Pazartesi, Kasım 20

Güzel Günler




Bu yazıyı bugün (20 Kasım) yazmadım. Dün veya ondan önceki gün de değil. Biraz öncesinde... Hangi gün yazdığımı yazmayacağım. Belki belki bir ay, belki bir yıl önce... Önemli değil. Ama bugünü ben unutmayacağım.

Ve bugün, yani o gün, yani sizin bilmediğiniz gün, oldukça mutlu, huzurlu ve umutluyum... En son ne zaman bu kadar olduğumu hatırlamayacak kadar... Daha önce defalarca dertlenip bu bloga durduk yere bir şeyler yazdıktan sonra, iyi günlerde de boş geçmek olmazdı. Haliyle gelip buraya bir şeyler yazmak gerekiyordu. Çünkü günün hakkı vardı. Bir not düşülmeliydi. Ama o Bursasporlu taraftarın meşhur lafı gibi, tam klavyenin başına coşkuyla oturmuşken bir anda kendi kendime "Şimdi ne yazacağız?" diye sordum. Mutlu olunca, ne yapılacağını ne yazacağımı bilemedim. Öyleyse en iyi bildiğim şeylerden birini yapıp, konuyu değiştirebilirim.

Aslında gerçekten o kadar mutlu muyum ondan da emin değilim. Kendimi kandırıyor bile olabilirim. Çünkü aslında gün, ilk saatlerinde çok da mutluluk vaadetmiyordu. Her şey biraz sürpriz bir şekilde ilerledi. 

Güne, Ahmet Kaya dinleyerek başladım. O kadar sıradan bir gündü. Ahmet Kaya dendiğinde insanların aklına genelde dram, trajedi, isyan, protest, arabesk, karamsarlık gibi 'siyah' kavramlar geliyor. Aslında çok da öyle değil. En azından tamamen değil. Hatta özellikle 90'ların başına kadar olan bölüm, birkaç güçlü şarkı dışında oldukça umutludur. En azından bana öyle gelir. 

Emin olmamakla beraber bence en güzel albümü de Acılara Tutunmak'tır. Emin değilim, çünkü sıralamam her defasında değişiyor. Fakat en sevdiğim şarkıların bir kısmı bu albümdedir. Sadece 40 dakika süren bir albüm olmasına bir çok duygu arka arkaya girer. Yine de bana hissettirdiği 'rağmenlere rağmen umut' duygusu albümün konseptidir. Amenna ile başlar. İlk cümlesi "Yaşayanlar bir gün ölür, bir gün elbette"dir. Sert başlar aslında, oldukça korkutur ama "Ağlayanlar bir gün güler, bir güler elbette" diye de devam eder. 

Albüme adını veren 'Acılara Tutunmak' bana kalırsa biraz abartılan şarkılardır. Fakat şiir fena değildir. Bir yerinde Neden başlar. Uzaklarda görünen güzel günlere inat, odamın içinde adım adım yürüdüğüm ve düşüncelere takıldığım bir güne çok uyuyordu. Ama herhalde albümün en karamsar şarkısıdır. Biraz sonrasında ise Güzel Günler girer.

Dikilmiş dikmeninde
Hoşçakal köprüsünün
Tam da mendil sallıyordum güzel günlere...


Ve sonra her şey değişti... O vasat ve sıradan gün, seneler sonra bile hatırlayacağım hislerle hatırlanacak.


O güne dair bir şey saklamak istesem, bu şarkıyı saklardım.

Neden ile Güzel Günler arasında; tek bir şarkı var. Bu Dert Beni Adam Eder... 

Belki her şeyin sonunda güzel günler gelmeyecek, belki bu hislerden uzaklaşacağım, belki hayal kırıklığına uğrayacağım ama yine de ne o günü hissettiğimden, ne bu yazıyı yazdığımdan pişman olacağım. Dert de olsa, beni adam eder...


Hiç yorum yok: