Öncelikle izlemesi keyifli, çok keyifli filmlerden biri. Bunun çok basit nedenleri var. Birincisi hapishane filmleri zaten ilgi çeker. İkincisi yönetmen çok başarılı. Sinemanın artık görsel bir sanat olmaktan çıkıp efekt çekişmesine dönüştüğü bu yıllarda, bizim gibi eski kafalılar için bulunmaz bir nimet. Oyuncular da çok iyi. Paul Newman zaten iyi bir oyuncu. Aynı zamanda göze de hitap ediyor. Erkekler karizmatik buluyor, kadınlar yüzüne tav oluyor. İki taraf da haklı; zaten iki düşünce de birbirinin laciverti! Adamın gülüşü ise muazzam. Filmde de sık sık kullanıyor, hatta repliklerde de geçiyor. Yani öyle sert bakışlı karizmatik erkeklerden değil. Onu izlemek keyif; yanında da kariyerlerinin henüz başında olan genç yetenekler var. Dennis Hopper, Anthony Zerbe ve Harry Dean Stanton gibi... George Kennedy de en iyi yardımcı oyuncu ödülünü alıyor. Yani iyi bir sinema filmi için her şey mevcut. IMDB'de elde ettiği yer ve 8.1 puan gayet yerinde.
Bundan sonrası filmin analizine girer. Ne anlatmak istiyor, ne anlatıyor? Newman'ın karakteri Luke bizim çıkış noktamız. Hapse düşen bu adam; toplumdan dışlanmış bir genç. Savaş gazisi ama kendine yer bulamamış. Otoriteye karşı tavırlı ama bunu yıkık dökerek göstermiyor. Tıpkı gülüşü gibi; alaycı ve mizahşör bir tarzı var. Otoriteyi devirmekten ziyade onu rezil etmeye, itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Zaten devirmek gibi bir şey istemez, çünkü yerine koyacağı bir çözüm yok. O çözümün parçası değil. Bir yandan bencil diyebiliriz. Fırsatını bulursa kendisi için iyi olanı yapıyor ama bir şeyleri değiştirmiyor.
Film de baş karakterine uygun bir yapıda. Bir isyankar model anlatıyor gibi, insanları heyecanlandırıyor ama bir çözüm olmak gibi derdi yok. Hatta kutsadığı, bireysellik oluyor. Zaten hapse düşme nedeni bile serserilik! Cezası ağır tabi; o ayrı bir konu. Fakat bir düzen değiştirme güdüsüne sahip değil. Filmin bir yerine kadar Luke ile aynı tavırda olmayan diğer mahkumlara kötü gözle bakıyoruz. Bir yerden sonra ise Luke'u sevmeye ve Luke'un yolunu desteklemeye başlıyorlar. Onların yapamadıklarını Luke'un başarmasını istiyorlar. Fakat hiçbir şekilde Luke ile beraber çabalamıyorlar. Ona yardım ediyorlar belki ama 'yoldaş' olmuyorlar. Luke'un da onları örgütlemek bir niyeti olmuyor. Ve biz izlerken bu tuzağa düşüyoruz. "Helal olsun adama ne güzel sevdirdi kendini" derken bireysel bir başkaldırışa alkış tutuyoruz. Sonunda da darbeyi yiyoruz. Bireysel başkaldırının soru ölümdür!
Holywood'un tüm ilham veren düzen karşıtı, asi filmlerinde olduğu gibi, isyankar veya toplum dışı karakter ölüyor. Onlar, otoriteye başkaldırmanın bedelini ödüyorlar. One Flew Over the Cuckoo's Nest, Dead Poets Society, Into the Wild (yakında bu blogda) hatta Blood Diamond bile... Aklınıza hangisi gelirse. Zaten bu filmler de her zaman bireysel hareket eden bir kahraman vardır. Çevrelerinden yardım alırlar ama bir örgütlenme telaşına girmezler. Bunu daha çok Avrupa sinemasında görürüz; onlar da politik film adı altındadır ve birçoğu zamanında yasaklanmıştır. ABD'de ise konu birey üzerinden döner. Yakışıklı ve karizmatik aktörlerin can verdiği karakterlerin sonu ise hüsranlar biter. Filmin türü de 'macera' veya 'dram' olur.
Yine de haksızlık etmemek lazım. Bu tarz filmlerin verdiği ilham da önemli. Büyük bir kısmı korkutan ve üzen bir son olsa da, bazıları bazılarımızı harekete geçirmiştir. Luke sadece başkaldıran bir karakter değil. Duyguları olan, annesini seven, tüm isyanını insani nedenlerden dolayı büyüten, ateist olmasına rağmen Tanrı ile konuşan, hiçbir zaman pes etmeyen, yenilgilerinden sonra sinirlenmeden ayağa kalkan bir karakter. Örnektir, ilham vericidir.
Üstelik sinema sadece 100 yıllık bir sanat. Yani etkileri yeni yeni anlaşılan bir olgudan bahsediyoruz. Ve belki 100 sene sonra olmayacak bir sanattan bahsediyoruz. O nedenle yukarıda bahsettiğimiz filmleri ve benzerlerini ikiye ayırabiliriz. O da yapım yılları ile alakalı. Toplumu etkileyen güçlü, zamansız filmler veya sadece gişede kalanlar.
Cool Hand Luke bu anlamda önemli; zira çekim yılı 1967. Yani 1968'den bir sene öncesi. ABD'de o dönemde yaşanan havayı etkilemiş midir? Bunu söylemek fazla iddialı bir çıkarım olur. Fakat toplumdaki kaynamayı iyi gözlemiştir. Artık savaş sonrası dönemin "İyi aile iyi toplum" filmleri sona ererken ortaya çıkması önemlidir. Bu anlamda saygıyı hak ediyor. Zaten sinematik açıdan da saygı görmesi gereken bir film olduğundan bahsetmiştik. Tüm bunları düşününce; harika bir film!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder