Cumartesi, Eylül 28

Geumul


Uykumun geldiği ama uyumak istemediğim bir aksam yapılacak en iyi iş film izlemek değildi. Filmin yarısında sızabilirdim ve bu hiç hoşuma gitmezdi. Ya direkt uy, ya da açtığın filmi sonuna kadar izle. Peki ne izleyecektim? Karşıma Kim Ki Duk'un Geumul (Ağ) filmi çıkınca biraz meraklandım. Fakat bu da pek doğru karar gibi durmuyordu. Ne de olsa filmin ağır olma ve uykulu birini uyutabilme potansiyeli çok yüksekti. O gece o kondisyonu kaldıramayabilirdim.

Evet, film fazla aksiyon barındırmıyordu ama iki saate yakın süreyi soluksuz izledim. Bu da zannımca yönetmenin başarısıdır. Sonuç olarak, gece yatağa son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden birini düşünerek girdim. 

Filmin öyküsünden kısaca bahsedelim. Kahramanımız Nam Chul, Kuzey Kore'de yoksul bir balıkçı. İçi vatan ve aile sevgisi ile dolu. Vatan sevgisi ona öğretilmiş mi yoksa içinden mi geliyor emin olamıyoruz ama aile sevgisi bariz bir şekilde gönlünde. Bu adam bir gün her zamanki gibi balığa çıkar ama denizin üzerinde ağı motora takılır ve motor bozulur. Yanlışlıkla Güney Kore sularına girer. Tabi Güney tarafı bu işin yanlışlıkla olduğunu düşünmez ve ajan olduğundan şüphe dahi duymaz.

Ondan sonra uzun bir sorgulama süreci baslar. Hem Güney Kore Nam Chul'u, hem de Nam Chul kendisini sorgular. Gerçi ikincisi çok uzun sürmez. Filimin esas kısmı da bundan sonra başlar. Güney'in vicdansız teklifleri, kahramanımızın sadakati, Kuzey'in şovmenliği, Güney'in sahte ve ışıltılı yaşamı... Hepsi gözümüzün önüne gelir film boyunca.

Yönetmen Kim Ki Duk, Güney Koreli ama filmde acımasız ve tek taraflı bir Kuzey eleştirisi yapmıyor. Güney de payına düşeni alıyor. Tipik bir 'filler tepişir çimenler ezilir' hikayesini ajitasyona girmeden, holiganlık yapmadan, göze sokmadan sunuyor. Bu sayede iki tarafın tüm artılarını ve eksilerini kısa sürede seyirciye en net şekilde anlatarak aradan çekiliyor. Bütün dünyanın gözünün üstünde olduğu ayrımda yorumu seyirciye bırakıyor ve soruyor: Hangisi?

Filmin adının Ağ olması da tek başına puan kazandıracak bir ayrıntı. Bir balıkçının en önemli nesnesinin yarattığı olaylar silsilesi, aslında kendisinin ağa takılan bir balık olduğunu gösteriyor. Fakat balıkçının dışında da ağa takılan  çok insan var. Sorgudaki 'iyi polis' veya hayat kadını genç kız Güney'in adaletsiz hayatında ağa takılanlardan.

Güney Kore sineması yine bizi yanıltmadı ama bu film Kore'den ziyade Kim Ki Duk'a ait. Onun filmdeki imzası ülke sinemasının geleneğinden daha belirgin. Bunun esas nedeni alışık olmadığımız kamera kullanımları. Özellikle Nam Chul'un Güney Kore sokaklarında olduğu dönemde adeta bir el kamerası ile çekiyormuş gibi görüntüler izliyoruz. Bu da filme bir belgesel; hatta daha ziyade bir kişisel anı havası getiriyor. Usta bir kurguyu, amatör bir havaya sokuyor ama ikisi de birbiriyle çatışmıyor.

Film de tekrar tekrar izlenmeyi hak ediyor.

Hiç yorum yok: