Salı, Mart 20

Beşiktaş 4-1 Manisaspor



Baharın ilk günü gibi bir şeydi herhalde. Hava ilk defa bu kadar güzel. Böyle bir günde maça gitmek çok yanlış bir tercihti. Üstelik son 3 ayda 25 maça gitmiş biri için. Sporcular bu kadar maça çıkmıyor belki de. Ama birine kızdım, başka biri gaza getirdi kendimi Dolmabahçe'de buldum.

Gaza geldik ve yine maça gittik. Ucuz bilet, hava güzel. Sezonluk İnönü turunu da aradan çıkartmış oluruz. Fakat maçtan hiç umudum yoktu. Zevkli ve gollü olacağını tahmin etmiyordum.

Beşiktaş'ın yorgun çıkacağını, en azından ilk golü buldutan sonra kendisini kasmayacağını düşünmüştüm. Zaten biz öyle düşünmesek bile Carvalhal muhakkak bunu düşündürüyor onu. Aynı şekilde Manisaspor'da günleridr idman yapmıyor, küme düşmek için gün sayıyor. Beşiktaş'ı zorlayacak bir takım değil. İki takım bir araya gelince ortaya zevkli bir mücadele çıkması düşünülemezdi.

Stada 20 dakika kala girdik. Bomboştu. Çok şaşırtıcı olmasa da bu kadar boşunu beklemiyorduk. Beşiktaş tribünü, (Kapalı), Efsane Yazdın Tarihe Beşiktaş ile girdi maç öncesine. Açıkçası bu sene popüler olan Derdim Var tezahüratını sevemedim. Bu tezahüratlar daha iyi. Fakat bunu da Yeni Açık sevmemiş olacak ki, sürekli farklı tezahürat girme hevesindeydiler. Çocukluğu boyunca sahadan çok Kapalı'ya bakmış biri olarak, bir stadyumda Kapalı'dan farklı iş yapanlara kızıyorum. Fakat herşey bir yana Kapalı'dan çıkan ses nedir? Her geldiğimde bir kez daha şaşırıyorum. Bağıran 10 kişi var ama ses sanki hoparlörden geliyor. Bu stadı yıkmak, aynı yere yenisini yapmak bile sırf bu nedenle hata olur.

Maç beklediğim gibi başladı. Beşiktaş yorgun gibiydi. Mustafa Pektemek'in iki pozisyonu vardı. Birinde ayağı kaydı, diğerinde çok şık vurdu ama gol olmadı. Sanırım gol olsaydı, Fernandes ve Quaresma'nın gollerini gölgede bırakırdı.

Hugo Almeida golü artınca, Beşiktaş'ın rakibin üzerine gitmeden, belki ikiyi de bularak rahat bir maç çıkaracağını sandım. Ama Manisaspor devre sonuna kadar iyi direnç gösterdi. Isaac bir pozisyonda üst direğe vurdu. Bir diğer pozisyonda ise İsmail düşürmek için herşeyi yaptı ama o düşmemeyi ve oynamayı tercih etti. Olası bir penaltıydı ama kendisi devam etti.

İlk yarıda Beşiktaş'ta dirençli ve haraketli olan tek isim Hilbert'ti. Müthiş oynadı, severim zaten Hilbert'i. Beklere karşı özel ilgim vardır. Hilbert gibi yardıran bekleri severim. Böyle bir adamın İnönü kapalısının önünde oynaması güzel. Keşke Sami Yen kapalısının önünde oynasaydı. Zaten, tribün de maç boyu defalarca onun adını bağırdı.

İkinci yarıda ilk dakikalar yine sönüktü. Mustafa Pektemek oyundan çıkıp Necip girerken hareketlenmeyen stad, Q7 oyuna girmek için saha kenarına gelince ayağa kalktı. Az sonra olacaklar insanların içlerine doğdu herhalde.

59'da girdi Quaresma. 65 olduğunda skor tabelası 3-0 olmuştu. İlk golü Simao, ikinci golü Fernandes attırdı, attığı golden sonra Almeida'ya koştu. Portekizliler Yardım ve Dayanışma Derneği. Sıfırdan attığı gol muhteşemdi. Bu golü izlemek için stadyuma gelinirdi dedik.

Tam o esnada elektrikler kesildi. Tribün için bulunmaz fırsat. Az önce inanılmaz bir gol olmuş, en büyük yıldız sorunları çözerek geri dönmüş, skor 3-0 olmuş, tribünde az-öz kitle var, hava mis gibi ve ışıklar kesik. Maç içinde oynanmayan 7 dakikalık süre. Takım defalarca tribüne çağrıldı.
Sonrasında bir sürü tezahürat girildi. Maç yeniden başladı.

Son dakikaları bitse de gitsek havasında izledik. Fakat öyle değilmiş. O dakikalara iki güzel gol sığdı. O kadar garip bir geceydi ki, Ferhat Çökmüş bile gol attı. Gerçi Cenk'in illa yiyeceği belliydi. Maç başladığı gibi, "efsane yazdın tarihe Beşiktaş" ile sona erdi.

Gol başına 5 lira ödedik. Goller de goldü hani. Beşiktaş, sıkıntılarını çözerse play-off'ta iş yapabilir. Bu cümleyi kullanmak bile sıkıcı. Play-off ne ulan? Manisaspor'da dünkü maçtan sonra Bank Asya 1.Lig'er merhaba dedi.

Hiç yorum yok: