bulgaristan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bulgaristan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Haziran 20

Barcelona - Sofya Uçuşu

Hiç akla gelmeyecek insanların, onlarla hiç yan yana gelmeyecek yerlere gitmesini seviyorum. Transfer dönemlerine dair en büyük beklentim de bu tip hikayeleri duymak.

Şu an henüz yazın başı. Çok fazla imza düşmedi önümüzde, düşenler de az çok tahmin edilebilir olanlardı. Joselu'nun 33 yaşında küme düşen Espanyol'dan Real Madrid'e dönmesi kesinlikle çok iyi hikaye. Fakat o hikayenin taçlanması için sezonun başlamasını bekleyeceğiz ve Joselu'yu sahada izleyeceğiz.

Şu anda ise benim favorim bir teknik direktör hamlesi. Aslında teknik direktör de sayılmaz. Barcelona'nın 90'lardaki kaptanı Jose Mari Bakero, yaklaşık 10 yıldan beri kulübün scout bölümündeydi. Bu yaz radikal bir karar aldı ve teknik direktörlüğe döndü. Üstelik daha radikali, tercihini Bulgaristan'dan yana kullandı. Oysa bir-iki sene önce adı Lokomotiv Moskova gibi biraz daha ciddi takımlarla anılıyordu. Oraları tercih etmedi, üç sene sonra Avrupa futbolunun en formsuz ülkelerinden birinin en başarıdan uzak başkent takımına adım atacak.

Aslında Bakero, bir dönem teknik direktörlük yapmış ve o zamanlar da farklı ülkelere gitmişti. Lech Poznan (Polonya) bunlardan biriydi. Fakat Polonya'da İspanyol bir teknk direktörün olması çok abes değil. Sonrasında bir de Peru yaptı. İspanyolca'dan dolayı o da bir nebze kurtarıyordu.

Tabi ki ikisi de ilginç tercihlerdi. Fakat Slavia Sofia daha da şaşırtıcı oldu. Bakero ve Bulgaristan dediğimizde aklımıza ilk olarak Bulgar kulüpleri gelmezdi herhalde. Stoichkov daha çok öne çıkabilirdi. Acaba işi de o mu bağladı eski takım arkadaşına?

Tabi ki değil. Ya da şöyle belirtelim; Bakero'nun Slavia ile tek bağlantısı eski takım arkadaşı değil. Jose Mari'nin 1999 doğumlu oğlu Jon; 2022 yılında Slavia'da oynamıştı. Babadan oğula nesil bunlar yani..,

Öte yandan Bakero'nun futbolculuğunu hatırlamayanlar olabilir. Bizim çocukluk dönemimizin en iyi 2-3 takımından biriydi Barcelona. Bakoer da o takımın kaptanıydı. Üstelik bir Basklı olarak bandı koluna takıyordu. Galatasaray'ın ilk Şampiyonlar Ligi sezonlarında karşımızdaydı. Karizmatik, olgun ve çok temiz ayaklıydı. İspanyol orta sahalarına karşı sempatimi başlatan isim olabilir.



Salı, Nisan 12

Her Duvara Bak




Biraz fazla dikkat ediyoruz böyle şeylere herhalde. Duvarlara herkes bakar ama bizden birinin bıraktığı iz daha çok etkiliyor.

Burası Varna. Bir arkadaşım gitmiş. Şık polis motorlarının arkasında duvar var. Zaten o ilgisi olduğu için motorları çekmiş. Ben tesadüfen arka duvara baktım. Mavi spreyle Levski yazılmış. İnsan bir anlık heyecan yapıyor işte.

Öte yandan Levski Sofya tribünü, benim Ali Sami Yen'de gördüğüm en iyi deplasman grubuydu. Bunu da adı her geçtiğinde ifade ederim. Yine yeri gelince anmak istedim.

Cuma, Eylül 24

Sen Yarattın Sen Kurtar

Bulgaristan efsanesini yaratan isimlerden değil tabi Matthaus ama payı var sayılır. Stoichkov'un New York'da attığı o müthiş golünde barajdaki 6 isimden biri. Hatta kendisine barajbaşı diyebiliriz. O güne tanıklık eden isimlerden biri olarak şimdiki görevi, o günleri Bulgar halkına yeniden yaratmak.

Elinde Kostadinov, Letchkov, Ivanov, Balakov yok. Hatta canlı kanlı Berbatov var ama o da yok. İşi zor. Zaten çok da güvenilebilecek bir hoca değil Matthaus. Yine de 16 yıl aradan sonra böyle bir buluşma hoş oldu.

Perşembe, Ağustos 20

Bulgar Gecesi

Bulgar gecesi dediğime bakmayın, Bulgaristan için çok iyi bir gece değildi. Benim gördüğüm, Ali Sami Yen'e gelmiş (FB-BJK dışında) en iyi deplasman tribününe sahip olan Levski Sofya dün sevenlerine büyük bir şok yarattı. Kendi evinde Macaristan'ın Debrecen takımına 2-1 yenildi. Şampiyonlar Ligi için çekilebilecek en iyi kura gibi gözüküyordu oysa. Arsenal ile Celtic, Fiorentina ile Lizbon, veya Atletico ile Pana birbirlerini yerken Sofialılar karşılarında Macarlar'ı bulmuşlardı. İlk maç beklendiği gibi olmadı. Deplasmanda 1-0 kazansalar bile elenilyorlar.
***
Bulgar futbolu teselliyi Nou Camp'ta oynanan hazırlık maçında buldu. Petrov kardeşlerin Martin olanı, City formasıyla Barcelona'yı yıktı. Hazırlık maçı bile olsa sonuçta Barcelona yenildi. City ise ne kadar güçlü olsa da, Barcelona'yı yenince "vay be" diyorum, şaşırıyorum. Yok abi olmuyor yani, korkutmuyorlar beni.
Birşeyler eksik sanki ama ne, ruh olabilir mi?
***
Bulgar, Nou Camp ve ruh dediğimiz vakit akla bir kişi geliyor. Hristo Stoichkov. Dün gece onu andık. Başka bir işe de yaramadı Debrecen ve City'nin galibiyetleri. Hatta bazılarına para bile kaybettirdi.