Çarşamba, Temmuz 20

Ters Yol




Gariplik genlere işlemiş. İnsan kendi eşyasıyla bu kadar bağ kurmamalı. Ama bahsedeceğim bir eşyadan, bir telefondan daha fazlası. Dünya nasıl bir teknolojik devrime girdiyse, ben de tam üç sene önce kişisel devrimimi taçlandırmıştım. Akıllı telefon benim de cebime girmişti.

İnsan o günün tarihini hatırlar mı, hatırlıyor işte. İnsan hayatını, kölesi olduğu geçmişini sık sık düşününce böyle kırılma anlarını daha sağlam yerleştiriyor belleğine. Satın aldığım en pahalı şeydi! Lazım mıydı, değil miydi? Ama watsapp için değerdi. 

Tam da "Polis yolda çevirip sizin watsaap'ınızı okuyormuş, aman dikkat" denildiği günlerdeyiz. Derde bak! Oysa ben watsapp'ı; iddia tüyosu almak, zaman geçirmek, biraz kızlarla konuşmak için yüklemiştim. Aslında bireysel bir app olduğunu zannediyordum. Kendimi onlarca farklı grubun içinde bulacağımı tahmin etmiyordum. 

Üç sene önce; Gezi'nin hemen sonrasıydı. ''Hayatlarımızın en güzel dönemiydi'' romantizmine girmeyeceğim, çünkü benim değildi. Üstelik o kadar renkli bir hayatım da olmadı ama daha iyi zamanlarım oldu. O ilk günlerde içimize giren umudun hemen ardından dışlanmaları ve kibiri görünce tadım kaçmıştı. Fakat daha önemlisi, can korkusunu hissetmiştim. Üstelik sokakta tank ve F16 yoktu. Biber gazı kapsülü de yeteri kadar tehlikeliydi. Akıllı telefon da biraz bu yüzden önemliydi. O dönemde neredeyse benim dışımda herkesin elindeydi, ani hareket edebiliyor, mobilize olabiliyordu. 

O günlerde yaptığım bir ek iş sayesinde telefonumu alabildim. Daha fazla mobilize olabileceğimi sandım ama watsapp grupları beni ait olduğum korunaklı noktama daha da sabitleştirdi. Hareket etmekte zorlandım. Üşendim. Kendi alanımdan çıkmayı erteledim. Korku korkunun mayasıdır diye bir söz vardı; eğer o lafı referans alırsak o mayanın kaynağı oldu bu watsapp. Herkesin içine girdiği gündeme saplandım, kendi gündemimden koptum.

Siyasi gündem ana konumuz değil. Ama gelişmeler hayatımızın her alanını etkiler. Sonuçta bir şeyler oluyor ve biz ona göre gardımızı almak zorundayız. Hayat planlarımızı çevremizde olan bitenlere göre şekillendirmeliyiz. 

O nedenle haberdar olmalıyız her şeyden. Bu yüzden cebimizde akılı bir telefon olması iyiydi. Ama üç senede geldiğim noktaya baktığımda; daha çok şey bildiğimden emin değilim. En azından telefonum, beni geliştiren en önemli kaynaklarımdan biri olmadı. Hatta haberdar olduğum şeylerin büyük kısmı yalan çıktı. Belleğim doldu. Telefonunu satın aldığı tarihi hatırlayan adamın belleği son üç senede çöplüğe döndü. Hayat amacımdan, hayallerimden giderek uzaklaştığımı düşünmeye başladım. Bunun sebebi telefon değil tabi ki.Ama simgelerinden biri olabilir.

Bunları yazdıktan sonra, telefonumu atıp kıracak değilim. O kadar tepkili ve radikal biri değili. Zaten eşyalarını sonuna kadar kullanan biriydim ve yine öyle olacak. Bir akıllı telefon ne kadar kullanılırsa, o kadar uzun kullanacağım.

Arada eski mesajlara bakıyorum. Telefon tarihinin ilk mesajı, "Bugün gelicen mi

O gün geldim ama devamında olmam gereken yere gidemedim. O mesajı gönderen numara da artık telefonda kayıtlı değil. Telefonda çok fazla zaman geçirince ve o telefon insanın gündemini değiştirince rehberin büyük kısmı değişime uğradı. Yeni bir telefon yeni bir dönemdi ama eskisinden daha akıllı olamadı.

Hiç yorum yok: