Pazartesi, Mart 24

Huzur Mahallesi


Geçen Refet'ten bahsettik... Şimdi onu övmek istemiyorum da adam hakediyor. Forumdan takip edenler, bilenler zaten onun hastası. Çok şükür ki bizim sınırlarımız daha geniş, sosyal hayatımızda da görüşüyoruz. Muhabbeti de çok güzel, insanlığı da... Ama edebiyatı muhteşem. Kaç kere "Gel yaz" dedim yazmadı. Ondan başkasına da demedim. Geçen gün forumdan alıntısını yaptım, ertesinde Galatasaray - Kayserispor maçına gitti. Dedi ki "ufak bir şey yazdım, koyalım mı bloga" 

Benim canıma minnet ama ne yalan söyleyeyim, böylesini de beklemiyordum. Efsane yazmış. Sağda solda okuduğunuz herkesten daha iyi.. 

Refet Beşiktaşlıdır, futbolu sever. Ama bizim gibi değildir. Kafayı kırmaz. Ama bizim gibidir. Stadyumlarda başka şeyleri arar. Başka şeylerin peşinde koşar. Adı da Refet değildir zaten.

Aha işte o yazı;

Ölsün..Seni Huzursuz eden ölsün..

Kanal değiştirirken fi tarihinden kalmış maçlara denk gelince duranlardanız. Haftasonları denk gelince lig ve statü farkı gözetmeksizin maça gitmeye çalışanlardanız. Buraya kadar sorun yok. Gevaş meydanında Vizontele müjdesi mitingi veren Nazmi Doğan'ın tarihi balkon konuşmasında ki gibi : "Bir insan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan"

Büyüklerin maçına gitmenin lüks haline geldiğinden mi alt liglere yöneldim bilemiyorum. Ya da denk gelen bir arkadaş kombinesi olacak veya Lig Radyo'da katılınan bir yarışmadan denk gelecek. Maddi nedenlere bağlıyorum ama konu sadece maddi değil sen daha anlamadın mı?

Bu süreçte çok maça gittim. Kendi takımının maçı gibi olmuyor , "bağırmayan taraftar siktirsin gitsin" diyorlar , "Allaha emanet beyler , hayırlı akşamlar" diyip gidesin geliyor. İşin komiği maçlarda böyle bile bağırılmıyor artık. "Siktir git" lafını yememek için parayı bastırıp rahat yerden kombine alıyorsun, ara sıra karşılıklı tezahuratlarda da içindeki tribüncü egosunu da tatmin ediyorsun ama. Nasıl olsa 12 taksit.

Başka takımların maçına gitmek.. Aradığımız ne acaba bunu yaparken? Huzur dedi birisi... Neymiş efendim biz çocukluğumuzu, gençliğimizi arıyormuşuz. O dönemlerde bizi mutlu eden şeylere yöneliyormuşuz. Galatasaray'ın gittiğim en son maçı 1997'deki Dortmund maçıydı. O dönemde bana "huzur ne?" deseler "okul açıldığı zaman kıyafet almaya gittiğimiz , spor ayakkabılarına içimizin gittiği mağaza" derdim.

Dortmund maçından aklımda pek bişey kalmamış. Çok zor girdiğimizi hatırlıyorum. Yeni açığın üst katından izlemiştim. Dilenci gibi dilenci değilim galiba. "Ulan keşke bu Nevio Scala bir gün Beşiktaş'a gelse " dememişim mesela. Düz dilenciyiz galiba "Morinyo , Biliç " gibi bir adam olsa dilenirdim o yaşta bile olsam.
 
Nasıl buldun Arena'yı? dedi..Ufolar , simit sarayları , selfieler..Ama en herkesin bir ağızdan katıldığı 2 tezahurat var :

1) Seni sevmeyen ölsün..
2) Re re re , ra ra ra..

Galiba hepimiz gençliğimizi , eskiyi , huzuru arıyoruz..Renk farketmeksizin..

Sevgini beddua ile etmeyi ne anlar Scala, Mancini.. Bu sevdadan vazgeçersek Allah belamızı versin , Seni sevmeyen ölsün..

Hiç yorum yok: