Cumartesi, Eylül 15

Tôkyô monogatari


Japonların, dünya sinemasına sunduğu en ünlü,en beğenilen filmlerinden biri. Oldukça şaşırtıcı, zira çok daha klas filmleri mevcut. Burada ise oldukça kör göze parmak sokan bir hikaye var. Bizim Yeşilçam klasiklerine çok benziyor. Hatta daha çok, komedi unsuru az tutulmuş bir 'Olacak O Kadar' skeci gibi. Türkiye'de izleyenler kesin çok sever. Hatta belki de 1953 yapımı bu filmin Türkiye'de uyarlaması bile yapılmıştır 

Zaten Türkiye'de Japonlara duyulan hayranlık beni çok şaşırtır. Kendilerine has bir kültürleri var. Dünyanın bir ucunda olmanın getirdiği bir içe kapanıklık da mevcut. Genel olarak Türkiye ile çok benzeşirler. Batı'ya duyulan özenme bile aynıdır. Oysa Türkiye'de birçok kötü olaydan sonra Japonlar örnek gösterilir. 'Harakiri yapan bakanlar' klasiğinden ibaret değil sadece. Zaten sorumluluk bilinçleriyle bize fark atarlar. Fakat onun dışında benzeşen noktalar çok fazla. Bu filmde de aynı hikayeler mevcut. Hem hikayenin kendisi, hem anlatış tarzı...

Otobüste yaşlılara yer vermeyen gençlere kızanların, kaynanaları tarafından görmezden gelen gelinlerin, evlatları tarafından bayramdan bayrama arananların,  çocuklarını yetersiz bulan babaların çok seveceği ve zaman zaman da duygusallaşacağı bir film...

Tabi iki toplum arasında benzerlik kurarken, Japonların yakın dönemde iki tane atom bombası yediğini, dünyaya hükmetme hayali kurarken en büyük acıyı yaşadıklarını eklemek lazım. Bazı çelişkileri yaşamak için geçerli bir bahaneleri var! Zaten film de savaşın hemen sonrasında geçiyor. Hiroshima'dan Tokyo'ya, hayat mücadelesi veren çocuklarının yanına giden ama o güne kadar şehirlerinden dışarı çıkmamış yaşlı bir çiftten bahsediyor. Kağıt üzerinde ilginç bir hikaye gibi dursa da anlatım moktasında sınıfta kalmış. Filmleri değerlendirirken yapım yıllarını da düşünmek gerekiyor ama burada o konu bile artı getirmez. O yıllarda yapılan çok iyi filmler var; Japonya'da bile...

IMDB'de yüksek noktalarda olmasının nedeni ise herhalde kamera kullanımı. İlginç bir teknik var filmde. İzlerken insanı yoruyor. Hatta yormuyor bile; öyle bakakaldırıyor. Fark yarattığını kabul etmekle beraber çok da işe yaradığını düşünmüyorum. Oyuncuların da usta işi çıkardıklarını söyleyemem.

Normalde Japon yapımlarından (çizgi filmler ve animeler dahil) renkler muazzam kullanılır ve beni de çok etkiler. Bu film siyah - beyaz olunca, benim yakalayacağım bir şey de kalmıyor.

Esasında film 55 dakikada bitse çok iyi olurmuş. Tam da yaşlı çiftin deniz kenarında "Köyümüz şimdi ne güzeldir, hadi dönelim" dedikleri anda bitse ayakta alkışlardım. Fakat mesaj verme kaygısı her şeye yenik düşmüş. Uzadıkça uzamış, yazık olmuş...

Hiç yorum yok: