya'nın son yılları hep akıllarda. Bu laflar bu sene için bile çok önemli.
Şöyle bakalım. Az önce, defalarca izlediğim Real Madrid maçını bir kez daha izledim. Duygulanmamak elde değil. Peki ama niye her 17 Mayıs'ta ve 25 Ağustos'ta duygulanıyoruz, niye bu kutsal gecelere başka günler ekleyemedik?
İşte cevap o koyu renkli satırlarda. O gecelerin, o yılların kahramanları, Galatasaraylı olanların en çok sevdiği insanlar birbirlerinden onlar ve ben diye bahsediyor. Hasan nasıl Denizler'den etkilendiyse bir çok insan da onlardan etkileniyor oysa. Denizler "tam bağımsız Türkiye" derken, Galatasaray o yıllarda bağımsızlık savaşı veren ülkelerde baştacı oluyor, simge oluyor, sembol oluyor. Ve birçok insan çocuğunun adını Hasan ve Hakan koyuyor.
Aradan 9 sene geçiyor. Bizim 17 Mayıs kadar, 25 Ağustos kadar sevinebildiğimiz tek bir gece oluyor. 14 Mayıs 2006 (o da Denizlispor sayesinde). Ve o günün simgesi oluyor Yusuf Deniz. Tıpkı babası gibi. Ama sadece o günün. Ve yıllar sonra bir 25 Ağustos haftasında Yusuf Deniz'e dair, Hasan Şaş'a dair, Florya'nın son 10 yılına dair bilinen ama ifade edilemeyen gerçekler, bir haftasonu röportajında söylenenen 2-3 cümle sonunda ortaya çıkıyor. Herşey bir cümle kadar basit olsa oysa. Bizim yaşadığımız hayal kırıklıkları 2-3 cümleden daha fazlası. Bunun nedenin sadece onlar ve biz kadar basit kurulan 3 kelimeden ibaret olması daha da yaralıyıcı.
***
Tromso, Moskova, Brugge, Villareal ve diğer maçlar. Bizden büyükler bize ukala diyebilirler. 14 seneyi yaşayanlar, bizim kuşağın Avrupa hasretine omuz silkerler. Haklılar da. Ama sanki şöyle bir fark var. 14 sene Galatasaray için çok sancılı bir süreçti. Zayıf kadrolar, mali sıkıntılar, dönem şartları. Uzun uzun anlatılabilir. Ama kısaca şudur. Galatasaray o zamanlarda kötü top oynayan, iyi futbolcuları rakiplerine kaptıran zayıf bir takımdı. Başarılı olması zordu. Futbol içinde açıklanması oldukça kolay cümleler. Fakat bu 9 sene nasıl açıklanır. Yusuf Deniz'in babasının dediği gibi: biz ve onlar. Futbolla , saha içiyle hiçbir alakası olmayan bir cümle. Bizim, ya da kimseyi bağlamayalım, benim 9 sene içinde yaşadığım tüm hayal kırıklıklarının içinde biz ve onlar ayrımı yatıyor. Gerçekten çok acı.
Yusuf Deniz 2000'lerin ortasında doğdu. Babasıyla beraber Taksim Meydanı'na üstü açık bir otobüsün üzerinde girmek nasip olmadı ona. Binlerce insanın babasının coşkuyla alkışladığına sahit olamadı. Oysa olabilirdi. Şu yapılan onlar ve biz ayrımı olmasaydı çok daha başka yazılırdı bu yazılar.
2009 Florya'sı özlenen Florya olma yolunda ilerliyor. Onlar ve biz yok. En azından öyle gözüküyor şimdilik. Ve yine de her şeye rağmen gönül ister ki gelecek bir sonraki başarıda, Rijkaard ve talabeleri ile beraber sevinenler arasında Yusuf Deniz ve babası da olsun. Tıpkı son 9 sezonun en güzel senesi olan 2006'da olduğu gibi. Onlar ve biz demeden. İşte o zaman samimiyetlerine inanırım, o zaman o koca 9 seneyi unutur ve onları 17 Mayıs ile 25 Ağustos ile hatırlarım. Yusuf Deniz'i 14 Mayıs ile beraber hatırlamam gibi.