yüzme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yüzme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Cuma, Mayıs 13

Benzerlik



Bıyıklarıyla meşhur Amerikalı bir yahudi olan Mark Spitz ile Cezayir göçmeni Fransız bir müslüman olarak tanıdığımız kel Zinedine Zidane birbirlerine benzer mi?

Fotoğraflarda gördüğünüz gibi, pek benzerlik yok. Belki sadece sportif başarıları. Fakat Spitz'in, bıyıksız bir gençlik fotoğrafına denk gelince "Zidane mı bu" dedim. Zira Zidane'ın hatırladığım en eski görsellerini andırıyordu. Panini'nin Euro 96 çıkartması veya Cannes dönemi gibi mesela.

Google' dan bakılabilir fotoğrafların daha fazlasına. Gerçekten benzemiyorlar mı? Yine de Sptiz, Zidane'dan daha yakışıklı ve karizmatik bence. İkilinin en benzer fotoğraflarında bile ışıltısı fark ediliyor. Gerçi canım sevgilime sorsak o Zidane hayranıdır her zaman. İnsanlar da kellikten dolayı beni Zidane'a benzetir zaman zaman ama canım sevgilime sorsak alakamız yoktur. Övgü müdür yergi midir bilemem...

Neyse bir dip not verelim. En üstteki madalyalı Mark Sptiz fotoğrafı 1972'deki olimpiyat oyunlarından. 1972 doğumlu Zidane ise o günlerde iki aylık bir bebek...

Cuma, Aralık 15

Dönüşüm



İnsanlar bu sporcuları gördüklerinde her şeyin harika olduğunu düşünüyorlar. Para, başarı, madalyalar, güzel eşler… Ama asla o insanın ayakkabılarında olmanın nasıl bir his olduğunu tahayyül edemiyorlar. Onun yerinde olmak nasıl bir şey? Babasız büyümek nasıl? Mesela Hackett yıllardır spordan uzak. Sırbistan’da emekli olunca sporcular politikaya girer çünkü bu sayede ünlerini korur, para kazanmaya devam eder ve önemli biri olmayı sürdürürler. Hackett artık önemli biri değil. Uzun zamandır değil. O şimdi geçmişte ona yalvaran insanlardan bir şeyler rica etmek zorunda. Çok önemli birinden sıradan birine dönüşmek çok ağırdır. Zira yüzme dışında gerçek bir bilginiz, iş deneyiminiz yok. Artık önemli biri değilsiniz. Bunlarla yaşamak bazıları için dayanılmaz...

Milorad Cavic, Socrates Aralık

Cumartesi, Ağustos 18

Derya



Derya Büyükuncu, olimpiyat oyunları için Londra'ya gitmeye hak kazandığında Google'a girdim. Görsellerde eski olimpiyatlarından veya yarışmalarından fotoğraf arıyordum. Karşıma çıkan isimler ise Taçmin, Taner, Nihat Doğan oldu.

Derya Büyükuncu, 6.olimpiyatında yine final yüzemedi. Yine üstüne bir şey koyamadı. Türkiye'nin en yetenekli yüzücüsü olduğunu, o 20 yaşına gelmeden de biliyorduk. Kırdığı rekorlar, ilk gittiği uluslararası müsabakalar çocukluk anılarımızda hayal meyal yer edecek kadar eski. Amatör sporcuların çektiği sıkıntılar, onların mücadeleleri her zaman saygı görecektir, görmelidir. Fakat sonuçta biz de sporu, sporcuyu ve  onları izlemeyi seviyoruz. Kahramanlarımız, özendiğimiz insanlar genelde çizgi roman veya film karakterleri değil sporcular oldu. Onlardan farklı şeyler beklemek de en doğal isteğimiz.

Mesela isterdim ki, ben küçükken; yüzerken izlediğim ve Galatasaraylı olduğu için ekstra sevdiğim Derya Büyükuncu, her sene ufak ufak da olsa üzerine bir şey koysun. Bir olimpiyatta final yüzsün. Olmadı. Başarısız olmak (6 olimpiyat başarısına rağmen) kötü birşey değil. Dayatılan "başarı" kavramını sevmiyorum zaten. Başarısız olmayı seviyorum ve başarısız olanları seviyorum. Böyle olunca Derya Büyükuncu'dan "tarihi başarılar" beklemiyorudum zaten.

Ama şu soruyu sorma hakkımız yok mu? "Abi neden sen olimpiyattan 1 sene önce Survivor'daydın". Neden kendine biraz daha zaman ayıramadın? Belki o zaman daha farklı olmaz mıydı? Son olimpiyatında sovunu yapsan daha güzel olmaz mıydı? Fakat bunları sorulara hakkımız yokmuş. Çünkü hayatımız boyunca Londra'ya ve Barcelona'ya gitmedik. Çünkü Derya idman yaparken biz kanepede televizyon izliyorduk. Oysa izlediğimiz şey de Acun'un Buzda Dansı'ydı belki..

Yeni kanun hükmündeki kararname: Amatör sporcular eleştirilemez. İlginçmiş. Mahallede boş kaleye gol kaçırınca taşak geçiyordu herkes bizle. Amatörün de amatörüydük. Mahallenin büyükleri de çıkıp "beyler yapmayın, bu cocugun ayağında çok iyi krampon yok, asfaltta top oynuyor" demedi. Burada biraz abarttım belki ama sporcu her zaman eleştiriye açık olmak zorunda değil mi? Amatör olması onu bazı şeylerden muaf mı tutuyor? Kendini geliştirmesi için gereken bu değil mi? 

Sporcuların hiç mi zaafları yok? Hepsi çok üstün karakterlere mi sahip? Bir tanesinde bile tembellik huyu yok mu? Veya rakibi küçümsemezler mi? Veya konsantrasyon eksikliği yaşamazlar mı? İnsani zaafların hiç biri amatör sporcularda yer almıyor mu? Bunları görürsek dile getiremiyor muyuz? Derya Büyükuncu'ya neden kendini havuzalara kapatmadın da Dominik'e gittin diyemiyor muyuz? Nihat Doğan, olimpiyat sporcusuna, Twitter'dan "halk oylaması yapılsın belki o zaman kazanır" yazabilirken, en çok bizim sinirimiz bozuluyor, Derya Büyükuncu'ya bunu hatırlatamıyor muyuz?

Çok farklı bir yerden bakalım. İnsanlar yeri geliyor dini eleştiriyor, dogmatik kuralları tartışıyor. 20 yaşındaki adam babasını eleştiriyor, öğrenci YÖK'ü eleştiriyor, siyasi kurumları eleştiriyor. Amatör sporcu bunların en üstünde  mi, en mükkemele karakterlisi, en kusursuzu da o yüzden mi eleştirilmiyor?

Evimde cips yerken 7 paragraflık eleştirisi yazdım.Sanırım en liberal zihniyetli insan  da benim.

Pazar, Ağustos 5

Okyanusta Yüzmek





- Bir gün İstanbul Boğazı'nda yüzmek ister misin?


- Eğer bir yerde yüzmeyi tercih etmem gerekirse, bu okyanus olur




27 yaşındayken zirvede bırakan Michael Phelps, bizim gibi küçük düşünmüyor.