"Sayısı gitgide artan mekanik buluşlar ve daha kolay, daha iyi hayat olan bir toplum. Bilimin yeni buluşlarını tatmak daha büyük bir rahatlık ve buna varmak için devamlı bir mücadeleyi beraberinde sürüklüyor. Bütün bunlar da ruhu acıma duygularını anlayışı ve soyluluğu öldürüyor. Başkalarıyla uğraşacak zaman yok."
Koca kitaptan bunu mu çıkardın? Evet!
"Hapishaneden kaçış kitabı" diyerek adlandırmak mümkün. Bir Prison Break, bir Esaretin Bedeli ile aynı kulvarda belki de.. Ama bence daha fazlası. Ben de Ezel'de, 'doktorun Ömer'e imzalayarak verdiği kitap' diyerek heveslenmiştim. Ama olayı sadece hapisten kaçmak olarak görmek büyük haksızlık. Belki de 'özgürlüğünü aramak' daha doğru bir etiket olur.
Yine aynısı oldu! Bir kitabı daha çok sevdim ve o kitabı bu kadar geç okuduğum için çok üzüldüm. Şunlara en geç 20'lerin başında falan denk gelmek lazımdı. Ama bir yandan da, 'belki de en doğru zamanda okudum' diyerek kendimi avutuyorum.
Kitap, bir kürek mahkumunun özgürlüğe kaçışını anlatıyor. Gerçek hikaye. Henri Charriere'in kendi hayatı. Seneler sonra ikinci hayatına başladığı Güney Amerika'da benzer konulu bir kaçış romanı okuyor ve "Ben bundan daha ilginci yaşadım'' diyerek yazmaya başlıyor. Sonrası, bir klasik. Hatta Dustin Hoffman ile Steve McQueen'in oynadığı film ortaya çıkıyor.
Kitabın her yeri ayrı bir heyecan. Fakat Kızılderili kabilesinde geçen günler ve karakterimizin modern dünyayı tercih etmesi en önemli yeri. İnsan, dizi izleyen yaşlı teyzeler gibi "Yapma oğlum, gitme evladım'' diyerek okuyor o satırları.
Kitaba konu olan hikaye 1930'larda geçiyor. İnsan buna da şaşırıyor. 100 yıl öncesi bile değil ama Avrupa'nın en 'modern' ülkelerinden birinden insanlığa sığmayan bir ceza sistemi ve hapishane şartlarına rastlıyoruz. Trajik. Avrupa'nın sahtekar medeniyeti yine gözümüzün önümde.
Kitaptan geriye kalan neden yukarıdaki cümle? Kardeşlerim! Hepimiz hapisteyiz, hepimiz kürek mahkumuyuz. Farkında değiliz. Belki de o nedenle bu kitabı 30 yaşında okumam o kadar da zararlı olmamıştır. Ne de olsa son dönemde bana bu kadar ilham veren başka bir kitap olmadı. Kaçaklar, okyanusta kaçmaya çalışırken, ben de Kadıköy-Beşiktaş vapurunda sayfaları çevirdim. İnsan biraz daha içine girince, ortak noktaları fazlalaştırabiliyor. Romanın baş karakteri "Kelebek'', 25 yaşından 38 yaşına kadar özgürlüğünün peşinde koşuyor. Hiçbir şey için geç değil; daha vakit var!
Kitabı hediye eden Uğur'a ayrıca teşekkürler. Bu blogu da bana hediye etmişti, onun sayesinde adım attım. Belki bu kitabın da faydası olacaktır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder