Salı, Temmuz 30

Spor Büro Buraları Okuyormuş



Yazar: Refet

Bu Hollywood bir konuya taktı mı, hemen arkası çorap söküğü gibi geliyor. Önce Avrupa sineması ve dizi sektörü ve Türkiye. Hatta romancılar başta olmak üzere tüm disiplinler etkileniyor. Modacısı, reklamcısı, youtuberı, bloggerı...

Bir ara 33 tane farklı hayatın 'tesadüfen' kesişmesi ve sonucunda “alın yazısı diye bir şey var arkadaş” mesajı.

Şimdilerde ise yeni moda zaman makinası hesabı 'geçmişe dönme - geleceğe gitme', paralel evrenler falanlar filanlar. 

Yine böyle bir sahne. Psikanaliz yapılıyor Digiturk koltuğunda. Hoca soruyor, “Çocuk Henry’i gördün mü? Git, sarıl O’na..sevgini ver..” gibi terapiler.

Orada düşündüm. Hangi anı ve davranışları silmek isterdim bilinçaltımdan? Yeniden yaşansaydı mesela.

Abi ben lastik dershane dosyalı, Fanatik gazeteli, 2 gram kıymalı poğaçalı ve Cappy karışıklı günleri silmek isterdim. O günlerin bitişi nasıl oldu sahi?

Süpersport muydu? Cine 5 miydi? Ya da Ntv Spor’un ilk zamanları olabilir. Okay Karacan konuk ya da sunucuydu. Konu Türk basınına geldi; gazete satışları falan... Orada bir cümlesi vardı Karacan’ın: "Ben artık blogları okuyorum, klişelerden uzak bambaşka bir gençlik geliyor...”

O yıllarda forumlarda dönen en büyük geyiklerden biriydi: “Oğlum x sivil polismiş spor bürodan, buraları hep takip ediyorlar” 

A.c.a.b”, “1.3.1.2” pankartlarının anlamlarına stat önlerinde yapılan Google aramaları ile ulaşılıyor ve “Buradan yazmayın semtte konuşuruz” diyordu artık abiler.

“Özeller (o zamanın DM’si) okunuyormuş” muhabbeti tüm taraftar gruplarına şafak operasyonu yapıldığı gün doğrulanıyordu. (o zamanın DGM’si)

Geçenlerde sözlüklerin birinde bir başlık açıldı; “sözlükteki MİT ajanları” tarzında. Goygoyun makaranın biri bin para. Ben de dayanamadım geyik bir alıntı ile kervana katıldım. Ama o da ne? Mesaj kutum doldu taştı. Harbiden inanmıştı insanlar. Oysa Google tarihçiliği yapmıştım. 1996 yılıyla ilgili bi şeye bakıyordum başlık açıldığında, tüm olayları harmanladım. Attığım yalana kendim de inandım. Tarihçiler, algı operasyoncuları da böyle çalışıyor heralde. Zehir tohumunu dikiyorsun, 5-10 sene sonra filizleniyor.

DM kutumu yeşillendirip beni hayrete düşüren bir mesaj... Noktasına virgülüne dokunmadan paylaşıyorum.

"Sene 1996... İstanbul’da sıcak bir gündü. Bugün Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş kampüsünün bulunduğu yerin tam karşısındaki o tatlı yokuştaki evimde ben, o günlerde albümü satış rekorları kıracak emniyetçi bir arkadaşımınızın kızı ve Galatasaray’dan sınıf arkadaşım duayen bir televizyoncu arkadaşımla bir gecede meşhur edeceğimiz, sevdiğim bir musiki üstadımın torunu ile fasıl geçiyoruz. 

Hatta o gün TSYD Kupası maçı vardı İnönü’de Galatasaray-Fenerbahçe arasında. Teşkilattan çocuklar “Başkan Sakarya’da çiftlikte, şimdi onsuz izlediğimizi duyarsa gönül koyar” demişlerdi. Başka program yapmışlardı.

“Yeşil ördek gibi daldım göllere”

Anamın en sevdiği türküdür bu. Bir de güzel söylüyordu ki keratalar. Stadyumdan gol sesi geldi, transferinde yardımcı olduğumuz t.d gol atmıştı. Mutlu olduk.

Birden telefon çaldı. Arayan eski bir dostumdu. Maç için arıyor zannettim ama değilmiş.

"Abi, bir program çıkmış bu internette. Odalar varmış. Oradan insanlar sohbet ediyorlarmış. Malum örgüt burayı kullanmaya başlamış. Filistinlilerden öğrenen İsrailliler öğretmiş bunlara, hatta “@“ bile buradan veriyormuş talimatları.

O günden sonra bilgisayarın “b” sinden anlamayan ben bilgisayar kurdu oldum. Tavla ve okey oynanan bir mail sitesinde #eskidostlar masamız vardı. Çok gizli konuşmaları buradan gerçekleştirirdik.

11 Eylül’den sonra dönemin Cumhurbaşkanı bizzat aradı ve bu tarz modus operandi dediğimiz gizli mesajlaşmaları kontrol altına almamız gerektiğini iletti. İşte evlat, o sorduğun site o gün kuruldu. Hatta logosu ve renkleri benim teşkilattaki ve okey sitesindeki nickimle aynı idi:

Yeşil..."

Hiç yorum yok: