Salı, Haziran 19

Churchill


Önemli politik kahramanların hayat hikâyelerini anlatan filmleri severim. Genelde bu tarz filmlerde o karakterin insani özellikleri öne çıkar. Yani bir tarihi filmden öte psikolojik yapıt oluşur.

İngilizler, Churchill isimli bir film yapınca da böyle film olacağını tahmin ediyordum. Fakat fena yanıldım. Zaten 1900’lerin ilk yarısının en karanlık figürlerinden birinden bahsediyoruz. Onu sevmek için pek neden yok. Fakat en azından bazı duygularını anlatan bir filmi izlemek güzel olabilirdi. En azından anlaşılır olurdu.

Burada ise Churchill’in ne kadar gönlü geniş hoş ve insancıl bir adamı olduğunu izliyoruz. Birinci Dünya Savaşı’nda yaptığı hataları, dökülen kanları engellemeyi kendine amaç ediniyor ve bu uğurda yaşlı haline aldırmadan tüm İngiltere’yi karşısına alıyor. Tabi ki de yemiyoruz. Gelibolu'da dökülen kanlardan dolayı ikinci hatayı yapmak istemiyor ama emperyal bir ülkenin başında olduğunu göz ardı ediyor. Savaşı İngilizler kazansa, Türklerin dökülen kanı yıllar sonra onun canını acıtmayacaktı zaten.

Genelde ABD’liler bu tarz filmleri çok iyi yapar. Ya da en iyileri popüler olduğu için bize onlar denk geliyor. Fakat mesele bir ABD’lilerin yaptığı Nixon’a bak bir de İngilizlerin 2017 yapımı bu filmine. Ben İngilizlerin bu tarz konulardan daha tarafsız ve eleştirel olacağını düşünmüştüm ama çıkan sonuç beni yanılttı.

Fakat hakkını vermek lazım. Churchill’e can veren Brian Cox müthiş iş çıkarmış. Filmin izlenebilir tek tarafı.

Hiç yorum yok: