Kupa maçı vesilesiyle fazladan bir büyük maç oynadık. Trabzonspor maçlarını büyük maç sayan son kuşak biziz herhalde. Bizden sonrakiler normal bir Anadolu maçı sanıyor. Hata onların değil, Trabzonspor'u yönetenlerin.
Rakip Trabzonspor olmasa, saat 21.30da kupa maçı için yola düşmezdik. Bir ara saat 2330'du ve ben stadyumdaydım hala. Rakip bir Türk takımı olunca insan yadırgıyor bu durumu.
Kupa maçlarındaki konsantrasyon eksikliği maçın başında kendisini gösterdi. Kim oynuyor, kim yok anlamakta zorlandım. Hatta serenomide sarhoş olduğuma kanaat getirdim. Bakıyorum bakıyorum 10 kişiyiz sahada. İstiklal Marşı bitince tüm tribün "ulan niye 10 kişiyiz" diye birbirne sorarken, assolist Servet çıktı sahaya. Oyuna sonradan giren çocukların kim olduğunu sonradan öğrendim. Biri Çetin, diğeri Berkinmiş. Linderoth'u da unuttuk tabi, top ona gelince de şaşırıyoruz, kim bu sarı oğlan diyenler oluyor.
Maça 11 Türk oyuncuyla çıktık. Sanıyorum ki 2007-08 sezonundan beri ilk defa bunu yaşadık. Kalede kupa maçlarının 1 numarası Aykut vardı. Aykut'un son 2 senede düşüşe geçtiğini sanıyordum. 2008 sonrası özellikle. Fakat dün kalitesini gösterdi. Kaleciliği tartışılır muhakkak ama inadı, hırsı, hala takımda kalma isteği takdire şayan. Bu takımda kalma direncini gösteren son yedek futbolcumuz Vedat İnceefe'ydi herhalde. Son yedek kaleci de Nezihi olmuştu. O beklemenin karşılığını Galatasaray bünyesinde hala çalışarak görüyor Nezihi hoca. Galatasaray'da yedek beklemeyen Kerem İnan ve Fevzi Elmas, 1.Lig'de top oynamaya devam ediyorlar.
Aykut'un kaleciliğini tartışırsak, dünkü Aykut, kesinlikle Leo'dan daha iyi.
Geri dörtlü vasattı. Sabri'ye sonra değineceğim. Emre Aşık maç eksikliğinden olsa gerek, sahanın en kötü 2.oyuncusuydu. Fakat Emre'nin kredisi çok fazla. Bu tip maçlarda hata yapar, sezonun en önemli maçında yıldız olur. Öyle adamlar lazım zaten. Servet ise daha toparlanmış haldeydi, fakat hala eski Servet değil. Alpaslan vasattı.
Ortada Barış, Sarp vasatlardandı. Ayhan'ı ise beğendim. Caner maçın yıldızıydı. Caner bugun gol atmalı, hakketti yazarak mesaj çektim bir arkadaşa maçın daha 25.dakikasında. Çok da güzel bir gol attı sonrasında. Caner'in iyi bir sol bek olmadığını düşünüyorum, fakat çok iyi bir sol açık olabilir.
Arda, haftalar sonra çok güzel oynadı. Rakip Trabzonspor olunca Arda boş geçmiyor. Son 5 Trabzonspor maçında da gol attı. Arda, Galatasaray A takımında oynamaya başladığı 2006-07 sezonundan beri, her Sami Yen'deki TS maçında gol attı. (Servet ise Sami Yen'de 2 maç sonra Trabzonspor'u boş geçti).
Aydın, sahanın en kötüsü olma ünvanını bu maçta da ıskalamadı. Veya artık biz, ne yapsa beğenmiyoruz. Gönderilmesi kesin gibi. Ama kiralık gidebilir diyorlar. Eğer Aydın kiralık giderse, bir gün Konya'ya gideceğim o mübarek kaleye topu yuvarlıycam. Belki benim hayatımda da şans döner.
Tribünler, apayrı bir konu. Geçen maç yaşanılan 10ar dakikalık değişimlerin süresi bu maçta 5 dakikaya indi. Ama nedense, eski açık kapalıya sıra geçince pek itibar etmedi. Bu sabah Mehmet Ayan'ın radyo programına bir dinleyici bağlandı. Galatasaray tribünü çok iyi falan dedi. Özellikle eski açıktan bahsetti. Kendisinin de orada olduğunu, koordinatör oldugunu falan söyledi. Ne kadar doğrudur bilmiyorum. Son olarak şunu ekledi. "Eski Açık, Kapalı'nın hemegonyasını devraldı (veya ele geçirdi)" tarzı bir cümle kullandı.
Neler oluyor anlamıyorum. İki tribün hakimiyet yarışına mı giriyor da biri diğerinden devralıyor. Stadyumdaki hakim tek grup olma özelliğiyle övünüyordu UltrAslan, şimdi yarışa giriyor. İşin kötü tarafı, ortada zıtlaşacak bir durum yok. Yani insanlar maç öncesi beraber eğleniyor, sonrasında beraber dönüyor ama maç içinde rakip oluyor. Deplasman tribünüyle böyle bir ilişki kurmak lazım aslında. İlk yarının Galatasaray tribünü değerlendirmesi budur. Bazı gazeteler ortalama 12.000 diyerek yazsalar da Galatasaray taraftarı Sivasspor ve Bucaspor dışında her maçı doldurdu. Potansiyel yüksek. Fakat gereksiz bir rekabet ortamı yaşanıyor, bu sayede katkı sağlanamıyor.
Trabzonspor'a gelirsek. Gökhan Ünal sağolsun, çok işimize yaradı. Takımın en iyisi Song'du herhalde. 2007'deki Antalyaspor maçından sonra ilk defa Sami Yen'de gol attı. Oyundan çıkarken alkışlandı, tezahüratlar yapıldı. Güzeldi.
Biraz Selçuk İnan dışında iş yapan bordo-mavili yoktu. Selçuk zaten maç Galatasaray oldu mu sivriliyor illa.
Ve son olarak Sabri. O yokken sağ kanat eksik. Bir futbolcu bu kadar mı değişiyor. Allah kaza bela vermesin. Ve hepsinden önemlisi, futbolu bir yana, takımda lider gibi davranıyor. Kolunda pazuband yok belki ama olsun. Bir başarı hikayesine imza atmak üzere. Kendi kafamda kurduğum bir tez, bir komplo teorisi var. Siz nasıl derseniz. artık. Oradan yola çıkarak ve Sabri'yi gözlemleyerek şunu diyorum:
Allah herkese arkadaş kazığı yedirsin, bir de aşk acısı versin. O zaman insan çok olgunlaşıyor, daha başarılı oluyor.
1 ay boyunca kafamız rahat, maç yok. Artık sosyal aktivitelere zaman ayırabiliriz. Plan yapın plan, ajandalarda boş yerler çok fazla...