Yasin Öztekin nasıl oldu da bir anda Galatasaray'ın parçalarından biri oldu. Bundan 3-4 ay önce aklınıza bile gelmezdi. En azından benim gelmezdi. Mesela, takımın teknik direktörü, 2-0'dan 2-2'ye dönen maçta Yasin'i oyundan aldığı için eleştirilecek... Veya gerçekleşemeyen bir senaryo olsa da, Kadıköy'de tarihe geçecek bir golün kahramanı olabilirdi. Şaka gibi... Lig devam ederken bunlara ilave "an"lar eklememiz mümkün olabilir. Futbol sezonları böyle figürleri sever. Figüran olarak başlayıp başrole göz kırpan figürler. Mesela 2002'deki Ayhan Akman, 2006'daki Hasan Kabze, 2008'deki Emre Güngör, 2012'deki Engin Baytar.... Bazıları o sezonların gücünü arkasına alarak kalıcı oldu, bazıları ise saman alevi deyimine örnek.... Sözün aslı, bu sezon ilginç bir şekilde Yasin Öztekin izliyoruz.
Aslında ilginç de değil.. Gençlerbirliği'ndeki sezonunu hatırlayınca, bulunduğu noktaya bu sene içinde gelmesi bile ayıp! Onun ayıbı... Beklentiler(im) daha yüksekti. Sakaryaspor'daki Tuncay Şanlı ve Antalyaspor'daki Burak Yılmaz'dan sonra en çok heyecanlandıran oyuncuydu. Üstelik onlardan farkı vardı; Süper Lig'deydi. Fakat Trabzonspor transferi ile düşüşü başladı. Nedenini tam olarak anlamak mümkün değil ama bir şımarıklık da yok değildi. Belki karakterinde ve sosyal hayatında olmayan bir şımarıklık, sahada kendini gösteriyordu. Topla oynama tarzı bile değişmişti. İsteksizdi. Eli belindeydi. Trabzon'da çok kalması mümkün değildi. Kayseri Erciyesspor ile aklımıza gelen en net görüntü, sezonun ilk yarısında Fenerbahçe maçının son dakikasında maçı bitirmek varken Egemen ile Bruno Alves'in arasına girmesiydi. Pozisyonun devamında gol geldi. Yasin Öztekin, müthiş yetenekli, kıvrak, ince, spektaküler, seri bir hücum elemanı... Ama bulunduğu takıma yarardan çok zarar veriyordu.
Galatasaray'a geldiğinde heyecanlanmadım. Belki, gözden uzak anlarda tribünlere "vayyy" çektirebilecek bir hareket yapabilir ama takıma uyum sağlayamazdı. İlk başlarda haklı çıkan bendim. Galatasaray'ın içinde olduğu durumun da Yasin'e yardımcı olmadığını söylemek lazım. Fakat kim olursa olsun, ve ne zaman olursa olsun, büyük takım atmosferi böyle bir şeydir, hazır değilsen kaybolursun.
Sonra, beklenmedik bir şekilde Hamzaoğlu geldi. Muhteşem çıkışın başlangıcı. Onun hakkındaki görüşlerimi çok yazdım. Sevgim üst düzeyde. Başarılı olmasını çok istiyorum. Futbol bilgisi bir yana, karakteri ve dışarı yaydığı enerji bambaşka. Onu yakından tanımaya yeni başlayanlar, bizden bile daha çok seviyor. "Tanısan seversin" cümlesinin vücut bulmuş hali. Bu sevginin en büyük nedeni de, hocanın yaydığı enerji. Biraz mütevazilik, biraz dinginlik ama en çok da mahçubiyet, Çok fazla özür dilemesi de bundan... Bu konuda bile eleştiriliyor ya olsun; özür dilediği için eleştirilecekse sıkıntı yok.
Peki ne oldu şimdi? Yasin ile başladık Hamzaoğlu ile bitirdik. Nereye bağlayacağız? Maçların bazı anlarında Yasin Öztekin'in suratına bakın. Eğer eski Yasin'i, bundan 2 sene önceki halini hatırlıyorsanız; değişimi görecekseniz. Anadolu'nun o isyankar, ukala, dikine giden gurbetçi topçusu gitmiş, yerine kendini sevdirmeye çalışan, işini yapan, çalışan, didinen, olmadığında üzülen ama tekrar deneyen bir adam geliyor. Becerecek mi, bilemeyiz. Ama çok istediği ve bunun için de çalıştığını görüyoruz. Sadece Yasin de değil; Telles'ten Burak'a kadar birçok futbolcuda bir değişim var sanki. Yasin de daha belirgin olsa da Burak'ın değişimini görmemek mümkün mü?
Hamzaoğlu'nun yaydığı enerji takıma sirayet etmeye başladı. Onun gibi düşünen, hisseden oyuncuların sayısı artıyor. Bence Yasin'in forma bulması da bundan. Bugün golü atamaz ama belki yarın atacaktır. Atmak istiyor, bunun için çabalıyor. Atamadığında Trabzonspor'daki gibi umursamıyor, üzülüyor. Erciyes'teki gibi takıma zarar vermiyor... Faydalı olmak için uğraşıyor. Eyüpspor'da, Akhisar'da didinip Florya'ya gelen, kariyerini tırnaklarıyla kazıyarak oluşturan bir hoca var arkasında. Ona daha iyi bir ilham kaynağı olamazdı... İnşallah değerini bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder