Cumartesi, Eylül 2

Kazananı Dövmek

 

Türk futbol kamuoyundaki tahammülsüzlük ve tatminsizlik kendi rekorlarını kırmaya devam ediyor. Eşik her geçen sene biraz daha yukarı çıkıyor. 

İşte örnek Galatasaray! 2023 yılı içinde sadece iki maçta yenildi ama buna rağmen taraftarı memnun değil, medyadakiler de taraftardan alkış almak için oyuncuya ve teknik heyete karşı kılıç kuşanmaya devam ediyor.

Son olarak Galatasaray, Molde ile iki maç oynadı. Çok mu iyiydi? Değildi. Hatta Molde daha iyiydi. Bunlarda bir sorun yok; tartışmayacağız. Kabulleniyoruz. Fakat günün sonunda Galatasaray kazandı mı? Kazandı. Üstelik iki maçı da kazandı. Kalitesi, işi kotarmaya yetti. Önemli olan da buydu.

Geçen sezon şampiyon olan takımın ağustos ayındaki durumunu hatırladıkça, bu sene daha iyi bir Galatasaray olduğunu da söylemek mümkün. Tabi ki sabır beklemek hayalcilikle eş değer artık. Fakat keşke en azından kazanılmış kredinin bir değeri olsa...

Aslında problemin kilit noktası basın. Zira taraftar, hoşumuza gitse de gitmese de takımından en iyisini isteme hakkına sahip. Karşısında bir Alman, Fransız, PSV, Benfica değil de Norveç Ligi şampiyonunu görünce, yaz boyunca yıldız oyuncuların adı da manşetleri süsleyince içeride dışarda rahat maçlar izlemek istiyor. Zaten taraftar oturup Norveç Ligi izleyecek, oradaki takımların analizini yapacak değil. Molde’nin nasıl bir takım olduğunu bilme sorumluluğuna sahip değil. Fakat bu eşleşmenin gideceği noktayı insanlara hazırlama ve açıklama misyonu da birilerine ait. 

Tabi ki günde 25 saat tweet atıp, dijitalde muhabbet edenler...

Kısa bir özet geçelim. Molde zaten bahsedildiği kadar kötü takım değil. Neden öyle bahsedildiğini de bilmiyorum. Gerçi artık "kötü takım" olarak da vurgulanmıyor. Ne kadar iyi takım olduğundan bahsediliyor. Fakat bunun da sorumlusu Galatasaray kadrosu oluyor. Yani konuşmalar, atılan tweet'ler, eleştiriler özetle şuraya geliyor: 

"Molde, aslında kötü takım değilmiş. Biz kötü sandık ve sizden dışarıda üç, içeride beş atmanızı bekledik. Fakat fena takım değilmiş. Gayet iyiymiş. Fakat nasıl olur da siz yine de beklediğimizi gerçekleştirmez ve dışarıda beş, içeride üç atmazsınız"

Bodo ve Molde, Norveç Ligi’nde standartların üzerinde olan iki takım. Bodo, 2020 ve 2021’de Norveç’te şampiyon olmuştu. Bu şampiyonluklar çok anlamlı durmayabilir. Fakat bu esnada Avrupa kupalarında mücadele etmiş ve Avrupa’nın devlerine kafa tutmuştu. Mesela 2020’de Milan ile oynadıkları tek maçlık turda, rakibe ecel terleri dökmüştü. Esas bombayı da ertesi sezon Roma’ya altı atarak patlatmıştı. Geçen sezon Bodo sallantılıydı ama yine de fena değildi. Molde de işte bu Bodo’nun 18 puan önünde şampiyon oldu.

Molde de yakın dönemde Fenerbahçe’yi Kadıköy’de 3-1 yenmiş, Trabzonspor ile penaltılara kalan bir tur oynamıştı. Yani aslında bu takımları az çok izlemiştik.

Tabi ki bu takımları turnuvaların başaltı ekiplerı arasında göstermeyeceğiz. Fakat bunlar da bir Zalgiris, bir Tirana, bir Zimbru da değil. Haaland’ın, Benfica’nın en sevilen oyuncusu haline gelen Aursnes’in bir zamanlar oynadığı takımlar. Chelsea'ye, Milan'a oyuncu yolluyorlar. Şimdi de Emil Brevik gibi isimleri piyasaya sürmeye hazırlanıyorlar. Yani topu bilen ekipler. Rakip kalenin yolunu bulabilecek, oraya ulaşınca da topu kaleye sokabilecek takımlar. Özellikle sezonun bu zamanlarında onlarla kıran kırana maçlar oynamak zorunda kalabilirsiniz. Bunu Milan da Roma da yaşadı; bizim onlardan farkımız, ayrıcalığımız ne?

Bazı yorumcular Molde’den 11’ini sayamadığından bahsediyor. Muhakkak bu vurgunun nedeni, kadrosunda yıldız oyuncu bulunmamasından. Oysa pratikte yanlış bir cümle. Zira Molde, kadro istikrarı ile öne çıkıyor. 2018’den beri aynı teknik direktör çalışıyor. İki sene önce Trabzonspor’a karşı oynayan kadronun neredeyse yarısı, bu sefer Galatasaray’a da rakip oldu. Galatasaray’da ise Muslera ve Kerem dışında üç sezonu tamamlamış oyuncu yok. Şimdi bunlara hiç değinmeden, sadece piyasa değerlerine bakıp Galatasaray'dan rahat galibiyet mi bekleyeceğiz? Neden ki?

Üstelik yakın tarih bu tip maçlarda yaşanan kazalarla doluyken. Galatasaray yola devam etmiş, üç eleme grubunu aşmış ve kendini gruplara atmış. Bu neticenin ardından suların biraz durulması gerekmez mi? Önemli olan sizin tatmin seviyeniz mi? "Ben fikrim ve bilgim olmadan rakibi küçümsedim. Bu doğru değilmiş. Ama yine de benim beklediğim gibi olmalıydı" şımarıklığı biraz terk mi etse artık bizi?

Oysa tam tersi olmaya devam ediyor. Mesela şimdi de Beşiktaş, Bodo ile eşleşti. Bir de Brugge var aynı grupta. C.Brugge’u yenebilen sadece tek bir Türk takımı var tarihte, o da Başakşehir... Bodo da tehlikeli bir takım, hatta bu sezon bence Molde’den daha iyi oynuyor. Buna rağmen konuşmayı çok seven arkadaşlarımız Bodo maçlarından en az dört puan yazmaya başladılar bile. İnşallah haklı çıkarlar. Fakat o dört puan da zor bela gelirse, onlara bir şey olmaz, fatura yine hocalara ve futbolculara çıkar. 

Gerçi kim takar onlara çıkan faturayı… Türk futbol ortamı deniz, yemeyen domuz… 

Hiç yorum yok: