Şu sıralar Beşiktaş'ın en çok konuşulan konularından biri kaleci... Daha doğrusu transfer döneminin sonuna kadar çok fazla konuşuldu. Şu günlerde etkisini biraz yitirdi ama Ersin'in ilk ciddi hatasında tekrar gündeme gelecektir. Hatta, Ersin hatasız oynasa dahi 2.5 ay sonra yeniden başlayacak transfer döneminde bir kez daha kaleci transferi gündem olacaktır.
Oysa Beşiktaş'ın sahadaki durumuna bakıp tüm sorunlarını alt alta dizdiğimizde kaleci maddesi en altlarda kendine yer bulur. Buna rağmen çok konuşulmasının en büyük nedeni sanırım kaleci pozisyonunun çok daha ölçülebilir gözükmesinden kaynaklanıyor. "Takım çok gol yiyor o zaman kaleci kötüdür" veya "takım az gol yiyor, o zaman kaleci iyidir" demek çok daha kolay geliyor ve hemen her çevrede hızlıca kabul görüyor. Diğer pozisyonlardaki oyuncuları değerlendirmek ise çok daha çetrefilli.
Ersin'in kaleciliğini değerlendirmek zor. Kendisini çok fazla maçta izlemedik. İzlediğimiz maçlarda da çok sağlıklı bir yapının içinde değildi. O nedenle onun Beşiktaş'a vereceklerini kestiremiyorum. Fakat kulübün kasasındaki durumu kestirebiliyorum. Kulübün maddi yönden birçok sıkıntısı, kısıtlaması, uyması gereken kuralları varken halen bir kaleci transferi istenmesi makul durmuyor. Ersin veya Utku veya altyapıdan başka biri; bu dönemde bir sezonu götüremez mi? Kaleyi emanet edebileceğiniz kimse yok mu? Eğer yoksa; bu çocuklar niye kulübün bünyesinde? Kontenjan oldurmak için mi? Son dönemde yapılan transferle bakınca; Fabri dışında hangisi sonuç verdi de çözümü yenisinde arıyorsunuz? Boyko'mu Ersin'den iyiydi, Karius mu? Allen McGregor mu tatmin etti mesela?
Transferin kendisi risk barındırırken, bir de "genç kaleci risk abi" diyenler var. Hangisi daha büyük risk ortada. Beşiktaş özelinden devam edersek; yukarıda yazdığımız kaleciler transfer edilirken suratına bakılmayan Günay şu an Süper Lig'in güvenilir kalecilerinden birine dönüştü. Mert Günok ve Volkan Babacan'ın Fenerbahçe'den ayrıldıktan sonra milli takıma kadar yükselmeleri ayrı bir konu başlığı.
Demek ki risk başka yerde. Yine de diyelim ki genç kaleci ile oynamak risk olsun. ama birçok takım da bu riske girdi. Girmek de zorundalar. Üretmek ve gençlere güvenmek bir politika olmaktan çıktı, artık zorunluluk. Bu sayede şu an Uğurcan, Avrupa'nın radarına girmiş durumda. Altay, Fenerbahçe'yi sırtlıyor. Demek ki bu çocuklar oynayınca gelişebiliyor. Üstelik kalecilik diğer oyunculardan daha şanssızdır. Hantal kalmaları çok daha olasıdır. Genç bir forveti maçların son 20 dakikalarında, mağlubiyetlerde veya farklı galibiyetlerde oyuna sokabilirsiniz. Sezon boyunca 30 maçın son 30 dakikasında oyuna girse, 10 tam maç süresi kadar oynamış olur. Fakat kalecilerin böyle bir şansı da yok. Alt lig takımlarına karşı oynanan kupa maçlarında oynamazlarsa, sezonu sıfır (0) dakika ile kapatmaları muhtemel.
Beşiktaş'ta Ersin, en azından 2.5 ay daha oynamaya devam edecek. Gündem ve tartışma yaratmasına rağmen bir plana sadık kalındı. Fakat Galatasaray'daki durum daha kötü.
Sarı-Kırmızılı takımda bir Fernando Muslera gerçeği var. 2011'den beri takımda. Artık 34 yaşına geldi. Er ya da geç futbola veya öncesinde Galatasaray'a veda edecek. Galatasaray da yavaş yavaş onun yokluğunu dolduracak veya onun oynamadığı maçlarda eldivenleri vereceği bir oyuncu bakıyordu. 2019 yazında Bursaspor'dan Okan Kocuk transfer edildi. Okan 21 yaşında Bandırmaspor'da, 22 yaşında İstanbulspor'da, 23 yaşında Bursaspor'da birinci kaleci oldu. Üç sezon boyunca iyi sayıda maça çıktı. İyi de performans gösterdi. Milli takıma da yükseldi. Bu sayede Galatasaray'a transfer oldu. Tabi ki Galatasaray'da birinci kaleci olması beklenemezdi. Muslera'nın arkasında sırasını bekleyecekti. Sırası, tahmininden erken geldi. Uruguaylı, salgın sonrası dönemde oynanan ilk deplasmanda sakatlanınca sezonu bitirmek Okan'a kaldı. 8 maçta oynadı. Oynadığı maçların hepsinde gol yedi. Fakat bana kalırsa çok da kötü bir görüntü çizmedi. En azından Galatasaray'da daha önce yedek kalecilik yapmış Cenk Gönen ve Eray'dan daha güvenilir duruyordu. "Bu çocuk Muslera'dan formayı alır" diyemedik ama Muslera gelen kadar idare edeceğini düşündük.
Fakat bir anda Fatih Öztürk transfer edildi. Esasında Fatih benim beğendiğim kalecilerden biri. 1461 Trabzon'da iyiydi, o sayede yükseldiği Trabzonspor'da kendini gösteremedi ama Anadolu macerasında fena işler yapmadı. Oralar için iyi bir kaleciydi zaten. Tekrar şampiyonluk hedefleyen bir takıma döneceğini tahmin etmezdim. Döndü; hem de 34 yaşında, üstelik birinci kaleci olarak. Peki gerçekten gerek var mıydı?
'Maaşı düşük tecrübeli kaleci', günü kurtarma hareketidir. Üstelik Fatih günü kurtaracak bir kaleci mi ondan da emin değiliz. Mesela Fenerbahçe'de oynamış ve Beşiktaş'tan ayrılmış 39 yaşındaki Rüştü gibi bir kaleci boşta olsa böyle bir dönemde onu transfer edebilirsiniz. Ona "Muslera gelene kadar kalede dur, sonra git" dersiniz, o da geçiş dönemini en iyi şekilde idare eder. Yani kariyerli, tecrübeli, büyük takım havasını almış, artık eski formunda olmasa da durumu toparlayacak mental güce sahip birine böyle bir görevi verebilirsiniz. Fakat Fatih için, Okan'ı kesmeye değer miydi? Eğer Okan şimdi oynamayacaksa, ne zaman oynayacak? Okan şimdi oynamayacaksa, onu neden transfer ettiniz?
Kaleci pozisyonunda olmasa da benzer bir transfer hamlesini Galatasaray yakın dönemde yine yapmıştı. 2016-17 sezonunun ilk yarısında Serdar Aziz sakatlanmıştı. Birkaç ay forma giyemeyecekti. Sakatlanmasının ardından, iki hafta sonra, transfer dönemi açıldı. Galatasaray da hemen Gençlerbirliği'nden Ahmet Çalık'ı transfer etti. Serdar iyileşene kadar forma giyecek, sonrasında da iyi performans gösterirse ilk 11'e alternatif olacaktı. Bu transfer için 2.5 milyon Euro bonservis bedeli ödendi. Rahmetli İlhan Cavcav'ın İstanbul'a son hediyesiydi. Ahmet de yıllık 900 bin Euro alacaktı. Ahmet 4 sezonda ligde 36 maça çıktı. Serdar dönünce Serdar oynadı. Sonra Serdar yine sakatlandı, en sonunda Fenerbahçe'ye transfer oldu ama yine bu dönemlerde Ahmet ilk 11'e giremedi. Gerçi ben Ahmet'in zaman zaman haksız eleştirildiğini ve bu eleştirilerin devamında özgüven kaybı yaşadığını düşünüyorum. Fakat zaten konu Ahmet'in performansı değil.
Sonuç olarak transferle özüm üretmeye çalışınca ne oyuncuya ne kulübe bir hayır sağlandı. Galatasaray, bir stoperi sakatlandığında çözümü kendi içinden üretmeyi düşünemedi. Eğer üst düzey bir kulüp sakatlanan oyuncusunun yerine birkaç maç oynayabilecek bir oyuncu barındıramıyorsa, sakatlık ihtimalleri için alternatifler barındırmıyorsa altyapısını kapatsın! Hatta kendi içinde bir çözüm bulamıyorsa kendi kapısına da mühür vurabilir. Gerçi mesela o altyapıdan son dönemde Ozan Kabak veya Emin Bayram çıktığına göre sorun aşağıda değil demektir. O oyuncuları veya geniş kadro içinde yer alan gençleri oynatabilecek sabır ve cesaret önemli. Bu da sadece teknik direktörlerin omuzundaki bir yük olmamalı; bir kulüp geleneğine dönüşmeli. Taraftarlar transfer çılgınlığına girişmemeli, teknik direktörler cesaretli olmalı, yönetimler camianın isteklerine karşı dik durmalı.
Zaten çok fazla bir şey istemiyoruz. Sakatlanan oyuncunun yerine hemen transfer yapılmasın yeter Bir sezonda ortalama 10 transfer yapılıyor; bir tane eksik olsun da bari bir tane oyuncunun önü açılsın.
2 yorum:
okan yetenekli bence de. güveniyordum. formayı alsın hiç bırakmasın gelecek yaz muslera eve dönsün istiyordum hatta.
2 gol yedi diye adam asmam. okan'ı da asmadım. ama o kadar korkak o kadar ürkek duruyor ki kalede.. fatih onun yanında neuer gibi duruyor.
yazınızın genel mantığına sonuna kadar katılmakla beraber, okan koçuk maalesef süre bulduğu hiç iyi değerlendiremediği gibi ilerisi için de hiç umut vermedi. o yüzden bu sezon onunla devam edilmesi hata olurdu. ama alınacak isim fatih öztürk yerine göztepenin yolları ayırdığı veteran kaleci beto olsa dediğiniz tanıma daha iyi uyardı mesela.
Yorum Gönder