euro 2016 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
euro 2016 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Perşembe, Temmuz 14

Festival




Euro 2016'ya gitmek istemiştim. Ama gitseydim çalışmak zorunda kalabilirdim. Oysa her şeyi bir kenarda bırakıp, bomboş bir kafayla orada olmaktı en güzeli! Kusursuz bir tatil olurdu.

Yukarıdaki videoyu Euro 2016 ile ilgili taraftar videoları ararken tesadüfen buldum. 18 sene öncesinden. Fransa 98'den. Bir turnuvanın ne olduğu, nasıl olması gerektiği daha iyi anlatılamazdı.

Muhteşem iklim, yaz ayı, sahil kasabaları, güzel kızlar, boş kafalar, kavgalar, polisler, soğuk içecekler, zenginler, fakirler, plajlar, cafeler, sokaklar, oteller, moteller, odalar, banklar, dilenciler, hayvanlar, çocuklar, öğrenciler, esnaflar, tarihi eserler, modern stadyumlar, tabelalar, tarlalar, yollar, işçiler, bayraklar, kameralar, müzisyenler, tezahüratlar, Fransızlar, İngilizler, Araplar, Asyalılar, Brezilyalılar, Afrikalılar, rastalılar, dazlaklar, punklar, sarışınlar, alkolikler, dans edenler, uyuyanlar, oturanlar,yaşayanlar....

Bir de meraklısına; dünyanın en iyi futbolcuları ve 32 tane takım...

Ulan hepimiz orada olurduk be!

Videoya, Rock tarihinin en kaotik şarkılarından biri olan savaş karşıtı Gimme Shalter'in eşlik etmesi baya şaşırtıcı olabilir. Ama ritm ve tempo cuk oturmuş. Aslında eğer mesele sözlerse; bu yaza damga vuran tezahüratın sözleri daha iyi uyardı.

Don't take me home, please don't take me home

I just don't wanna go to work
I wanna stay here, drink all your beer

Please don't take me home 

2018'de Rusya aynı keyfi vermeyecek, Orası; Fransa, Brezilya, Almanya gibi cazip bir ülke değil. Katar'ı saymıyorum bile. 2020 ise bu herkesin aynı yerde olma hissine büyük darbe. O nedenle Fransa belki de yakın tarihte görüp görebileceğimiz son ideal turnuvaydı. Hem kıyamet gibi, hem festival gibi. 

Aslında; eğer dünya yok olacaksa; yok olmadan önce insanoğlu her ülkede bir araya gelip; bütün medeniyeti yok edip birbiriyle vedalaşıp, son kez eğlenmeli. Ardından da bitiş... Güzel veda olabilirdi.

Gimme Shelter şimdi anlamlı oldu;

A storm is threat'ning
My very life today
If I don't get some shelter
Oh yeah, I'm gonna fade away

Bu arada bir yaz günü öğleden sonra, akşam üzeri; bilmediğin bir şehrin koca bir meydanında tanımadığın adamlarla futbol oynamak müthiş keyifli bir şey... 

Pazartesi, Haziran 20

Hayat Budur



Futbol konusunda Avrupa Şampiyonaları, Dünya Kupası ile yarışır. Hatta belki de öne bile koymak da hata olmaz. Fakat iş müzik kısmına gelince Dünya Kupası biraz daha ağır basıyor. Euro 2016'nın gerçekten rahatsız edici bir şarkısı var.

Oysa çok basitti! Fransa'da yapılan bir yaz turnuvası için bundan daha iyi şarkı olamazdı. Söyleyen bir Cezayirli, dil Fransızca, klipte gençler eğleniyor dans ediyor. Hatta meşale bile var. 3-5 tane futbolcu koyacaksın, belki klipteki dançılara forma giydireceksin, sorunu çözecektin. Şarkının adı; C'est la vie, yani Hayat Budur. Futbol seven turnuva dilencileri için daha iyisi olamazdı.

Şarkının sözlerinde de;

Birbirimizi seveceğiz 
Dans edeceğiz 
İşte hayat bu 

Seninle geçirdiğim günlerden pişman değilim 
Aramızdaki mesafe ne olursa olsun 
Seninle geçirdiğim günlerden pişman değilim 

Bu gece çok güzel olacak aşkım 
Birbirimizi seveceğiz 
Dans edeceğiz 
İşte hayat bu 

ifadeleri var.

Tam turnuva işiydi ya. Boşa gitti. Khaled Abi, Arapça söyledi diye belki insanlar iyi gözle bakmayabilirdi ama IŞID tehdidi altındaki bir turnuva işçin bundan daha iyi mesaj olamazdı. Her haliyle bir turnuvaya  bu kadar uygun başka bir şarkı olamazdı.

Pazartesi, Haziran 13

İki Senelik Şampiyona



24 takım gerçekten çok fazla. Fazlalığından öte sağlıklı bir eleme de olmuyor. Yani Dünya Kupası 32 takım ama en azından bir sonraki tura üçüncüler kalmıyor. Üstelik dünya 200 küsür ülkeden oluşuyor, aralarından 32 tanesinin en üst düzey turnuvaya gelmesi normal. Ama şimdi kıtanın yarısı burada. Çok fazla takım. Çok dengesiz maçlar. Çok sağlıksız statü.

Futbolu yönetenlerin kaygısını da anlıyorum. Gerçi anlamasam ne olacak adamlar dayatıyorlar her türlü. Daha fazla maç, daha fazla yayın, daha fazla ülke, daha fazla pazar.. Peki! Anladık bunu. Bir de bir sonraki turnuva farklı ülkelerde düzenlenecek. Bu da garip bir uygulama. 

O zaman orta bir yol bulalım.

Avrupa Şampiyonası iki yaz boyunca yapılsın. İlk yaz elemeler. Türkiye'yi ele alalım. Çek, İzlanda, Hollanda, Kazakistan, Letonya ve Türkiye grubu; toplam 6 takım. 10 maç yapacaklar. Üç günde bir maç. 30 gün. Tek bir ülke. Hatta belki birbirine yakın üç şehir. Mesela İstanbul, Bursa, Ankara. Oynasınlar. Her grup bu şekilde bir organizasyon. Sezon bittikten sonra kıtanın her yerinde maçlar. Bir grup Belçika'da, diğeri İspanya'da, öbürü Polonya'da, İsviçre'de, Yunanistan'da, İsveç'te falan filan... Aynı dönemde. Mayıs ayının sonunda başlasınlar, temmuzda bitirsinler. Sezon içinde de milli maç arası olmaz. Takvim rahatlar.

Bir sonraki yaz da 16 takım tek bir ülkede karşılaşır. Hem eski usul korunur, hem de yazın daha çok maç izlenir.

Olay bitmiştir!

Pazar, Haziran 12

Medeniyet ve İnsan



Tüm dünyanın buluşacağı kaç tane organizasyon olur ki? Bir de tüm dünyanın bir araya gelmesi iyi bir şey mi?

Her şey illa festival tadında olacak diye bir şey yok. Hele konu futbolsa. Futbol taraftarlığı; tutku ve coşkunun yanında şiddet ve kavgayı da getirir. Bu eğilimi engellemek kolay değil ama kavgaları engellemek mümkün olabilirdi.

''Ah bu adamlar ne yapıyor, futbol bu değil'' demek de inandırıcı ve caydırıcı bir söylem değil. İtiraf edelim, evimizde oturup videolardan kavgaları izlemek bizi sarıyor. Dün oynanan maçlardan daha ilgi çekiciydi hatta. Orada, kan konusunu duyan, tehlikenin dibinde olan, cafe'de oturan adamlar bile ilgiyle izlemiştir. Kavgalar güzel olabilir, eğer karışmazsan!

Zaten kavga edenleri de anlayabiliyorum. İyi fantazi! Gençlik, adrenalin, alkol, evden uzakta olmanın rahatlığı, arkadaşlarınla beraber olma güveni... İngilizlere Marsilya limanında kavga etmek her an yapabileceğin bir şey değil. Herkese denk gelmez. Viktor Hugo romanı gibi; bol tasviri olması gereken bir an. Veya Hırvatlarla Paris'te birbirine meşale atıyorsun. Tarihi bir olaya tanıklık etmek gibi bir durum esasında. Eğer dayak yemezsen ve pasaportunu düşürmezsen iyi anı!

Ama bu yazıda kavga övmeyeceğiz. Sadece için bir gerçeklik olduğunu bilmek lazım. Ve 24 Avrupa ülkesinin olduğu bir organizasyonda bu derece bir zaafiyet yaşanmasını eleştireceğiz. Güya turnuva Türkiye'de düzenlense, Ramazan ayı diye olay çıkacaktı. Fransa'da iki günde onlarca gözaltı, yaralılar... Ölüm haberi olduğu söyleniyor ama Fransız yetkililer yalanlıyor. Bir kısmına göre gizliyorlar. Türkiye'de bunlar yaşanır mıydı? Veya yaşansa tepkiler nasıl olurdu?

İngilizler ile Rusların karşı karşıya gelmesini anlıyorum. 2007'de bir husumetleri olmuştu. Ama zaten sadece futbolda değil, tarihsel olarak da bir karşıtlıkları var. En batıdaki krallık ve en doğudaki çarlık. İki uç. Hep bir güç algısı ile yetiştirilmiş çocuklar. Biraz milliyetçilik pompaladın mı; iki farklı da mezhep koydun mu, bir de futbol maçı ayarladın mı olay bitmiştir.

Bu turnuvaya 24 tane takım katıldı. Neredeyse Avrupa'nın yarısı. Neyse ki, Sırplar, Bulgarlar, Yunanlar gelmedi. Onlar da burada olsaydı baya şenlik olurdu!

Yine de stadyum dışında yaşanan her şeye anlam verebilirim. Polisin geç gelmesine bile! Dünya, insanlık, binlerce yıl boyunca ilerledi ve ama kendisinin vandal ve savaşçı özünü de kaybetmedi. Medeniyet de böyle oluştu. Kavga ederek! Acı ama gerçek. Marsilya sahilinde birileri birasını yudumlamak isterken diğerleri de kavga çıkarmak ister. Bu sadece futbolla açıklanacak bir olgu değil. Futbol sadece bu insanları bir araya getiriyor.

Marsilya'da meydanın savaş alanına döndüğü bir video vardı. İnsanlar birbirine girmiş, bira şişeleri havada uçuşuyor. Kanı akan, yumruğunu atan, kaçan, kovalanan. Ara sokaklara girenler, meydanlara çıkan. Tüm bunların olduğu yerde birkaç tane tabela var. Sanırım sinema salonu ile opera merkezini gösteriyor. İnsanlığın iki yönü için güzel bir çalışma. Bu olaylar devam ederse üstüne kitap bile yazılır. Sosyoloji için bulunmaz bir maden.



Öte yandan insan bir yandan da bunlar böyle kavga etsin de yeter ki IŞID gelmesin diyor. İşin asılı boyutu orada. "Siz birbirinizi yerken ben kendi şovumu, üstelik daha unutulmaz ve herkesin gözü önünde yapayım" da diyebilir.Belki de Fransa polisi IŞID olayına çok fazla yüklendiği için holigan tayfayı gözardı etmiştir. Umarım öyledir. Tersten okumak da mümkün. Bunlar holiganlarla baş edemiyorsa IŞID'ı nasıl durduracak?

Stadyum dışındaki, şehir meydanlarındaki olayları engellemek daha zor. Fakat dün stadyum içinde yaşananın özrü yok. İnsanlar ezilme tehlikesi yaşadı. 2016'da inanılmaz bir facianın kıyısından dönüldü. Şuradaki video olayın vahametini gözler önüne seriyor. Bunun üzerine de onlarca şey yazılabilir. 2016 yılında en modern stadyumlarda, Avrupa'nın göbeğinde, teknolojinin her şeyi anında paylaşma imkanı verdiği bir zamanda, güvenlik önlemleriyle örnek alınan Avrupa.

Yine de son iki günde yaşananlardan şunu anlıyoruz. Ruslar baya organize gelmiş. Zaten forumlara bakınca da görüyoruz. CSKA, Spartak ve Lokomotif tayfaları birleşerek gelmiş. İngilizlerin kemik holigan tayfası zaten böyle olaylarda ülke dışına çıkamıyor. Türkiye'den vize ve pahalı masraflar nedeniyle böyle katılım olmamıştır. Yunan'ı Sırp'ı yok. Meydan da Rus ve Polonyalılara kaldı. Eğer IŞID araya girmezse bu iş de böyle yarım kalmaz, devam eder.

Yalan yok hepimiz insanız ve medeniyete adapte olmakta zorlanıyoruz. Haliyle, futbol maçları bitince, aradaki boş saatleri bu kavgaları izleyerek geçirmek de rahatsız olduğumuz bir şey değil. Gerisini Fransa polisi düşünsün.