Pazartesi, Mayıs 18

Benim Sinemalarım


Belli çevreler tarafından çok beğenilen, övülen, belki popüler olmasa bile ayrı bir yere konulan bazı filmler vardır. Bu filmleri izlediğinizde bazen benzer duyguları hissedemezsiniz. Bu gayet doğaldır. Benim Sinemalarım da benim açımdan böyle bir film oldu. Fakat aradaki uçurum çok fazla olunca şaşırdım.

Benim Sinemalarım, Fürüzan'ın kaleminden beyaz perdeye aktarılan bir film. Belki de çok sevilen öykünün yazarı, filmin yapımına da büyük katkı verdiği için orijinal metine çok sadık kalınmış olabilir ve filme duyulan sevgi çok daha kolay şekillenmiş olabilir. Fakat öyküyü ğkumadan izleyen uluslararası eleştirmenler ve festivaller de filmi çok sevmişti.

Ben kitabı okumadığım için, sadece kamera açısından görebildiğim için sağlıklı değerlendirme yapamıyor olabilirim. Ama yine de yorucu bir film olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Tamam aradan 30 sene geçmiş, algılarımız çok değişmiş ama yine de 1990 yılında bu kadar zayıf bir teknikle film çekilmesi beni çok üzüyor. 1990 o kadar da emekleme çağı değil artık. Bütçeler düşük olabilir, filme kafa patlatanlar istedikleri kadar rahat alana sahip olmayabilir ama yine de biraz 'özensiz' hissi geçiyor seyirciye. Mesela dublaj işi tam bir facia. Seyircinin filmden kopması için yeterli... 

Bu arada filmin iki yönetmeni var. Biri Fürüzan, diğeri de Gülsün Karamustafa. İkisinin de kariyerlerinin tek yönetmenlik deneyimleri. Belki de kadınların ellerinden çıkan ve bir kadını anlatan bu filme pozitif ayrımcılık da yapılmış olabilir. Fakat diğer yandan çok saygıdeğer bir hikayenin anlatıldığını da görebiliyorum. Aile baskısıyla yetişen yoksul bir genç kızın, kendi hayatına yön verme çabasını anlatan öykü, birçok benzeri gibi ajitasyona kaçmıyor ve oldukça derine inebiliyor. Bunu, çok  eleştirdiğim filmde de görebiliyoruz. Öyküyü de merak edecek hale geliyorum.

Fakat yine de bu yazının konusu film ve film beni üzdü. Zaten yine bir kötü çocuk oyuncu ile karşılaşıyoruz. Türk sinemasının kanayan yarası. Alıştık artık. Neyse ki Yaman Okay var. Büyük katkısı var filme. Esas başrol ise Hülya Avşar. Avşar'ın o dönemdeki sinema kariyeri benim açımdan çok değerlidir. Kendisini çok başarılı bulurum. Hatta bu filmdeki performansıyla ödül de kazanmış ama bence kendi standartının atında kalmış. Yine de adeta sessiz film havasında geçen, repliksiz uzun sekanslarla dolu bir yapımda Avşar elinden geleni yapıyor.

Filmin en güzel kısmı ise müzikleri. O kısımda Selim Atakan'ın imzası var. Filmden bağımsız; aç aç dinle...

Hiç yorum yok: