Salı, Şubat 15

Bakushū

Öncelikle; eğer çevri doğruysa çok şaşırdım. Türkçe, "Erken Gelen Yaz" adıyla bilinen filmin Japonca karşılığı tek kelimeymiş. Ben en azından iki üç kelimelik bir tamlama bekliyordum. Tam bizim ülkede "İsminin anlamı ne?" sorusuna verilen şiirsel ve detaylı cevaplar gibi olmuş.

Neyse; biz filme ve Japon dilinden Japon toplumuna dönelim. Yasujiro Ozu'nun "Noriko üçlemesi"nin bir filmi Bakushü. Serinin diğer parçası olan Tokyo Monogatari'yi daha önce izlemiştik. O zaman da Japon toplumuyla Türk toplumu arasında ne kadar çok benzerlik olduğunu görmüş, yazmış ve biraz da şaşırmıştık. Burada da görüşümüz değişmiyor.

Tokyo Monogatari'de daha çok Noriko'nun (Setsuko Hara) Tokyo'yu ziyaret eden anne ve babasını, onların geçmişle mücadelelerini, gelecekle ilgili düşüncelerini ve büyük şehirde yaşadıkları şokları izlemiştik. Bu sefer Noriko'ya odaklanıyoruz. Birinde yaşlıların bakışı, diğerinde gençlerin hayata karşı tavrı... Konu farklı ama içerik aynı. Tutucu, hiyerarşik, karşısındakine söz geçirmeye hevesli bir toplum portresi... Daha çok bekar Noriko'nun topluma birey olarak varlığını kabul ettirme çabasını izliyoruz ama diğer yandan da savaştan çıkan Japon toplumunun çarpık ilişkilerine göz atıyoruz.

Evlenmeyi 'başaran' kızların, bekar arkadaşlarına kendilerini üstün görmesi, evliliğin bir statü sembolüne dönüşmesi, ailenin ve hatta etrafın bu konulara çok dahil olması, 28 yaşına gelip henüz evlenmemiş olmanın bir soruna dönüşmesi... Japon toplumunun 1950'lerdeki yapısı bize çok uzak değil. Hatta şu an uzaktan takip ettiğimiz toplumdaki değişim ve o değişimin hızı çok şaşırtıcı. 

Aslında belki de Ozu, tam da bu değişimin başlangıcında filmlerini çekiyor. Değişim hikayesi, tam olarak bu üçlemeyle eş zamanlı başlamış olabilir. İkinci Dünya Savaşı'nda ağır bir tahribatla ayrılan sadece, atom bombasıyla tanışmak zorunda kalan Japon sivil halkı, siyaseti ve askeri gücü değildi belki de. Aynı zamanda ipleri elinde tutan ama toplumuna acı hediye eden ataerkil yapı da büyük bir güven kaybı yaşamış olabilir. Bu kayıp daha bireyci bir toplum talebinin hazırlığını yaratmış olsa gerek. Nariko'nun diğer arkadaşlarından ayrılması da bunun bir simgesi olarak gözükebilir.

Filme dair genel eleştiriler, üçlemenin son filmi olmasından dolayı kendini tekrar etmesinden kaynaklanıyor. Bu film üçüncü sırada ama benim için ikinciydi (İzlemediğim filmin adı; Banshun). O yüzden benzer bir sorun yaşamadım. Hatta Tokyo Monogatari'den daha çok sevdim diyebilirim. Üstelik Japon toplumun dinamiklerine biraz daha hakim olsaydık, Ozu'nun göndermelerini ve metaforlarını çok daha net bir şekilde anlayabilirdik. 

Diğer yandan tıpkı Tokyo Monogatari'de olduğu gibi dönemine göre kaliteli bir tekniği hissettik. Durağan gözüken ama kendi içinde çok şey anlatan, derdini anlatırken ne fazla aksiyona ne fazla repliğe ihtiyaç  duyan filmlerin hastasıyız...  O dönem yaşayıp izleseydik "devam" derdik ama zaten yönetmen de devam etmiş. 

Hiç yorum yok: