Pazar, Kasım 22

Milli Duygular


-Beyfendi kırmızı ışıkta geçtiniz, size ceza kesmeliyim.
-Pardon memur bey, milli duygulara kapıldık, bastık gaza.
-Tamam o zaman, buyrun devam edin.

-Ver kağıdını, kopya çekerken yakaladım seni.
-Pardon hocam, milli duygulara kapıldım.
-Öyle mi, tamam 90 veriyorum sana, çıkabilirsin.

- Niye bıçakladın ulan adamı. Husumetin mi var?
- Yok komiserim, milli duygulara kapıldım, çektim bıçağı.
- Helal olsun sana, bu millet seninle gurur duymalı.

-Oğlum nasıl tanımadığın kızı hamile bırakırsın, ar namus yok mu sende?
-Pardon baba, milli duygulara kapılmıştım o gece.
-Tamam o zaman, madem Türksün göster ürksün.

Cumartesi, Kasım 21

Beşiktaş 3-0 Fenerbahçe

Beşiktaş'ın ilk yarıdaki hızlı oyunu, Kutay'ın da teşrif etmesiyle birlikte son buldu. Ayağı uğurlu geldi diye düşünürken ikinci yarıda başımıza geleceklerden habersizmişiz... Hakikaten müthiş tempolu başladı Beşiktaş, seyircinin de gazıyla zorladı Fenerbahçe kalesini. Bu dakikalarda Ekrem'in soldan bindirmeleri ve bunlardan birinde Serdar Özkan'ın kaçırdığı pozisyon bu ilk 15 dakika için söylenebilecek şeylerdi. Sonraki 30 dakika ise bana göre son 4 yıldaki Beşiktaş Fenerbahçe maçları gibiydi. Kontrollü bir oyun iki taraf adına, ama hangi takım daha çok gole meyilli diyecek olursak bu takım Fenerbahçe idi. Futbol çok garip oyun... İkinci yarıdaki etkili futbolu ve yaptığı iki asistle bir anda maçın kahramanı olan İbrahim Üzülmez'in Fenerbahçe'nin oyunu dengelediği dakikalarda Gökhan'ı ceza sahası içinde açıkça indirmesinin karşılığı verilseydi hem maç için hem de İbrahim Üzülmez için başka şeyler konuşuyor olabilirdik. Her ne kadar Mehmet Topuz'un ne hücumda ne de savunmada olumlu bir katkısı olmadıysa da maç boyunca, Gökhan'ın özellikle ilk yarıda ters ayaklı Ekrem Dağ karşısında bu kadar açık vermesi anlaşılır gibi değil. Bir düşüş olduğu kesin...
***
Hakem penaltıyı es geçti dedik ama koca bir ikinci yarı kazanmak için hiçbirşey yapmadığımızı ve Beşiktaş'ın maçı kazanmayı hak ettiğini de atlamamalıyız. Müthiş bir ikinci yarı oynadılar ve Andre Santos'un göbeğe geçmesiyle iyice helva kıvamına gelen Fenerbahçe orta sahasını atak yapmak istedikleri zaman rahat geçtiler. Evet Beşiktaş bu kadarı yeterli gördü, bu da son derece moral bozucu. Farkı açmak isteselerdi, guardı düşen Fenerbahçe'nin karşılık verecek gücü yoktu.
***
Kazım'ı yaş odunla dövmek lazım. Buna kesinlikle hakkı yok. Her maç ya rakiple ya hakemle mutlaka bir dialogu oluyor, adama sorarlar sen kimsin ki diye? Nedir bu havalar, tafralar? Bugüne kadar ne kazandırdın ki Fenerbahçe'ye? Bir Chelsea maçında gol attın diye bunları yapıyorsan iki Sevilla maçında Alves'i perişan eden Uğur Boral'ın günahı ne o zaman? Ayrıca Uğur Boral'ın günahı ne sorusunu haftalardır dökülen Andre Santos'un oynamasıyla da sorabiliriz... Yalnız eklemeden geçemeyeceğim, Kazım'ın kırmızı kart görmesi sonuna kadar haklı da olsa yan hakemin "at abi at" demesini, yüzündeki öfkeyi ve vücut dilini de anlayamadım. Açıkçası yan hakem olsam ve Kazım bana fuck off dese (ya da her ne dediyse) bu kadar sinirlenmezdim. Cezası neyse onu söylerdim kulaklıktan.
***
Emre'nin 4 hafta oynamayacağını öğrendim ve maç içinde de özellikle 2-0'dan sonra düşündüğüm Emre'nin sakatlığının ciddiyetiydi açıkçası. Gerçi Emre olmadan oynanan maçlarda Mehmet Topuz kısmen başarılı olmuştu ama yine de büyük bir kayıp Emre'nin ilk yarıyı kapaması. Direk kırmızıdan atılan Kazım'ın da en az 2 maç ceza alacağını düşünürsek, Özer'in takıma girmesi muhtemel. Tabi Deivid'in de aynı şekilde... Sağ kanatta Gökhan'ın önünde ne Kazım'ın ne de Mehmet Topzu'un iyi oynadığını düşünürsek iyi bir Deivid'e ihtiyaç var her zaman...
***
Bir derbi kaybettik ve çok üzgünüm. Maçtan önce ben de Daum gibi 0-0'a razıydım, ama bu rıza ikinci yarıdaki silik futbol için kızgın olamam anlamına gelmez. Üzgün olduğum kadar sinirliyim de aynı zamanda, özellikle de Kazım'a...

Cezayir


Dünya Kupası'nda tutacağımız takımlardan biri. Sebebi çok...

Futbolcuların Facebook Halleri #3


Ali Eren Beşerler'in profil resmi. Derbi gününe uygun olsun diye. Keza 2002 nisanındaki FB-BJK maçında kırmızı kart görmüştü milli stoper. İnönü'de 2-0 sona ermişti maç, o oyundan çıkınca maçın şekli değişmişti.

Bir sonraki İnönü maçında Nouma tombala çekmişti. Sanki bu fotoğrafta Ali Eren, Pascal'a selam yolluyor gibi.

Ali Eren Beşerler şimdi teknelerde motorlarda keyfine bakıyor. Facebook hesabında 577 arkadaşı var. Bu 577 kişi arasında Aydın Çetin, Cenk İşler, Kerem İnan, Engin Öztonga, Merter Yüce ve Ulaş Ortakaya gibi geçen sezon alt ligde mücadele eden isimler var. Halk adamıdır zaten Ali Eren, 80lerin futbolcusu havası vardır.

Helal


Devler Ligi finalini Sakarya'da düzenlemek isteyen Acun Ilcalı'ya Tatangalar'dan cevap geldi.

Sakarya Kamuoyuna,

Devler ligi adı altında yapılanan ve Show TV tarafından yayınlanan organizasyonun final maçı 23 Kasım 2009 gecesi Sakarya Atatürk stadında yapılacağı açıklanmıştır..

TATANGALAR varolma amacına ters düşen bu showa hiçbir şekilde katılmama kararı almış olup tüm sevdalıları bu karara uymaya çağırıyoruz.. Yüreği sadece Sakaryaspor için atan taraftarlarımızı 29 Kasım 2009 tarihinde oynanacak Sakaryaspor-T.Telekom lig maçına bekliyoruz..

Saygılarımızla..

Fenerbahçe - Beşiktaş

Maçla ilgili tahminim kısır ve golsüz bir derbi izleyeceğimiz yönünde. 4 senedir kazanıyoruz İnönü'de ama bu her zaman olacak diye birşey yok, beraberlik bence iyi bir sonuç olacaktır. Öte yandan psikolojik faktörler yanımızda. Bu maç belki de Mustafa Denizli'nin son maçı olacak. Düşünsenize dakika, 15 ve Fenerbahçe 0-2 önde... İnönü Stadı'nda o dakikadan sonra oynamak kolay mı? Tabi bunlar hayalden ibaret. Uzun uzun irdelemek yerine, geçmişte oynana derbilere dair bir iki detay paylaşmak istiyorum müsadenizle...
***
İnönü'de Uche'nin son dakikada attğı golü unutamam mesela... Beşiktaş Osvaldo Nartallo ile öne geçmiş, İlker'in ikinci yarının başındaki golüyle skora denge gelmiş, ceza sahası içindeki karambolde Uche asmıştı... Çocukluğumdaki en unutulmaz Beşiktaş maç buydu. Evet 2-2 biten maç da var ama o maçı tartışmalarıyla hatırlıyorum. Ne bileyim misal, Socinzyski (umarım adını doğru yazmışımdır)'nin kaptırdığı topu hatırlamıyorum mesela ilk golde. Karlı bir günde, Parreira'lı sezon İnönü Stadı'nda maçın birinci dakikasında Boliç'in golünü de hatırlatmak lazım. İnönü Stadı'na dair bir iki detay daha aktaralım. Son dakikada Şifo Mehmet'in golüyle 3-2 mağlup olduğumuz maç da çok can yakıcıdır. O maçta gollerimizi Moshoeu (ki inanılmaz bir goldü) ve Dimas atmıştı. Manuel Dimas'ın İstanbulspor'a attığı golle birlikte hatırladığım diğer golü budur. O İstanbulspor maçında Mustafa Doğan'ın genç Güven'in ayağını da kırdığını ekleyelim. Ayrıca Dimas o Beşiktaş maçındaki golünden sonra makinalı tüfekle ateş eder gibi bir gol sevinci yaşamış, tribünleri taramıştı.
***
Rüştü o 3-2 biten maçta son golde elini kaldırmıştı ama her zamanki gibi gol nizamiydi ve mağlup olmuştuk işte. Bu maçın Kadıköy'deki rövanşı da çok can yakıcıydı. Maç öncesinde Rüştü'nün falçata muhabbeti vardı, elini kesen kaptan kimilerine göre eşi Işıl'la kavga ettiği içni camı yumruklamıştı ama gerçek şuydu ki o gün kaleyi Murat Şahin korumuştu. Maçın daha başında Högh kaleye giden topu elle çıkarıp kırmızı kart görmüştü ve 10 kişi kalmıştık. Üstelik pozisyon penaltı ile neticelenmişti. Şifo ve Ayhan'ın gollerine Erol Bulut uzaktan bir golle yanıt vermişti. Maçın unutulmaz anı ise kesinlikle Uche'nin ayağının kırılmasıydı. Post fotosu da o pozisyonu gösteriyor nitekim. Ayağın nasıl yamulduğunu net biçimde görebiliyoruz.
***
1999-2000 sezonunda ise iki maçta da yenmiştik Beşiktaş'ı. Kadıköy'de Boliç ve Moldovan'ın golleriyle 2-1, İnönü'de ise Preko'nun iki gol, Moldovan'ın sezonun en güzel golünü attığı maçta 3-1 mağlup etmiştik ki Markus Münch'ün penaltıyıslya geriye düştüğümüzü de ekleyelim. Moldovan'ın o golü cidden görülmeye değer, o gol atıldığında yaşı küçük olanlar Kezman'ın aşırtmasını ve Anelka'nın İnönü'yü sessizleştirdiği golü hatırlarlar ama hiçbir zaman atik bir futbolcu izlenimi vermeyen Moldovan'ın attığı o gol unutulmazdı. Viorel Moldovan zaten güzel bir adamdı, severiz kendisini... İki yılda 35 gol atmıştı ve neden gönderildiğini anlamam hala...
***
Ertesi yıl Nevio Scala'lı Beşiktaş hem sahada hem de hükmen 3-0 mağlup etmişti Fenerbahçe'yi... Ligin 5. haftasıydı diye hatırlıyorum. O an sahada bulunan altı yabancı ise, Haim Revivo, Milan Rapaic, Kenneth Andersson, Nicola Lazetic, John Leshiba Moshoeu ve Zoran Mirkovic'ti... İnönü'de ki bu maçı da unutulmazlar arasına ekleyelim. Bugün de büyük bir ihtimalle Beşiktaş forması giyecek olan Nihat Kahveci o maçta perdeyi açan isimdi.
***
2001-2002 sezonu Beşiktaş'ın Kadıköy'de Fenerbahçe'nin 24 maç üst üste kazandığı seriyi bozduğu maçtır. Guiaro Ronaldo'nun attığı ilk golün açık bir ofsayt olması bir yana, ilk yarıda Ali Eren'in iki eliyle birden blokladığı bir pozisyon da vardı ceza sahasında. Zoran Mirkovic ve Tümer kırmızı kart görmüşlerdi. O maç için hakeme bahane bulamam, çünkü Andersson ve Oktay ve Serhat üçlüsünün bir araba gol kaçırdığını eklemeliyiz. İnönü'deki rövanş 0-2 bitmiş, golleri Serhat Akın atmıştı. Kadıköy'de atılmayan Ali Eren, İnönü'de Serhat Akın'ın katakullisiyle kırmızı kart görmüştü.
***
Ronaldo'nun iki gol attığı maç aynı zamanda 6 yıllık bir namağlup serinin de başlangıcıydı ki nitekim, yine yağmurlu bir günde Fatih Akyel'in kırmızı kart gördüğü maçta Beşiktaş'a Ahmet Dursun'un golüyle 0-1 mağlup olmuştuk kendi evimizde. İnönü'de de 2-0 biten maçtan sonra hepimizin bildiği gibi Pascal Nouma'nın Türkiye macerası bitmişti.
***
Beşiktaş kah galip gelerek kah berabere bitirerek Kadıköy'de 6 yıl boyunca yenilmedi. Ama Türk futbol tarihine de geçen 3-4'lük maçı kimse unutmadı. Açık söyleyeyim bir Galatasaray maçında öyle bir ilk yarı oynasak ilk yarı en az 4-0 biterdi. Ama Beşiktaş'la oynuyorduk ve soyunma odasına 1-2 mağlup girmiştik. Maçın sonu malum, Koray tezahuratları ve bozuk bir sinirle hayata devam etmek.
***
İnönü Stadı'nda Ümit Özat'ın Guinti'den kaptığı topu da unutamıyorum. Kronolojik olarak yukarıdaki maçtan önceydi atlamışız. Maçı 3-1 kazanıp şampiyonluğu hemen hemen garantilemiştik. Serhat Akın'ın, yine iki gol attığını da belirtelim o maçta. Van Hooijdonk da orta sahada oynamıştı hatta. O hafta içinde otobüste Kemal Belgin'i görmüştüm, bir kaç soru sordum ve yine inanılmaz eleştirilerde bulunmuştu Fenerbahçe'ye. Şimdi burada yazıp da asap bozmayalım. Bir de Fenerbahçe Tristan'ı almalı demişti...
***
2005-2006 sezonuyla birlikte Fenerbahçe'nin İnönü'de ki 4 yıllık serisi de başladı. Bu maçların hemen hemen hepsi yüksek tansiyonlu geçmişti. Hele birinde neredeyse şampiyonluk gidiyordu. Beşiktaş kazansa iki puan öne geçecekken Kezman'ın aşırtmasıyla şampiyonluk yarınlara kalmıştı o gün. Hatırladığım daha binlerce detay var ama hatırlatmak istediklerim bunlar şimdilik. Cidden alakasız detaylar içeren ve uzun bir yazı oldu. Amacım derbi havasına girmekti, çünkü Galatasaray maçlarının heyecanı daha hafta başından başlarken, Beşiktaş maçları için maç günü bile zor konsantre oluyoruz.
***
Tahminime geri döneyim, olaysız, sakin bir maç olacağını ve 0-0 biteceğini düşünüyorum. Guiza'nın ise gol atacağını falan sanmıyorum. Geçen sefer vamos dedik bağrımıza bastık boş kaleye kaçırmıştı, bu sefer bişey demiyoruz ve yeni bir totem deniyoruz Guiza efendiyi hayata döndürmek için. Bakalım tutar mı...

Cuma, Kasım 20

Aklıselim

Akşam gazetesinde Cemal Nalga olayı ile ilgili eski başkanların görüşlerine yer vermişler. Faruk Süren biraz da kulüp tarihinin sportif açıdan gelmiş geçmiş en başarılı başkanı olmanın da verdiği güvenle vermiş veriştirmiş yönetime. Bugünkü yönetime ağır eleştiriler var, Galatasaray'ın kurumsal terbiyesini alt kademedeki görevlilere yansıtamadığını belirtmiş eski başkan. Alp Yalman ise basiretsizlik olarak değerlendirmiş olan biteni.
***
Benim en beğendiğim yorum ise Mehmet Cansun'dan geldi. Böyle bir yanlışın bir hiç uğruna yapılmasına kızıyor Cansun. Takımın kaderini etkileyecek bir maç olur, bir şampiyonluk maçı, bir kupa finali vesaire, yine de yanlış olmasına rağmen bu yapılırsa hiç değilse akıl ve mantıkla açıklanabilecek birşey olurdu ortada. Ama hazırlık maçı ya bu! Galatasaray 50 sayı farkla mağlup olsa ne olurdu ki! Üstelik basketbol... Evet basketbolun ülkemizdeki popülaritesi malum, o salonlar ancak Fenerbahçe ve Galatasaray isimleri yanyana geldiği zaman dolabiliyor, elle tutulur yanı olmayan bir durum. Ahmet Dedehayır, beyinlerin dumura uğradığı bir anda yapılmış bir hata demiş, gerçekten öyle... Kişi kurum ayrımı yapamayacak seviyede olan biri var mıdır bilmiyorum, ama bence bu olaydan kimsenin haberi bile yoktu o gün orada bulunanlar haricinde. Ne Yiğit Şardan'ın, ne Adnan Polat'ın ne de bir başka yöneticinin... Tabii ki bu bahane değil, özellikle de Yiğit Şardan için, o da zaten gerekeni yaptı.

Skandal İçişler


Skandal işte. Anlatılacak birşey yok. Nasıl bir saçmalık olduğunu anlatmak bile zor. O nedenle sadece ne yapılması gerektiğini yazmak lazım.

Ben bu olayı 2 gün sonra yazıyorum. Bu süre zarfında teknik heyet ve ardından Yiğit Şardan istifa etti.

Peki bu yeter mi? Bence yetmez. Bence tüm yönetim görevinden istifa etmeli. Veya marta kadar devam etmeli. Bu süreçte ise kulüp bünyesinden bir kurul oluşturulup soruşturulma başlatılmalı.

Soruşturmada ortaya çıkan suçlular veya hatalılar, artık nasıl adlandırılıyorsa, kulüpten ihraç edilmeli.

Yani bu olayı bilmeyen sorumlular görevinden istifa etmeli, bilerek yapanlar ise kulüpten ihraç edilmeli.

Bilerek yapanlara kulüp dava da açabilir. İsmi lekedikleri için, mahkemeye başvurabilir.

Bu arada komplo teorisi dolaşıyor ortalarda. Komplo teorilerini sevmeyen birçok insan bile bunu dile getiriyor. Ben ise komplo teorilerini severim. Fakat bu olayı etkilemez. Sonuçta Okan Çevik ve diğer idarecileri oraya getiren bu yönetim kuruludur.

"Duruş" kelimesinin karşılığı olan Murat Özyer gibi bir insanı görevden alıp, yerine hiçbir başarısı olmayan Okan Çevik'i getiren yönetim kurulu, ortada bir komplo olsa da hatalıdır.

Ve tabi basketbol takımı. Anlamsız bir şekilde bugün Efes Pilsen maçına çıkacaklar. Federasyon şaşırmış bu belli, ama bizim de şaşırmamıza gerek yok. Federasyon herhangi bir karar vermeden takımı ligden çekmeli ve basketbolcuların maaşını da 1 sezon boyunca tıkır tıkır ödemeye devam etmeli.

Ve taraftar. Takım 10 senedir olduğu gibi yine Kadıköy'de yenilince, sportif başarısızlık söz konusu olduğunda, takıma tepki koymayı atlamayan taraftarlar, bakalım 104 yıldır yaşanmamış bir şeye pazar günü Manisaspor maçı öncesi nasıl tepki verecek? Olayın bu boyutunu pazartesi irdeleriz.

Skandal Dışişler


Bu skandalı içişlerimizde çözeriz. İlla çözeceğiz. Çözmeliyiz. Ama bunun dış boyutu da var. Öncelikle şunu da söylemek lazım, camianın şu andaki hareketi oldukça sevindirici. Saklama, gizleme ve küçültme olayına girmeden olayı çözmeye çalışıyorlar. İstifa kültürünün olmadığı bir ülkede fark yine ortaya konmuştur. Fakat bunun şöyle bir zararı olmuştur ki, skandal daha çok konuşulur olmuştur. Olsun.

Şu an rakip takımlar mümkün olduğunca saldıracaktır. Gerek tribünde gerek sokakta, Galatasaray ile ilgili ironik cümleler ve bel altı sataşmalar olacaktır. Bunlardan kaçınılmaz. Tersi bir durumda biz de yapardık. Tribünden gelen her şeye razıyız, katlanacağız. Ama, bazı şeyleri iyi ayırt etmek lazım.

Sahtekarlık yapanlar, kişilerdir. Kurum değildir. Devletin müsteşarı yolsuzluk yaptığında "Türkiye Cumhuriyeti sahtekardır" demiyorsak, bu konuda da olayı tüm Galatasaray camiasına yakıştırmak abestir.

Hemen şurada çizgiyi çekmek lazım. Şu an zor günler geçiriyoruz. Sadece camia olarak değil, birey olarak da bizi etkiliyor. Bu zor dönemde arkadaş sataşmaları ( veya burada hep örnek verdiğimiz Facebook sataşmaları) olayın bokunu çıkarıyor. Ve hep savunduğum şey, tribün olaylarının çoğu bu ufak olayların birikimiyle dolan insanlar tarafından gerçekleşiyor.

Şu boş muhabbetler gerçekten çok saçma. Mesela kıçına don alacak parası olmayan FB taraftarı, gelir seviyesi yüksek Galatasaraylı'ya "ya sizin paranız yok, bizim başkan önüne geleni alıyor, zenginiz biz." diyor. Sanki FB zengin diye kendisi Paris'te akşam yemeği yiyor.

Bir gün sahilde böyle bir muhabbet olmuştu. Bir arkadaş, ki kendisi baya pasaklı ve pis bir adamdır, Selpak satan çocuğa tuttuğu takımı sordu. Çocuk Galatasaray cevabını verince, bizim dallama kahkahalarla güldü ve "belli belli ayağında ayakkabı yok" dedi.

Bunun tersi de var. Bir firmanın uluslararası departmanında çalışan, 3 yabancı dil bilen Fenerbahçeli, köyünden dışarı çıkmamış bir adamdan, "olm biz Avrupalıyız, siz Edirne'yi geçemediniz eheheh" lafını duyabilir.

Şimdi bu olaya yaklaşımda bu hesap. Mesela ben kendimi her zaman dürüst ve tutarlı biri olarak görürüm. Tıpkı bu blogun Fenerbahçeli yazarı Peralta gibi. Kendi içinde tutarlı bir ahlak anlayışımız vardır. Dürüst olduğumuza inanırım. İkimizin mezun olduğu okulda da başka bir arkadaşımız var. O da kimsenin ona güvenmememsiyle nam salmıştır. Sahtekar demeyelim ama bir çok konuda masum olmayan bir arkadaşımızdır. O mesela, selam sabah vermeden gelip "sahtekarsınız olm siz" diyebiliyor. Konu sahtekarlık olunca hakkında yüzlerce madde sıralayabileceğim adam, "sicili kadar ahlakı da temiz" olduğuna inandığım bana bunu diyebiliyor. Hakikaten sinir bozucu bir olay.

Sonuçta rakip tribünden gelen her sataşmaya boyun eğeceğiz. Ama onun dışındakiler önemsizdir. Kişileri ve kurumları birbirinden ayıramayan zekaların söylediklerini dinlemek bile zaman kaybıdır.

Berrak

Güzelliğin on par'etmez
Bu bendeki aşk olmasa,
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa...

Çarşamba, Kasım 18

Göndermek


"Galatasaray'dan ayrılırken en son şampiyon olduğumuzda soyunma odasında arkadaşlarıma "Beni buradan şampiyon olarak uğurlayın" dedim."

Soru: E be Kral, e be Kaptan, e be golcü, e be 9 Numara, madem şampiyon olarak uğurlanmak istedin, o zaman seni şampiyon olarak uğurlamak isteyenlere niye kırıldın?

Fırat Aydınus'un Derbileri


Dün BJK-FB maçlarının son 9 senesini izlerken, karşımıza sıkça çıkan isimler vardı. Fenerbahçe'ye her maç gol atan Carew, Beşiktaş'ı sürekli dağıtan Anelka, her derbide bir gol veya asist yapan Tümer, yediği her golde elini kaldıran Rüştü ve bir de Fırat Aydınus.

3 BJK-FB maçı yönetmiş ligde, bu hafta sonu 4.ye çıkacak. En son geçen seneki kavgalı GS-FB derbisini yönetmişti. Dün maçları izlerken highistanbul ile en beğendiğimiz hakem olduğuna kanaat etmiştik. Ama 0-0 sona eren maçtan sonra düşüşe geçti. Fırat Aydınus'un özelliği cebinden kırmızı kartı çıkartmaya meyilli olması. 10 derbi yönetmiş, 9 kırmızı kart çıkarmış.

İnşallah eski Fırat Aydınus gibi bir maç yönetir.

12 Nisan 2009 Galatasaray-Fenerbahçe maçı
4 kırmızı kart

27 Nisan 2008 Galatasaray-Fenerbahçe maçı

3 Şubat 2008 Fenerbahçe - Galatasaray maçı
1 Kırmızı Kart

8 Aralık 2007 Fenerbahçe - Galatasaray maçı
1 Kırmızı Kart

5 Mayıs 2007 Beşiktaş - Fenerbahçe maçı
1 Kırmızı Kart

3 Mart 2007 Beşiktaş - Galatasaray maçı
1 Penaltı

7 Mayıs 2006 Beşiktaş - Galatasaray maçı
1 Penaltı

18 Eylül 2005 Beşiktaş - Fenerbahçe maçı

5 Mart 2005 Galatasaray - Beşiktaş maçı
1 Kırmızı Kart

30 Ekim 2004 Beşiktaş - Fenerbahçe maçı
1 Penaltı - 1 Kırmızı Kart

Geri Dönüş

Total futbol, Rijkaard, Mustafa Sarp, arkadaki 3lü, dünya derbisi, Abdi İpekçi falan derken atladık bu olayı. Belki başka bloglar atlamamıştır ama bir biz gündeme dalıp unuttuk.

Portekizli futbol efsanesi Eusebio, Everton'dan ödül alıyor. Nedeni burada:

Benfica ile Everton Avrupa Kupası'nda eşleştiler bu sezon. Portekiz'in 60lı ve 70li yıllardaki lokomotifi olan Benfica, İngilizler'in 80lerdeki en başaırlı takımlarından biri olan Everton ile karşılaştı.

Benfica'nın o yıllardaki başarısında başrolü oynayan Mozambik doğumlu milli futbolcu Eusbeio ise adını 1966 yılında düzenlenen Dünya Kupası sayesinde duyurdu. Mekan ise Everton takımının stadıydı.

O turnuvada Eusebio gol kralı oldu, Portekiz 3.oldu. Yarı final maçında Wembley'de ev sahibi İngilizler'e kaybederek finali kaçırdılar. Rivayete göre (Halit Kıvanç) o maçta hakem aut ve taçlar dışında 22 dakika düdük çalmamış. Öyle güzel bir maç ve güzel bir turnuvaymış. Portekiz de güzel bir takımmış.

Portekiz'in en unutulmaz maçı ise bu yazının nedenini oluşturuyor. Everton'ın sahası Goodison Park'ta oynanan maçta Portekiz ve Kuzey Kore çeyrek final maçına çıkarlar. Portekiz unutulmaz bir geri dönüşe imza atar. 3-0'dan 5-3'e çevirir maçı ve İngiltere'nin rakibi olur. Everton'ın çimlerinde, Liverpool şehrinde bir geri dönüş hikayesi yazılır. 5 golün 4 tanesini filelere yollayan Eusebio ise "efsane" olur.

Bu tarihi maça duyulan saygıdan dolayı, 43 sene sonra Goodison Park'a bir kez daha gelir Kara Panter. Kendisine plaket takdim edilir.

Aklı Fikri


King Otto Shaktar'ın stadında, Lucescu'nun evinde maça hazırlıyor takımını. Bugün Dünya'nın birçok ülkesinde kalpler duracak. Bunlardan ikisi karşı kıyılarımız. Birbirleriyle karşılaşıyor. Yunanistan avantajı kaçırdı.

Mavilerin hocası Rehagel'e Mavi Işıklar'dan gelsin: İyi Düşün Taşın

Bu arada asıl maç Sudan'da oynanacak olan Mısır-Cezayir maçıdır. Gönlüm Abdel Kader şarkısı, Rai Müzik, Manu Chao'nun Denia'sı sayesinde Cezayir'de.

Hadi İnşallah


TB Genel Başkanı Nazım Kaya metrobüs bileti fiyatına yapılan zammın tüketicinin mecburiyetini kötüye kullanmak olduğunu belirterek, kriz sürecinde enflasyonun çok üstünde yapılan zammın iptali için yargıya başvuracaklarını açıkladı.

Kaya, İBB'Yİ toplu taşıma söylemlerinin altını boşaltmakla suçladı.

Metrobüs fiyatlarına yapılan zam hakkında yazılı bir açıklama yapan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME), belediye bütçesine ek gelir kazandırmak için metrobüs fiyatlarını artırdığını iddia etti. UKOME’nin metrobüs fiyatlarına yaptığı yüzde 35 zamla 1,5 TL olan metrobüs bilet fiyatının 2 TL’ye çıktığını hatırlatan Kaya, “Metrobüs hatlarıyla günde 1 milyona yakın yolcu taşınmakta, yapılan zamla birlikte de belediye bütçesine 500 bin TL ek gelir sağlanmıştır” ifadesini kullandı.
Metrobüs güzergahında bulunan diğer toplu taşıma araçlarının devre dışı bırakılmasının da dikkate alındığında yapılan fiyat artışının tüketicinin mecburiyetini kötüye kullanmak olduğunu kaydeden Kaya, bu kararla vatandaşa “zamma razı ol veya yürü” denilmek istendiğini ifade etti.

Mali darboğazı aşmak isteyen kamu otoritesinin bütçe açıklarını tüketicinin üzerine yüklemeye başlamış olduğunu belirten Kaya, kriz zamlarının tüketici açısından zam krizlerine dönüştüğünü kaydetti. Kaya, “Krizin en çok vurduğu, buna karşılık en masum kesimi tüketicilerin bu kadar haksız uygulamalara maruz kalması kabul edilemez. Kamusal hizmetlerde kar amacı güdülemeyeceği gibi, yapılacak zamların enflasyondan yüksek olmaması gerektiğine dair yüksek yargı kararları ortada iken yapılan zamlar yargı kararlarının dikkate alınmadığını göstermektedir” açıklamasını yaptı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin metrobüs hizmetlerinde yaptığı zammı geri çekmesi gerektiğinin altını çizen Kaya, diğer hizmetlerde uygulanan zam politikasına da son vermesi gerektiğini bildirdi. Kaya, konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü: “Yapılan uygulamalar nedeniyle mevcut yönetim İstanbul tüketicisinin hafızasında zamcı yönetim ve tüccar olarak kalacaktır. Tüketiciler Birliği yapılan yersiz zammın iptali için yargı girişimini gerçekleştirerek tüketicinin makul fiyatlarla ulaşımını gerçekleştirecektir.