Perşembe, Eylül 24

Lanet Olsun Öfkenize



Artık her geçen gün Galatasaray'dan biraz daha uzaklaşıyorum. Kulüp pek önemli değil ama sahadaki oyuncuların ve teknik direktörlerin başarılı olmasını istiyorum. Hataları olsa da iş yapanlar onlar. Ben her zaman tribündeydim. Olaya hep tribünden baktım. Ama bulunduğum tribün eskiden daha başkaydı. İnsan yaşlanınca geçmişi daha aydınlık ve renkli hatırlar, kötü özellikleri hafızadan siler. Öyle derler, doğru olabilir. Ama bu seferki gerçek. Şu anki tribün, taraftarlık, takım tutma bir rezalete doğru ilerliyor. Eskiden biz de sağlıklı değildik ama kendi hayatımıza zarar veriyordu o sağlıksız olma durumu. Şimdi çevresine kötülük yayan, nefret saçan, linci alışkanlık haline getiren bir güruh var. Üstelik hiç bir şey yapmadan. Pankart asmadan, bilet almadan, tezahürat bestelemeden, deplasmana gitmeden. Oturduğu yerden, maç izleyerek, forma alarak, Tweet atarak.

Her geçen gün Hamza Hamzaoğlu'nu daha çok seviyorum. Eskiden sevdiğim adamların Galatasaray'da olmasını, çalışmasını isterdim. Oysa artık her geçen gün Hamzaoğlu'nun istifa etmesini istiyorum. Çıksın bu delilik oyunundan. Kurtulsun. Akhisar'da sakin kafayla kalsın istiyorum. Bu azgın çoğunluk, kötülüğü, kaosu, karmaşayı, öfkeyi, nefreti hakediyor. Hamzaoğlu, çok fazla buraya. Ya da eksik!

İnsanlar gerçekten bir teknik direktörün çıkıp "Bu kafayla şampiyon olamayız, bizden bir halt olmaz. Sakın güvenmeyin bize" falan demesini bekliyor. Taraf olmaya o kadar kapılmışlar ki, kendileriyle aynı tarafta olana bile sırf aynı cümleyi söylemediği için, aynı tarzda konuşmadığı için sallıyor. Oysa adam ne kadar örnek bir profil. Kendi hayatınıza o adamın özelliklerini entegre etseniz siz de belki bir şeyler başarabilirsiniz. Veya başaramazsınız ama en azından içiniz rahat olurdu, bu öfkeniz kaybolurdu.

Ulan bu dünyada herkes karşısına çıkan sorundan sonra ağlayıp başkasını suçlayacağına, 'Neyse önümüze bakalım' dese daha iyi olmaz mı? Her problemden sonra itidal çağrısı yapan, "Bunu da çözeriz, altından kalkarız" diyen insanlara sallıyorlar. Ulan bu çağda böyle adamlar bulunmaz Hint kumaşı. Ama yok, zaten önemli olan sorun çözmek değil. Sorun yaratmak. Sorun yarat hoca, bize kaos yarat. Yönetime salla, Fenerbahçe'ye salla, transfer yap, para saç, federasyona atarlan... Böyle böyle biz de rahatlarız, düşman üretmemize gerek kalmaz, onu da sen üret.. Ama sen böyle akil davranırsan, insanlar da sana sallar. Düşman lazım çünkü herkese.

Sadece Galatasaray mı böyle? Fatih Terim'in doğum gününü kutladığı için Caner'e küfredenler var. Her yerde, en yakınımızda. Yalan yok, eskiden ben de o tarz düşünüyordum. Gerçi en azından futbolcuya devamlı küfür etmiyordum. Ama insan para kazanmaya başlayınca, bir mücadele içine girince, hayatın zorluklarını görünce, hayatın zorluklarında yanında olan hiç ummadık adamları tanıyınca herkese hak veriyor.

İş yapanı "klas yapmadığı" için sevmiyorlar, mücadele edeni "şov yaptığı" için sevmiyorlar, para kazananı "çok kazandığı" için sevmiyorlar, sakin kalanı "masaya yumruk koymadığı" için sevmiyorlar, lafa kalsa öfkeli olanı da sevmiyorlar ama aslında hayranlık besliyorlar.

Ben sıkıldım artık. Öfkenizden, kininizden, nefretinizden. Uzaklaşamıyorum da. Bir yere kadar kaçıyorum ama sonra yine beni buluyor. Futbol bu kadar büyütülecek bir şey değilmiş onu anladım. Ama asıl anladığım futbol dışı konularda, başka alanlarda ahkam keserken ne kadar ikiyüzlü olunduğu. Umarım bir gün tamamen kopabilirim şuradan...

Hiç yorum yok: