Ukrayna'da son dönemde yaşanan savaşa dikkat çeken nadir yapımlardan biri. Oleg de bu savaşın yanı başında bir köyde, hatta neredeyse terk edilmiş bir köyde, anneannesi ve tek tük arkadaşlarıyla yaşayan 10 yaşında bir çocuktur. Bir yandan savaş devam ederken, onlar da hayatına devam ediyor. Hem kendi hayat savaşları var hem de dünyanın gündem maddesi olan savaş aslında direkt onların hayatının bir parçası oluyor. Karşı oldukları veya destekledikleri bir taraf var mı yok mu bilmiyoruz bile. Fakat o taraf olmadıkları savaşa göre hayatlarını yaşamak zorundalar. Bir yerden sonra artık savaş onlara da ait bir parçaya dönüşüyor.
Belgesel ve kurgunun bir araya geldiği filmlerden. Böyle bir köy ve Oleg gerçekten var. Danimarkalı yönetmen Simon Lereng Wilmont, köylülerin ve Oleg'in gündelik yaşamına çok fazla müdahil olmadan kamerasını oraya koymuş.
Uzaktan Havlayan Köpekler, ismine uygun olarak devamlı uzaklardan havlama sesleri duyuyoruz. Bir de düşen bombaların sesleri köyde yankılanıyor. Bunlar filme ruh katan malzemelere dönüşüyor.
Yapım, birçok festivalden ödülle dönmüş. Benim hoşuma giden kısmı savaş gibi ciddi bir konuyu işlerken subjektif kalabilmesiydi. Daha doğrusu, politik bir mesaj gütmeden veya ajitasyona girmeden savaş esnasında sivillerin hayatına girebilmesi ve bunu tamamen doğal bir şekilde anlatabilmesi güzeldi. "Zaten belgeselcilik bu" diyebiliriz ama hembelgesel hem de kurgusal filmlerde aksini çok gördük. Diğer yandan 'savaşlarda en çok masum çocuklar zarar görüyor' klişesine de çok fazla uğramadan baş role bir çocuk koymak, cesaret gerektiren zor bir işti. Bunun da altından kalkılmış.
Ben beğendim. En azından sıkılmadan izledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder