Kulüplerin, kurumsal iletişim kaygılarıyla taraftarlara değer vermeye çalışması bana çok samimi gelmez. Sadece Türkiye için geçerli bir durum da değil, Avrupa'da da aynı. Dünya buna evriliyor. Mesela takımına sadık bir taraftarı ödüllendirmek; bilet fiyatlarını yüksek tutmanın önüne geçebiliyor. Bir çeşit vicdan temizleme belki de. Ne kadar karşı olsam da bu sistemin değişeceğini düşünmüyorum. Çabam da yok, alıştım.
Galatasaray Kulübü'nün de engelli bir taraftarın fotoğrafından yola çıkarak benzer bir harekete girişmesi beni çok ilgilendirmedi. Fakat sonrasında yaşananlarla olayın şekli değişti. Taraftarın önce PKK sempatizanı, ardından da uyuşturucu satıcısı olduğu iddia edildi. Bu haberler ortaya çıkınca da kulübün taraftarı aramaktan vazgeçtiği söylendi.
Bu durum da beni rahatsız etti. Eğer mesele taraftarlıksa, "Biz bir aileyiz" duygusuysa, ailenin iyisi kötüsü olmaz. Yasa dışı meseleleler devletin sorumluluğundadır. Cezasını çekerse çekmiştir, çekmemişse hesabını devlet verir. Galatasaray kulübünün üç günde bulduğu suçluyu devletin bulamaması başa bir acizlik konusu.
Sonuç olarak Galatasaray tribününde de, Galatasaray camiasında da, diğer kulüplerde de, hatta ülkenin bir çok zümresi içinde suç ve yasa dışı oluşumlarla iç içe olanlar var. Nasıl bir ayıklanma yapabilirsiniz? Sosyal medya baskısı sizi hemen vazgeçirecekse, bundan sonra bir çok hamleniz sekteye uğrayabilir.
Son söz olursa; Galatasaray taraftarlığı birçok şeyin üstündedir. Yasalar devletin sorumluluğundadır; bir insan Galatasaraylı ise ve konu Galatasaraylılık ise; geri kalan özellikler önemli değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder