Pazar, Ekim 4

The Lennon Report

İzlediğim iyi filmlerden biri. Bir film, "Ben olsam ne yapardım?" sorusunu sordurtuyorsa iyi filmdir. Bu film de bunu çok iyi beceriyor.

Yaşanmış ve çok bilinen tarihi bir olaydan bahsettiği için filmin konusunu anlatmaktan çekinmiyorum. Dileyen burada yazıya ara verir ama filmi neden beğendiğimi konusundan bağımsız anlatamam. 

"Ben önce gazeteciyim, sonra insanım" diyen gazeteci Alan Weiss, mesaisinin sonunda bir kız arkadaşıyla buluşmak için ofisinden çıkar ve motoruna atlar. Fakat talihsiz bir şekilde ciddi bir kaza yapar. Veya biz 'talihsiz' olduğunu düşünürüz. Kendisi de büyük ihtimalle ambulansa binerken benzer düşünceler içindedir. Fakat bu kaza birkaç dakika sonra hayatının fırsatını ayağına getirecektir.

Önce bir kaza.. Çok kötü yaralama ve hastaneye kaldırılma... Kızla buluşamama... Bir gece daha nasıl mahvolur. Üstelik bacakta dayanılmaz ağrılar... İşte Weiss böyle bir durumda sedyenin üzerinde yatarken bir anda hastanede koşturmalar başlar. Biri ameliyata alınır. Weiss o kişinin kim olduğundan emin olamaz. Fakat hem konuşmalardan, hem adamın tipinden kişinin John Lennon olduğunu düşünür. Polisler ve hastane çalışanları konuyla ilgili konuşmaz. Fakat hisleri ona haberi yakaladığını söyler. İşte film böyle başlar...

Günlerden 8 Aralık 1980'dır. Yani John Lennon'un öldürüldüğü gün. O günün popüler kültür tarihinde yaşattığı şoku ve yarattığı sonuçları çok iyi biliyoruz. Hatta olaya dair çok fazla şey öğrendik. Katil kimdi, bunu neden yaptı, olay nasıl oldu? Fakat işin bir de perde arkası var. O akşam hastanede neler oldu? The Lennon Report bu noktaya dikkat çekiyor ama sadece hastanede olan biteni bir belgeselci edasıyla anlatmıyor. Karakterlerin o gece yaşadıkları bütün çelişkileri, heyecanlarını, üzüntülerini yansıtıyor. Biz 'sözlü tarih' dosyası gibi işlenen (zaten gerçek karakterler filmin sonunda ortaya çıkar ve o geceyi bir kez daha anlatır) ama aynı zamanda kurgusal sinemanın tüm heyecanını veren bir film.

Alan Weiss o gün tesadüfen hastanede olan bir gazetecidir. ABD halkı sakin bir gece geçirirken ve televizyonda bir NFL maçı (Dolphins - Patriots) izlerken, kendisi tarihi bir ana tanıklık eder. Hatta ona eşlik eden ve sakin durmasını isteyen polise "İçeride (ameliyathane) tarih yazılıyor. Barışa şans verin diyen adam vuruldu. Bundan daha başka ne haber olabilir" der. Weiss'in işinin zorluğu ve çelişkileri burada başlar.

Lennon'un vurulduğunu ve ameliyat edildiğini biliyorsunuz ama konuyla ilgili resmi bir açıklama olmadığı için kimse size inanmıyor. Bir fotoğrafınız veya ses kaydınız da yok. Ne zor bir durum! Weiss çalıştığı yere haberini iletir ama elinde kanıt olmadığı için inanan olmaz. Weiss'e güvenirler ama böyle ciddi bir haberi hislere dayanarak vermek büyük risktir. Fakat Weiss bir şekilde ofisi ikna eder. Ofisin bağlı olduğu ulusal kanal da maç yayını keserek Lennon'ın öldürüldüğünü halka duyurur. Tabi bunların hepsi uzun bir süreç. Biz de filmde bu koşturmayı izliyoruz. Diğer yandan hastanede Weiss'tan haberi yaymamasını isterler. Hatta onu zor zapt ederler. Resmi açıklama zaten yapılacak, o an ameliyatta olan bir star, acılı bir eş, işini yapmak zorunda olan doktorlar varken kendi derdine düşmesi bencillik olarak görülür. İşte "önce gazeteci mi insan mı" sorusu da  bu aşamada devreye girer.

Tabi konu sadece gazeteci Weiss değil. Lennon hayranı genç doktor, ameliyatı yapmak zorunda kalır. İki farklı adam. O gece biri işini başarıyla yerini getirir, diğeri Lennon'ı kurtaramaz. Yani işini iyi yapamadığını düşünür. Weiss hevesle ulusal kanala bağlanırken, doktor kameraların önüne çıkıp açıklama yapmak istemez. Hem işi rast gitmemiştir hem de sevdiği müzisyenin ölümüne en yakından şahit olmuştur. Bu zıtlıklar da filme renk katar.

Tüm bu karakterlerin, bu gerçek insanların o geceye dair duygularını izlemek ve düşüncelerini öğrenmek harikaydı. Aynı zamanda tüm o çelişkileri, sanki kendi başımıza gelmiş gibi hissetmek, devamında derin düşüncelere yol açtı. Yönetmen ve senarist Jeremy Profe harika bir iş çıkarmış. Bu filmin az bilinmesi, IMDB'de sadece 745 oy kullanılması ve puanının 6'nın altında kalması hayal kırıklığı olarak görülebilir. Üzüldüm ama herkes kendi bilir. Ben çok sevdim. Yine denk gelsem yine izlerim. Bu cümleyi de her film için kullanmam.

Hiç yorum yok: