Salı, Aralık 30

Zaman Makinası 1973


Zamanda yolculuk temalı filmler ne olursa olsun izleniyor. Komedi unsuru da kendiliğinden filme giriyor zaten. Sonuçta, başrolde şaşkın bir insan mevcut, gayet komik...

Türkiye'de de düşük bütçeyle ve vasat bir projeyle bir iş yapsan bile seyirciyi koltuğa oturtman mümkün (Ama hangi koltuğa). İnsanların büyük bir kısmı nostaljiyi seviyor. Başrolde Gürgen Öz ve Seda Balkan gibi iki vasat oyuncu olsa bile izleniyor. Zaten seyirci, oyunculuk veya senaryoyu değil de, detayları görmek istiyor. Duvarlara yazılan siyasi yazılardan dönemin arabalarına, çalınan şarkılardan kıyafetlere, Muhammed Ali'nin maçlarına kadar.. 

Buraya kadar bir sıkıntı yok. Fakat devir değiştiği gibi sinema da değişiyor. O nedenle yukardaki parantezi açmak gerek.

Eskiden olsa bu film izlenirdi. Eskiden vurgusunu yapmak mecburi, çünkü yönetmen Yeşilçam döneminin isimlerinden Aram Gülyüz. Bu film, onun çektiği 140. eseri. Türk sinemasının bütün değişimlerine tanıklık etmiş. Siyah-beyazdan, renkliye geçiş, sansürler, porno dönemleri, darbe sonrası ve son dönem... Haliyle böyle bir filmi çekebilecek en iyi isimlerden biri oluyor. Yine de filmi kurtaramıyor.

Ama neye göre kurtaramıyor. 2000'li yılların alışkanlıklarıyla büyüyen, evde TV'de veya DVD'de veya internette film izleyen birinin "filmi kurtaramadı" demesiyle, 1970'leri yaşayan birinin "filmi kurtaramadı" demesi çok farklıdır herhalde. Biz sadece filme bakıp eleştiriyoruz. Onlar için ise önemli olan hala sinema salonları... Salonlar doluyorsa, biletler satıyorsa sıkıntı yok. Bu sadece yüzeysel "gişe yapalım" kaygısı değil. Özellikle Anadolu'ya ulaşmanın kanıtı onlar için. Eminim ki hala zihinlerinde "Ne kadar film çıkarsa o kadar iyi, böylece sinema salonları iş yapar, salonlar kapanmaz" felsefesi duruyor. Ama artık ne o eski salonlar kaldı, ne de o seyirciler. Bu filmi 2000 kuşağına izletmek oldukça zordu. Ben dahil. Para verip izleyebileceğim bir film değildi. Bir gün sıkıldım ve Youtube'dan izledim. Hoş vakit geçirdim, güldüm, eğlendim ve bitti. Ama gidip bir AVM sinemasında 15 TL vererek izleyebileceğim bir film değildi. Belki 1970'lerde Anadolu'da yaşasaydım 5 lira verip izlerdim, fakat şimdi değil. 1970'leri yaşayan birinin ise şu dönemde sinemaya gitme alışkanlığı ne düzeyde emin değilim. Büyük ihtimal buna evin çocukları karar veriyordur ve adam tek şansını Interstellar'a kullanmak zorunda kalıyordur.

Aslında buradan da güzel bir film konusu çıkar. Dram ve komediyi birleştirirsiniz. 1970'lerin Yeşlçam yönetmeni, bir anda kendini 2014'te buluyor. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni-2014... Bu değişimi çok daha iyi anlatır.

Filmle ilgili sıkıntım yok zaten.  Çılgın Dersane ve türevlerinden daha iyi, fakat Kolpacino kadar da komik değil. Bütçe belli, oyuncular vasat. Daha iyisi çıkabilirdi, bu da izlendi. Vasatın tam karşılığı.

Hiç yorum yok: