Cumartesi, Ağustos 17

Toplantı Cezası


Galatasaray ile Akhisarspor sezonun ilk kupası için karşı karşıya gelecek. Takımlar Ankara'ya ulaşmış. Taraftarlar gelmiş. Basının bir gözü orada. 

Sezonun ilk maçı oynanacak. Maçtan bir gün önce iki takımın teknik direktörü ve kaptanlar bir araya gelerek basın toplantısı yapacak.

Geçen sezonun üzerinden iki ay geçtiği için unutmuşuz. Karşımızda Fatih Terim yok. Yerine yardımcısı Levent Şahin var. Çünkü Terim cezalı...

Fatih Terim cezalı olabilir. Cezası nedeniyle maç günü kulübede olmaması ve hatta soyunma odasına girememesi gayet makul. Hatta maçtan sonraki basın toplantısında da... Maç esnasında kenarda olan hocanın konuşması gerekebilir. En azından saygıdan dolayı bu gerekir. Ama neden maçtan bir gün önceki basın toplantısında, takımı hafta boyunca hazırlayan teknik adam yok?

Artık teknik direktörlerin açıklamaları çok merak ediliyor. İnsanlar, taraftarlar, basın teknik direktörlerin ağzından çıkan cümleleri ilgiyle takip edip, bir çıkarım yapmaya çalışıyor. Zaten basın toplantısı denilen durum da sırf bu nedenle kıymetleniyor. Eğer orada o takımın teknik direktörü yoksa, o basın toplantısının ne anlamı olur ki?

Üstelik teknik direktörler artık istedikleri zaman istedikleri yerde konuşabilirler. Çağırırlar basını otelin önüne veya tesislere istediklerini söylerler. O zaman o 'organizasyon dışı' toplantı daha çok ilgi çeker. O zaman cezayı kim almış olur? Teknik direktörü oradan uzak tutunca kim ne kazanır?

Süper Kupa karşılaşmasından bir hafta sonra Başakşehir, Olympiakos maçı için Yunanistan'a gitti. Okan Buruk, ilk karşılaşmadan dolayı cezalıydı. Maça yardımcısı İrfan Saraloğlu çıkacaktı. Fakat maçtan bir gün önceki basın toplantısında Buruk vardı. UEFA için hocanın oradaki varlığı çok daha önemliydi herhalde. Cezayı vermişlerdi ama o ceza, maç içindi. Maçtan öncesi için sınırlama yoktu.

Eğer organizasyonlara değer kazandırmak gerekiyorsa işe buradan başlanabilir. Hatta daha genel bir anlayışı değiştirmek gerekir. Ceza yönetmeliğini, verilen cezaların azlığını çokluğunu tartışmak yerine, ceza felsefesi üzerine yeniden konuşmak gerek. Kime neden ceza veriliyor? Önce bu soruya cevap aramak gerek...

Hiç yorum yok: