Ne kadar eleştirsek de 'Çağan Irmak sineması' diye bir kimlik oturdu artık. Bunu da takdir etmek gerek. Bir de "Türkler iyi pazarlama yapamaz" derler. "İçeriğimiz iyi ama paketlememiz kötü" deriz. Irmak, tek başına bu ezberi yıkıyor.
Nadide Hayat, ana fikir olarak saygı uyandıran bir konuya sahip. Fakat yine o kadar çiğ işlenmiş ki, mesajın yerine ulaşıp ulaşmadığından emin değiliz. Fakat izlerken sinemanın 'görsel' bir sanat olduğuna ikna oluyoruz. Çekimlerin Muğla'da yapılmasının etkisinden olsa gerek, çok güzel renkler, görüntüler, manzaralar eşliğinde filmi izliyoruz.
Oyuncu seçimi ise çok tatmin etmedi. Demet Akbağ da, Yetkin Dikinciler de çok başarılıydı. Hatta Dikinciler, gördüğüm en iyi performansını ortaya koymuş. Fakat yine de bir aşk serüveni yaşayan ikili arasında uyumsuzluk vardı. En azından yaş olarak sıkıntı vardı. Demet Akbağ film çekildiğinde 55 yaşında. Oysa ben biraz daha genç gösterdiğini düşünürüm. Oysa filmde torunu olan bir kadını canlandırıyor. Bana biraz alakasız geldi. Irmak'ın kadrolu oyuncularından Şerif Sezer çok uyardı ama o da bir komedi filminde yetersiz kalabilirdi. Ama zaten Akbağ gibisini bulmuşken, diğer tercihler de (mantıklı olarak) direkt silinmiş olabilir.
Fakat genç oyunculardan gerekli verim alınamamış. bu da yönetmenle alakalı bir durum olsa gerek...
Yine de duygusallığın dibine vuran ve izlerken sıkan Irmak filmlerine kıyasla daha iyi bir yapım olduğunu belirtmek mümkün. Sanırım komedi olunca duygular daha tutarlı dağılıyor. Üstelik son yıllarda vizyona giren filmleri, hele hele komedileri düşününce Nadide Hayat elle tutulur bir yere konulmayı hak ediyor. O kadar da gömmeye gerek yok. Fakat bir şekilde Türkiye'nin en popüler yönetmenlerinden biri olmuş birinden daha iyisini bekleyebiliriz.
Yıllar önce, ülkede Issız Adam çılgınlığı yaşanırken bir arkadaşım şöyle demişti: "Çağan Irmak sinemanın şifresini çözmüş. Kadınlara olmak istediklerini, erkeklere olduklarını sandıklarını gösteriyor."
Aradan en az 10 yıl geçti. Irmak, hâlâ aynı rotayı izliyor...