Pazar, Mart 18

Galatasaray 82-92 Antalya BŞB




Geçen sezon, takım daha bugünkü seviyesinde ve ruhunda değilken, değil CSKA-Olympaikos maçları, play-off final serisi bile yaşaşamışken bir Olin Edirne maçı oynamıştı. Arka arkaya kazanılan iki derbiden sonrasıydı. İnsanların içinde bir kıpırdanma olmuştu. Güneşli bir ocak günü, yanlış olmasın ama sanırım yine bir 13.00 maçında Abdi İpekçi iyi kötü dolmuştu.

O maçı kaybettik. Çok üzülmüştüm. Kaybedilen bir maçtan daha fazlasıydı. O maç kazanılsa, insanların İpekçi'ye ayak alışkanlığı olabilirdi. Fakat salona geldiklerinde, eski anıları, vasat bir takıma yaşanan maçğlubiyeti gördüler. Takım bizi kandırmış diye düşünüldü. Banvit yarı final serisine kadar o salon dolmadı. Yani, bugün youtube'dan izlenen ve iç geçirilen dolu tribünler efsanesinin geçmişi henüz 1 sene bile değil.

Antalya maçında boş tribün olacağını tahmin ediyordum. Maçın saati erken; üstelik Türkiye'nin yarısı cumartesi günü çalışıyor. Bütün bunlar bahane olabilir ama Florya olamaz. Aile, çekirdekçi vs sınıfların maça ilgi göstermemesi bahane olabilir. Ama bir tribün grubu, lider olan takımını yalnız bırakıyorsa orada durup düşünmek gerekiyor.

Galatasaray basketbol takımı Euroleague oynadı. Herkes coşkulu anlar yaşadı. Olympiakos'a yenilip 16 maçlık serüven sona erdiğinde günlerden perşembeydi. O gün tarihte hiç olmamış bir şekilde, insanlar basketbol takımı diye yanıp tutuşuyordu. Cuma günü takım Atatürk'e indiğinde 25 kişi vardı. Banvit maçında liderlik geldiğinde İstanbul'dan gelen 10 kişi yoktu. Antalya maçında tribün ortaokul çağındaki kız kardeşlerimize kaldı. Oysa bu takım, camianın bu mualameyi en az hakeden şubesi.

Fatih Söylemezoğlu ince ince doğradı sanki. Veya tribünden bana öyle geldi. İlk 5 dakika Antalya'da 3er 5er fauller çalıkdtan sonra, düdüklerin yönü değişti. Bunlar bizi durdurdu. O dakikalarda salonda hakemin üzerine çökecek tribün yoktu. Fark açıldıktan sonra iş işten geçmişti.

Diğer maçlarda, günlerde "Salonun boş olması güzel" derken aslında içindeki öz kitleden bahsediyorduk. O öz dedikşerimiz bugün yoktu. Neyse, sağlık olsun, kaçan bir galibiyet olsun.

Salona girdiğimizde bizi Ship karşıladı. Onun için açılan pankart, bir de skorboarddan Ship'in gülen yüzü. Tabi bir diğer sıkıntı da burada. Ship'in oynamadığı ilk maçta 10 küsür sayıdan fazla fark yemek özgüveni azaltabilir.

Feci bir yüzdeyle oynadı Antalya. Kendi oyuncumuz Melih Mahmutoğlu'nun 17 sayı atması ilginç oldu. Önüzmüdeki sene takıma dönerse ve bu ceza şutlarını atamazsa fena bozuşuruz. 92 sayının 90 tanesi 4 isimden geldi. En olmaz denilen şeyleri bile soktular. Saha dışından atsalar, o da girecekti.

Biz de Tutku'yu görmek sevindrici. 6 asistle başladı. Takımın uyku hali o sayı daha fazla olurdu. Yine felaket bir 3.periyot. 15-0 ile başladı Antalya. Skordaki fark da 10 zaten. Kendimize gelene kadar son periyot olmuştu, o da biraz geç oldu.

Antalya geçen sene sezonun son haftasında yine böyle bir maç oynamıştı bize karşı. Her attıkları girmişti. Antalyaspor'a futbol takımının da ayri bir alerjisi var. Türkiye'nin en güzel şehirlerinden biri bizi düşman oldu. Bu maç da son aylarda beni en çok üzen maç oldu.. İtiraf etmek gerekirse, hedef şaşırtan yenilgileri de özlemişim. Şampiyonluk heyecanı yaşarken hiç tahmin edilen yenilgi yaşamak. Heyecan içinde bir sezon. Galatasaray'ın yenilgisi bile güzel olabiliyor bazen.




Hiç yorum yok: