Perşembe, Aralık 6

Bahane



Hafta içi öğlen saatlerinde Keçiörengücü - Galatasaray maçını izliyorum. Maç öncesi bazı tahminlerim var. Neyle karşılaşacağımı az çok biliyorum. Köhne bir stad, az kapasiteli ama dolu tribünler, kötü çekim açısı...

Alt lig maçlarını veya Türkiye Kupası'nın ilk turlarını izleyen inatçı futbolseverler için aşina bir durum. Üstelik büyük takımları da böyle şartlar altında izlemenin de ayrı bir zevki vardır. Bir de o büyük takım genç ve isimsiz oyuncularla sahaya çıkarsa tadından yenmez. Galatasaray da altyapı ağırlıklı bir kadroyla sahaya çıktı.

Bizim için her şey normaldi. 'Her şeyin en iyisine' alışan futbolsever için zor bir durum olabilir. Futbolu, sadece tuttuğu takımın maçlarından ibaret sayanlar için büyük ihtimalle hoş bir manzara değildi. Üstelik bu insanlar Twitter sayesinde tepkilerini, beklentilerini çok rahat dile getirebiliyorlar. 

Müşteri her zaman haklıdır. Herhalde bundan dolayı olsa gerek, maçın spikeri Cüneyt Şen, anlattığı maçı kötülemeyi tercih etti. Daha doğrusu maçı değil ama şartları yerin dibine soktu. Maçın kendisinden çok stadın ne kadar kötü olduğundan, o yüzden rahat çekim yapamadıklarından bahsetti. Büyük ihtimalle gelen tepkileri yumuşatmak için böyle bir yol seçti. Tepkinin adresini başka bir yere yöneltmek onun hedefiydi.

Türkiye'deki her takımın, her futbolcunun iyi şartlarda futbol oynaması en büyük isteğimiz. Bunu dile getirmek de herkesin hakkı ve hatta görevi. Bu konuda bir sıkıntı yok. Fakat Türkiye Kupası'nın yayıncısı maç boyunca şikayetlerini dile getirince bir çelişki ortaya çıkar. 

A Spor'un Türkiye Kupası yayınlarken en büyük motivasyonu; Türkiye'nin her şehrinden maç yayınlamaktı. Devamlı reklamlarında ve programlarında bunu vurguluyorlar. Bunu gerçekleştiriyorlar da... İlk turdan itibaren çok çeşitli ve birbirinden farklı stadyumlardan maç yayınladılar. Fakat hemen hiçbirinde spikerler, stadyumların kötü şartlarını dile getirmedi. Hatta tam tersine zaman zaman en 'kalitesiz' durumu bile dünyanın en iyi futbol olayıymış gibi sundular. O nedenle Galatasaray taraftarı rahat rahat maç izleyemiyor diye Keçiörengücü'nün bir sezon boyunca oynadığı stadyumdan yakınmak adil gelmedi.

Gözümüzü Süper Lig'den aşağı kaydırdıkça bu tip stadyumları çok fazla görürüz. Süper Lig yayıncısı beIN Sport'ta bu gerçekleri göremeyiz ama A Spor'da denk geliriz. Onlar bize nasıl anlatır bilemem ama  bu maça özel bir durumun yaşanmadığından eminiz. Şimdi çıkıp şikayetçi olmak, öncesinde ise bu 'romantik ve nostaljik' şartların ekmeğini yemek hoş bir tavır değil.

İşin daha geniş bir boyutu da var. EURO 2024, Türkiye'ye verilmeyince A Spor'da günler boyunca UEFA'nın ne kadar taraflı ve gerçeklerden yoksun bir karar verdiğini dinledik. Onlara göre Türkiye tam bir futbol ülkesiydi. Stadyumlar harika, yollar muazzamdı. Belki de adaylık dosyasında, yani göz önünde olan stadyumlarda ve şehirlerde sıkıntı yoktu. Fakat Türkiye'nin kusursuz bir futbol ülkesi olmadığını en iyi, sezon boyunca 7 bölgede maç anlatan A Spor spikerleri bilmeliydi. Fakat onlar yetersizlikleri yok sayıp, bir haksızlığa uğrandığını dile getirdi.

Bilmediğim bir konu ama bir tahminde bulunabilirim. Keçiören, Ankara'nın bir ilçesi.  Keçiörengücü, başkent Ankara'nın bir takımı. Büyük ihtimalle Berlin'in ikinci lig takımları benzer bir stadyumda maç oynamak zorunda kalmıyordur.

O yüzden bu gerçekleri stüdyolarda saklamaya devam ettiğiniz müddetçe, maç anlatmaya gittiğinizde "Keşke balkonda olsak" dersiniz.

Hiç yorum yok: