Olmayacak şeylerin aklımızda kalmasının var mıdır bir açıklaması? Onu da atanamamış psikologlara sormak lazım. Yıllar önce, gündüz maçlarının Star'dan yayınlandığı yıllarda Beşiktaş, Sarıyer ile oynuyor. Mutlu Topçu'nun gelişine volesi ile 1-0 öne geçen Beşiktaş'ın 2.golünü Feyyaz Uçar atıyor, maç da öyle bitiyordu. Ertesi gün çıkan başlık şu an gözümün önünde; "Mutlu'dan Vole , Feyyaz'dan Ole"
Klişe nostaljilere girmeyeceğim ama en azından 'ohh Mutlu ile daha ilk 10 dakikada 1-0 oldu, iyi ki üst oynamışım" psikolojileri yok o zaman. Mutlu'nun hafif siyasi tavrı, Feyyaz'ın F'sinin Fener'i anımsatmadığı yıllar... Ne ÖSS, ne kariyer; varsa yoksa Sarıyer yılları.
Kendimi bu günlerde sezonu temmuz ayından açmış, İnter-Toto'nun ilk turlarında adı sanı bilinmemiş takımlarla oynayan, 1965 yıllarında kurulmuş, sonunda spor olan, logosunda şehrin en ünlü meyve/sebze/anıtı bulunan, rengi de ana renklerden oluşan herhangi bir şirin Anadolu takımı gibi hissediyorum.
Biz 'Günü birlik İzmit yapsak mı acaba, dönüşte de pişmaniye getiririz" planları yaparken millet Erasmus'tan 'Hâlâ deveye mi biniyorsunuz diye soruyorlar inanamıyorum ama sokakları pırıl pırıl' muhabbeti ile dönüyordu.
Her şeye olduğu gibi buna da geç kaldık. Belki de daha iyi oldu ne biliyim... Üçüncü durağımız Makedonya'nın başkenti Üsküp. Nam-ı diğer Skopje.
Ahmet Hakan tarzı yazalım daha kolay oluyor öyle...
1) Şehirlerin enerjileri varmış. Bu kez gerçekten hak verdim buna. Havalimanına indiğiniz zaman iliklerinize kadar hissediyorsunuz bu enerjiyi. TAV tarafından yenilenen Büyük İskender Havalimanı'nda hissettiğimse Türkiye'den alışık olduğumuz negatif bir havaydı.
Bu negatiflik siyasi puslu hava negatifliğiydi. Gözlemlerimizde bu hissiyat bizi derinden etkileyecekti.
'As bayrakları as' muhabbeti buralarda olmuyor. Zaten bayrakları asılı bir şekilde buluyorsunuz. Karşılama alanında yolcu bekleyen Galatasaray eşofman üstlü küçük karpat Maradona'sını görünce bir anda kendimi FC Vardar deplasmanına gelen bir takım oyuncusu gibi hissediyorum.
Havalimanından şehir merkezine taksici bir abi götürüyor; Arnavut. Türkçe konuşuyor anadili gibi. Kaldırım-ciğer den girip votka ile erikten çıkamıyoruz tabi.
Şehrin her yerinden görünen dev haçı sorunca muhabbet koyulaşıyor. Hükümetten yana dertliler. 2 milyar dolar olan dış borçları 8 milyara çıkmış.
Şehrin her yerini 'Biz Makedonyalıyız, Hristiyanız, Biat edin!' şeklinde heykellerle, dev bayraklarla, simgelerle, motiflerle donatmışlar.
2) Hep aynı hikaye aslında. Ortadan geçen bir nehir. Bilmem nerede doğan, Ege ya da Adriyatik'e dökülen alüvyon muhabbeti. Sağ taraf eski şehir (Eminönü), sol taraf yeni şehir (Maslak). Bu muhabbet burada daha keskin bir hâl almış. Maslak tarafı Hristiyan mahallesi, Eminönü tarafı Müslüman mahallesi. Yatırımlar sürekli Maslak tarafına. 'Orayı mermerle donatıyor, bizim bura hâlâ Arnavut kaldırımı' dedi dayının biri. Burada biz dileniyoruz o kaldırımlara. Demet Sağıroğlu'lar, klipler, 'Bir ülkenin medeniyetini anlamak için kaldırımlarına bakın (Müjdat Gezen)' yazan Facebook paylaşımları... Garip işte. Bu arada Arnavut ciğeri muhabbeti yapayım dedim o da yokmuş galiba. Kesin siyasi nedenlerle değiştirmişlerdir. Rus ciğeri falansa, 'Ağzımız gominist soğan kokmasın, ciğerdeki pattisler gibi bölünmesinler' diye Arnavut ciğeri yapılmıştır bir gecede.
3) 'Türkiye'de sağcı olanlar, yurtdışında sol partilere oy veriyor'... Sapına kadar doğru.
Gittiğimiz yeri karıştırıyoruz. Bosna'da yerel seçimleri görmüş, Sırbistan'ı Avrupa Birliği'nin kapısına dayandırmış ben Refet Usta, Makedonya'da hükümete red oyu verdirdim. Gittiğim gün erken seçim kararı alındı. Bizim taraf genelde sol partiye oy verecek. Bu arada gittiğim gece orada minik bir Gezi olmuş haberim yok. Sabah kalktığımda milyon dolar harcanan gereksiz heykeller boya ile donatılmıştı.
4) Bundan sonra gittiğim ülkelerde 'Ya sizin bi X vardı, bizde oynamıştı adam oğlu adamdı. Çok seviyoruz ailecek' muhabbeti yapmayacağım.
Naumoski. üçlük makinesi. Koraç Kupası fatihi. 'Yedirmezler oğlum bize' düşüncesini yıkan adam. Spor Bakanı olduğu biliyordum ama pek sevilmediğini bilmiyordum. Yedi sülalesini zengin etmiş. İş hayatına atılmış. İhaleler, kamulaştırmalar. Yugoslavya dağıldıktan sonra atıl halde duran devlet fabrikalarına çökenlerden. Allah yürü ya kulum demiş. Ben köfteci beklerken bildiğin inşaatlarıyla falan karşılaştım. Sanırım spor bakanı olmak pek yaramıyor.
Alban Bushi. Şehrin her yerinde Bushi Halı, Bushi Hotel, Bushi Kuyumcu görünce hemen kafamda kurdum. İstanbulspor'da bir Alban Bushi vardı. 'Ailesi çok zengin ama o futbolu seçti' gibi bir Andrés Fleurquin haberi hatırlıyorum. Sordum. Kuyumcu kökenli (ne demekse) bir aileymiş bunlar. Baya bir aşiret. Arnavut-Kosova tarafından. Hafif de mafyavari. "Hayırdır sen niye sordun ki" dendi bir anda. Etraftaki kişi sayısı biraz arttı. "Yok abi, dikine çok iyi oynuyordu aslında Beşiktaş'ta iş yapardı o Trabzon'u seçti" gibi konu değiştirdim.
5) Vardar
Vardar şehrin ortasından geçen nehir. Bizim yıllardır Müzeyyen Senar'dan bildiğimiz ova aslında nehrin adı. Biraz Yılmaz Erdoğan'ın "deniz sanardım Muş Ovası'nın yalancı mavilğini" durumunun tersi yaşanmış türküde. Atatürk Makedonya'da okurken vurulmuş Vardar'a . O yüzden severmiş. Gerçi o zaman oralar tek toprak. Yunanistan buralara 'Kuzey Yunanistan' diyor. Kendi aralarında da limoniler.
Bu limonilikten bir limonata çıkarma çabalarımda olumsuzlukla sonuçlandı. "Biz de limoniyiz Yunanistan'la" diye trollemelerim sonuç vermedi. Bildiğin Ankaragücü-Bursaspor-Karagümrük-Karşıyaka muhabbetleri gibi. Kim kimle kardeş, kim kimle kanlı bıçaklı belli değil.
6) Yahya Kemal Beyatlı
Üstad bu günleri çok önce görmüş, sanki bugüne işaret eder gibi 'Kaybolan Şehir' demiş Üsküp için :
"Üsküp ki Şar Dağı'nda devâmıydı Bursa’nın,
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Vaktiyle öz vatanda bizimken
Bugün niçin Üsküp bizim değil
Bunu duydum, için için"
Şehrin dokusu fena halde bozulmuş ve bozulmaya devam ediyor. Peki nehrin Eminönü yakası bu durum karşısında ne yapıyor? Nargile Kafe-Türkçe Pop-Polat Alemdarcılık oynuyor Arnavut gençler. Türkçe konuşulan sokaklarda. "Yahya Kemal'in evi varmış nerede" diye soruyorum yanıt gelmiyor. "O kimdi sahi" diyen oluyor. Nehrin diğer yakasının heykel showuna kızamıyorsun.
7)
kırk düğüm atmışlar sevda üstüne
yoluna çıkarsa çöz getir bana
zemheri ayında güller açtırdın
gönlümün kışında yaz getir bana
Balkanlar, biz, Ortadoğu... Gerçekten kırk düğüm atılmış üzerimize ve bir türlü çözemiyoruz. Çözümü de düğüm atanlardan istiyoruz. Aralık'ta seçim var, ABD ve AB olaya dahil olmuşlar. Tanıdık, bildik hikayeler işte.
Yazan: Refet
Yazan: Refet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder