Cuma, Mart 18

Pendikspor 0-1 1928 Bucaspor

Yıllar sonra yeniden tribündeyiz. Pandemiydi, yasaktı, HES koduydu derken yaklaşık 2.5 sene sonra yeniden bir maçı canlı izliyoruz.

Esasında ismiyle heves veren bir maç değildi. Fakat yine de izlenmeyecek bir karşılaşma olarak da gösterilmezdi.

Pendikspor, bu sezon alışılmış misyonunun dışına çıkmış, altyapısından çıkan genç oyuncularla mücadele etmek yerine ligin en iyi futbolcularını transfer etmişti. Genelde böyle projeler patlar ve hayal kırıklığı yaratır ama Pendikspor'da öyle olmadı. Kırmızı-beyazlı takım karşılaşma öncesinde en yakın rakibinin 13 puan önündeydi. Üstelik bir maçı da eksikti. Aynı durum halen devam ediyor bu arada...

Haliyle Pendikspor'un ligi domine eden oyununu merak etmiştim. Diğer yandan 1928 Bucaspor da fena bir takım olmadığını sonuçlarıyla gösterdi. Grupta ilk altı içinde geziniyor ve büyük ihtimalle play-off oynayacak.

Aslında bu maç Ocak ayında oynanacaktı ama Türkiye'yi esir alan kar yağışı maçların ertelenmesine neden olmuştu. Yine yoğun bir kar yağışı gelmeden hemen önce karşılaşma oynandı. Sonrasında da hafta sonunda oynanacak tüm maçlar ertelendi.

Soğuk bir havada böyle bir maça gitmemizin nedeni tribünleri çok özlememiz veya bu iki takımı çok merak etmemiz değildi. Mesela maç hafta sonu oynansa üşenir, gelmezdik. Hafta içi rutininin dışına çıkmak için ise iyi bir fırsattı. Benim için de bir değişiklik olurdu.

Öte yandan Pendikspor'un 1.Lig'e çıkması (yüzde 99 gerçekleşecek), Passolig boykotumun sürmesi nedeniyle bana büyük zarar verecek. Önümüzdeki sezon Pendik Stadı'nda maça gitme ihtimalim pek olmayacak. Artık İstanbul'un stadyumsuz semt takımlarının Maltepe'ye veya Pendik'e gelmesini bekleyeceğiz. Beylerbeyi'ni de listeye almak mümkün. Fakat tüm bu olasılıklar daha çok 3.Lig için geçerli olacak.

Keşke 2.Lig'de kalabilseydik, zira 2.Lig çok daha keyifli maçlar sunuyor. Yazının başında bu karşılaşma için "heves veren bir maç değildi" dememize rağmen, yine de grubun kafa takımlarının karşı karşıya geldiği bir 90 dakikada kıran kırana mücadele izledik.

Hayal kırıklığı yaratan Pendikspor oldu. Grubu forse eden, şampiyonluk için gün sayan takımın sahada uçup kaçtığını düşünmüştüm. Meğer öyle değilmiş. Gerçi puan durumunda ufak işaretler mevcuttu. Muhakkak eksik maç sayısı bizi kandırabilir ama yine de Pendikspor'un ligin en çok gol atan takımı olmaması düşündürücü. 13 puan fark atmış ezici lider için şaşırtıcı bir istatistik değil mi? 25 maçta 40 gol, maç başına 1.5 gol demek. Küme düşme hattının hemen üzerinde yer alan Şanlıurfaspor bile aynı maç sayısında 32 gol atmayı başarmış.

Bu istatistikleri anlamlandırmak ve anlamak için sahaya bakmak yeterli oldu. Pendikspor, yeni kurulan kaliteli takımların en sık başvurduğu oyun planına sahip. Topa sahip oluyor, tempoyu düşük tutuyor, savunmayı sağlama alıyor ve zamanı gelince kaliteli ayaklarıyla gol bulmaya çalışıyor. 

Karşılaşmanın ilk yarısında da pek fazla gol pozisyonu izleyemedik. Topu alan Pendikspor zaman zaman hızlı çıkışlar denedi. Sertaç Çam ve Zahit Fındık ön tarafta topla oynama konusunda öne çıktılar ama bitiricilik noktasında bir fark yaratamadılar. Böylece ilk yarı golsüz sona erdi.

1928 Bucaspor ise topu rakibinden almakta zorlansa da, maçın sonunda olacaklar için bir işaret çaktı. Klasik bir alt lig takımı gibi değildi. Kenarda çok hareketli olan teknik direktör Cihan Erdil, takımını da koşturma konusunda başarılı olmuş. İzmir ekibi önde basmayı seven, topu alınca da değişik hücum organizasyonları deneyen tablo çizdi. İlk yarıda topu rakibinden çok fazla alamasa da, en azından isteğini belli etti.

İkinci yarıda ise Pendikspor'un konsantrasyonu azaldı, hatta belki de biraz rehavet başladı. Beş dakika içinde yapılan dört oyuncu değişikliği, dengeyi iyice bozdu. Sezon öncesi kampındaki hazırlık maçlarına benzedi. Fakat 1928 Bucaspor bu atmosfere uyum sağlamadı. Zaten 82. dakikaya kadar tek bir oyuncu değişikliği yaptılar. Alışılmış plan, bozulmayan kurgu, taktiksel sadakat... Hepsi birleşince sonuç da geldi.

81. dakikada savunmanın arkasına sarkan Yusuf Yıldırım topu filelere yolladı. Devamında skoru korumak da kolay oldu.

İzmir ekibi, İstanbul'dan çok kritik  bir galibiyetle döndü. Bu arada 1928 Bucaspor'un, bir zamanlar Süper Lig'de gözüken Bucaspor olmadığını belirtelim. O Bucaspor, 2020 yılında faaliyetlerine son verdi ve tarihin tozlu sayfalarına karıştı. 1928 Bucaspor ise yıllar önce İzmir Özel İdare, sonrasında Tirespor olan takımın, isim değişerek devam eden hali. Yine de taraftarları Pendik Stadı'nda tribündeydi. Sayıca azlardı ve deplasman tribününde de değillerdi. Pendik halkıyla beraber maçı izlediler. Fakat stadyumdan çıkınca 35 plakalı arabalarıyla, maçtan bile bihaber olan insanların üzerine direksiyon kırarak semtten ayrıldılar.

Biz de 2.5 yıl aradan sonra gittiğimiz ilk maçta, tek gol görerek stadyumdan ayrıldık. Vallahi özlenmiş plastik koltuklar. Stadyumdan çıkıp istasyona gidene kadar bacaklarımızın ne kadar uyuştuğundan dem vursak da en kısa zamanda bir maç daha ekleme isteği bünyeye yerleşti.

Trene bindiğimde TFF'nin resmi sitesinde "Liglerde haftanın programı" içeriğine göz attım. Gözüme kestirdiğim bir maç olsa da bir gün sonra tüm maçlar ertelendi. Ama olsun; ateş yeniden yandı...

Hiç yorum yok: