Türkiye ligleri dışında en keyifle izlediğim lig La Liga'ydı. Aslında geçmiş zaman kullanmama gerek yok; halen en çok İspanya futbolunu seviyorum. Fakat bu sezon izlemek nasip olmadı. Geçtiğimiz haftalarda düşen bir haber de bu süreyi daha da uzatacak gibi duruyor.
La Liga'nın Türkiye'deki yayın haklarını üç sene boyunca D-Smart aldı. D-Smart zaten neredeyse yok olmaya yüz tutan bir platform. Evinde D-Smart kutusu bulunduran insan sayısının çok fazla olduğunu sanmıyorum. Fakat onun dışında; ayrıca benim gördüğüm en sahtekar kurum olduğu için bundan sonra Süper Lig maçlarını alsa dahi D-Smart'a para kazandırmam. Yani; hoşçakal La Liga!
Şimdi "Yahu kardeşim her kurum kötü hizmet politikalarına sahip. Kimsenin diğerlerinden farkı yok" diyebilirsiniz. Haklısınız. Tüketici ve müşteri olarak birçok kurumdan doğru dürüst hizmet alamıyoruz. Digitürk, Turkcell, Superonline vs... Fakat yine de D-Smart'ın yolu çok daha çirkin. Yaşanmışlıklar var ki konuşuyoruz...
Olay şöyle gelişti. Birkaç ay önce yeni bir internet bağlantısı kurmak istediğimden arayışa geçtim. Altyapısı sebebiyle de Türk Telekom'da karar kıldık. Google'a en kolay şekilde"Türk Telekom" yazınca karşımıza çıkan ilk adrese girdik ve oradaki telefon numarasını aradık. Burada kesinlikle bir hatamız var. Fakat telefon konuşması esnasında da tüm cümleler karşı tarafın Türk Telekom olduğu yönünde ilerledi. Sadece bir yerde "Size kampanyamız nedeniyle bir yıl bedava D-Smart da vereceğiz" dediler. "Lazım değil" dememize rağmen promosyon gereği kabul ettik. İlginçlikler de zaten burada başladı. Karşı taraf; önce D-Smart kurulumunun yapılacağını, bir gün sonra da internet için evimize gelinceğini söyledi.
Gerçekten de önce D-Smart geldi. Gelmesi de pek işe yaramadı gerçi. Çok ilkel bir teknikleri olduğu için hali hazırda Digitürk bağlı olan evime D-Smart bağlayamadılar. Ben de "Gerek yok zaten, siz bırakın kutuyu gidin" dedim. O esnada sözleşmeler de imzalandı. Sözleşmeler D-Smart ile yapıldı. Şüphelenmedim diyemem ama sonuçta D-Smart abonesi oluyordum. "Türk Telekom ile sözleşmeyi de ertesi gün yaparım" şeklinde düşündüm.
Ertesi gün internet bağlamak için apartmana bir teknik servis geldi. Kendisi işlemini apartmanın girişinden yaptı. Üst kata çıkmadı ve gerisini benim halletmem gerektiğini söyledi. Hemen koşarak aşağıya indim ve adama "Ben bunu beceremem, gel hallet" dedim. O ise "Benim buna yetkim yok" deyince bende jeton düştü. Kendisi bir Türk Telekom çalışanıydı ve yukarıya çıkmasına D-Smart izin vermiyormuş. Çünkü ben bir D-Smart abonesi olmuştum. Habersiz ve istemeden...
Gelen kişi bir Türk Telekom çalışanı olmasına rağmen bana Türk Telekom'un altyapısını kullanan D-Smart'ın internetini bağlıyordu. O nedenle eve çıkması yasaktı. Bizim aradığımız numara da Türk Telekom gibi davranan D-Smart'mış.
Neyse ki bu sahtekarlığı hemen anladık. O nedenle hemen sözleşmeden cayma hakkımızı kullandık. Gerçi o esnada bile cayma hakkımız olmadığını söylediler ama sözleşmeyi didik didik okuduğumuz için üzerine gittik. Haliyle geri adım atmak zorunda kaldılar. Büyük ihtimalle 100 kişiyi böyle tuzağa düşürseler 70 tanesi cayma hakkı olduğunu bilmediğinden fazla para ödememe adına aboneliğe devam ediyordur. Yüzde yetmişlik bir oran da; bitmek üzere olan bu kurum için fena değildir diye tahmin ediyorum. Biz iki gün içinde D-Smart'ı iptal ettik. Devamında Türk Telekom'u da bir daha aramadık.
Hikayenin ilk hatalı hareketi bizim tarafımızdan yapıldı. Bunu kabul ediyorum. Türkiye gibi bir ülkede daha dikkatli olmak gerek. Fakat genellikle sağda solda, televizyonlarda, gazetelerde duyduğumuz tüm sahtekarlık öykülerinde ortak bir özellik vardır. Birkaç 'vurguncu' çok iyi organize olur, kendilerini kurumsal bir şekle sokar veya kendilerini fiyakalı bir şekilde tanıtırlar, ardından da sizi ikna ederler. Siz o illegal olan veya aslında hiç var olmayan şirketi-kurumu var olan bir kurum zannedersiniz. Burada ise karşımızda sokaktaki sıradan adamların oluşturduğu bir çete yok. Bildiğimiz, tanıdığımız bir şirket var. Bir şirket, kendini başka bir şirket olarak tanıtarak abone kazanmaya çalışıyor.
Süperonline, Turkcell, Digitürk ve diğerlerinin yaptığı bir sürü rahatsız edici uygulama olabilir. Fakat haklarını verelim; onlar yapılan sözleşmelerin açıklarına uygun bir şekilde veya bir görüşmeden çıkan cevaplarla ilerliyorlar. Yani bir nevi düello gibi. Herkes eşit ama onlar sizi daha iyi tabancayla vurabiliyor. Adil! D-Smart ise adeta pusu kurup, sırtınızdan vuruyor...
Olayın ardından internette araştıma yaptım. Neler neler yaşanmış. Hiç unutamadığım olaylardan biri, bir Türk Telekom abonesinin başına gelmişti. Abonenin taahhüt süresi dolmaya yaklaşırken bir telefon alıyor. "Sizi Türk Telekom'dan arıyoruz. Sözleşme süreniz dolmak üzere. Uzatmak ister misiniz?" diye soruyorlar. Müşteri de memnun olduğu için kabul ediyor. Birkaç gün sonra D-Smart geliyor ve sinsice D-Smart bağlıyor. Müşteri önce internetin berbatlaşmasından şüpheleniyor ama uzun süredir iyi hizmet aldığı Türk Telekom'a konduramıyor. Bir ay sonra D-Smart üzerinden faturası gelince olayı anlıyor.
Bizim olayımız çok kısa sürdü. İki gün sonra iptal için eve en yakın D-Smart bayisine gittim. Bayi tamamen iptal işlemlerine ayrılmış gibiydi. Herhalde o kadar çok mağdur vardı ki; bayide ayrı bir 'iptal masası' bile vardı. Dükkanın yarısı iade edilmiş modemlerle, kutularla doluydu.
İşte gözümün çiçeği La Liga'yı bu sahtekarlara kaptırdık. Çok üzgünüm. Fakat bu yoldan dönüş yok. Zaten Ronaldo gitti, Messi yaşlanıyor, Mourinho yok, Xavi bıraktı, Arda Turan etkisi de yok... La Liga eskisi gibi değil zaten... İzlemeyiz olur biter...
Maçları anlatan spikerler arasında çok sevdiğim arkadaşlarım da var. Onları da o çatı altında görünce biraz üzülüyorum. Fakat en azından o kurumun paralarını alıyorlardır. Umarım orada da bir emek sömürüsü olmuyordur.
Bizim sektör hareketlidir. Günün birinde acaba bizim de yolumuz D-Smart'a düşer mi? İnşallah düşmez. O zaman bu yazı önümüze konur. Fakat simit satmak daha iyi bir seçenek olur.