Pazartesi, Şubat 5

Koku


Hayatımda çok nadir olan bir şey yaşandı ve filmi çekilen bir romanı, izlemeden önce okudum. Fakat herhalde bu kadar kararsız kaldığım başka bir roman olmamıştır. Çok sevdiklerim var, hiç sevmediklerim var, aklıma takılanlar var, düşündürenler var; fakat Koku'dan bir şey çıkmıyor. Sayı doğrusunun tam ortasındaki 0 gibi...

Yine de sıfır değil. Bir kere, Süskind Alman olsa da nedense yazı stili ile bana Hugo'yu hatırlattı. Okurken sıkılmadığım, hatta merak ve heyecanla takip ettiğim bir kitaptı. Fakat herkesi kendisine hayran bıraktıran sonuna dair bakışım biraz olumsuz. Beklentim çok yüksekken, basit bir son gibi geldi. Bütün o tempodan sonra bambaşka bir şey çıkacağını düşünmüştüm.

Belki de burada kendimi suçlamayalım. Kitabın sonunu çok da hatırlamıyorum ama sonunu ne zaman ve nerede getirdiğimi çok iyi hatırlıyorum. O gün tüm konsantrasyonum dağılmıştı. Kendimi kitaba verememiştim. Gerçi kitap çok da önemli değildi ama şimdi kitabı düşününce eksik kaldığımı fark ediyorum.

Yine de hayal meyal cümlelerini hatırladığım o son kısmı düşünmezsek; gidiş yolundan yüksek puan verebilirim. Çünkü kitap içinde, kurgusal bir romandan daha fazlasını barındırıyor. Toplumsal eleştiriler, tespitler, felsefi fikirler, düşünceler... Bunda, o çok beğenmediğim sonunun da payı var gerçi. Yine de içimde, filmini izlemek için bir istek oluşmadı. Bu kadar yeter.

Süskind'in kalemini çok beğendim, diğer kitaplarını okumak istedim ama yorumlar bu kitabın onun başyapıtı olduğu yönünde. Zaten az kitap okuyan biriyim ama bakalım. Sanırım uzun bir süre kendisine denk gelemeyeceğiz. Toplasan altı kitabı var. Yollar bir daha zor kesişir.

Hiç yorum yok: