Sanırım İletişim'in futbola önem veren o meşhur serisinin ilk ürünlerinden. Zira elimdeki kitap ilk baskıydı ve 1993 yılına aitti. 2006-2007 yıllarında İletişim'in Sultanahmet'teki binasına gidip futbol panellerine katıldığımı hatırlarım. O panallerde dahi 15-20 kişi ancak oluyordu. Eldeki kitap sayısı ise iki elin parmaklarından biraz fazlaydı. Bize ise oldukça fazla geliyordu, zira öncesinde bir futbol kitabı bulmak pek mümkün değildi.
Futbol kültürüne ait yazılmış bütün kitapları, geçilen yolları, okuyucunun (yani bizlerin) sarf ettiği çabayı düşününce (yazarın ve yayıncının çabasına hakim değildik) bu kitabın yeri ve önemi bizim için daha da artıyor.
Fakat bir özeleştiri yapmak gerekirse Futbol ve Kültürü adlı kitabı o yıllarda okumadım. 2018 yılında denk gelebildim. 2018'e kadar çok fazla yazı, makale, kitap okuduk. O eski günlerin heyecanı, denk gelinen yazının hissettirdikleri bizi bambaşka bir yere götürüyordu. Fakat tüm o yazıların birleşimi bizi de bambaşka bir insan yaptı. Bugünlerde artık çok çiğnendiğini düşündüğümüz, Türkiye futbol tartışma ortamlarında 'yüzeysellik' ile bir tutulan bazı konular ilk burada işlenmiş. Marsilya'nın Kuzey Afrikalıları, Liverpool'un KOP'u,Napoli'nin Maradonası, Katalanların gururu Barcelona gibi kavramları tekrar okumuş gibi oluyoruz. Tabi ki bu yazarların makaleleri çok değerli ama Türkiye'de konu seneler içinde başka yerlere gitti. Herhalde bizimbir üst kuşağımız, şimdilerde klişeleşen bilgileri topluma anlatırken bu kitabı referanas olarak almış olsa gerek.
Kısacası o eskiden heveslendiren yazılara şimdilerde daha eleştirel bakabiliyoruz. Kitabı ilk kez okurken de aynısı oldu. Özellikle yabancı yazarların yazılarını pek beğenmedim. İçerik onların kabahati değil. Güzel konular, güzel yazılardı ama 2018 Türkiyesinde yazsalar küfürle karşlaşırlardı.
Eski yazılar da olsa; Türk yazarlar en iyisiydi. Can Kozanoğlu'nun efsaneleşen, başucunda asılı durması gereken "Gençler, deplase olunuz" yazısını bir kez daha okumak hoşuma gitti. Ragıp Duran'ın Futbolukürdi yazısı bugün bile zor yazılır, cesaret ister ama bir o kadar da güzel. Ümit Kıvanç'ın Halı Saha: Seyircinin sahaya inişi yazısını ise hem beğendim hem şaşırdım. 1993 yılında halı sahalara dair bu kadar kapsamlı bir yazı yazılması ilginç geldi. Şimdilerden bakınca 'yanlış' diyeceğim çok nokta olurdu ama aradan çeyrek asır geçmiş. Laf diyemeyiz.
Türk yazarların yazıları kitabı kurtarıyor. Fakat bir yandan da eleştirmek gelmiyor içimden. Bu tip kitaplara hasretiz. Şimdilerde bile. Bulunca okumak gerekiyor. Futbola ve kültürüne taş taşıyan herkese binlerce teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder