Pazar, Nisan 24

Kazım Ses Ver



İşte şimdi aldığım bu gollük pası nasıl değerlendireceğini bilemeyen acemi topçular gibiyim. "Mazisini arıyor" manşetlerine aldırmıyorum gerçi. Bizim işimiz mazi...

"Al da at!" denilen pasları "aldat" anlayıp gelişine auta atan, biraz da kendini böyle avutan, 9 numara verilmediği için 54 numara seçip arasına artı koyan, en özlediği şey köfte olan, köfte-ekmek arasına ne olursa olsun soğan koyduran, günümüz futbolunda artık yeri olmayan 'target striker'lardık..

Jay-Jay Okocha'nın Türk olduğu yıllar. Biz hâlâ "Muhammet Yavuz nedir ya Ceyhan/Ceyhun olmalıydı ismi" diye kendi çapımızda tartışırken , siyah ve lacivert dışında renkleri de giyebiliyorduk artık. Çünkü Ceyhan'ın kırmızı kramponları, Athena'nın klibinde turuncu renkler hakimdi.

O zamanların Acun'u kimdi derseniz , tartışmasız Mehmet Ali Erbil'di. Biz de çok severdik. Kendisi dizi çekimi için arada sırada semtin yakınlarına gelirdi. "Belki görürüz" diye yolumuzu oralardan geçirirdik dershaneye giderken. Bir sonraki istasyona yürürdük trene binmek için.

Gollük pasın anafikri Memati (Gürkan Uygun) ise o dönem "oyun 3-0 olduktan sonra 87'de alkışlatmak için giren genç altyapı oyuncusu misali" figurandı.

"Koca Memati'sin sen, verdiğin poza bak"

'Hayat-memat meselesi' denir ya. Ölüm demektir memati. Koskoca ölüm, böyle poz verir mi? Ah bu sıralar kendimi ne kadar çok Mahmut Hoca gibi konuşurken buluyorum. (Bu arada Mahmut Hoca derken Hababam Sınıfı-Münir Özkul'u kastediyorum, malum değişti artık konjonktür)

Ölüm sadece nefesin kesilmesi olmuyor bazen.

Anılarının ölmesiyle başlıyor bu süreç. Hatırlayamıyorsun. Eski resimlere, eski eşyalara, eskilere sığınıyorsun ama yok. Çünkü hiç mekan çekmek akla gelmemiş, hep gülerek poz verilmiş fotoğraflar. Ah eline alıp makinayı şöyle Kadıköy Meydanı'nı çeksen ya tepeden ya da ne bileyim Boğaz'ın bir yerinden yeşillikleri, stadyumları çeksen before-after yapmalık..

Memati diyince Tatlı Kaçıklar'ın çekildiği binaya gideyim dedim. Tüm Suadiye gibi orası da yıkılmış. Altında market-spor salonu-eczane vardı. ÖLDÜ!

Yurtdışına giden topçular artık köfte özlemiyor, cemiyetin önde gelen şahsiyetlerini özlüyorlar, İspanya'da benzin istasyonlarında buluşuyorlar bir uçakla. ÖLDÜ!

"Attığım gollerin Eurosport'tan izlenebileceği bir lige gitmek istiyorum" diyip vizyon manyağı yapan, pazarlarda "o kaça bu kaça yok , ne alırsan bi milyon" diyen pazarcılar da yok, pazarlar yok, AVM'ler var. ÖLDÜ!

Yalçın Menteş'in ayağı kesildi , ALLAH UZUN ÖMÜR VERSİN!

Bilemedim hep ayağımızın altından kaçırdık geri pasları, kafaları hep direklere vurduk, ölmeden önce ölemedik, bahanemiz ise hazır:

Ayağımıza basamıyoruz, olsa niye ölmeyelim..


Yazan: Refet

Hiç yorum yok: