Salı, Haziran 4

Öte



"İnsan, başına kötü bir şey gelmeden önce hiç ölmeyeceğini düşünür"

Bir alıntı değil, genelleme. Özellikle orta yaşı geçenler, gençlere sık sık böylesine nasihatler verirler. Belki de doğru bir tespittir. İnsanlığın geneline uyuyordur. Fakat bana değil... Zira devamlı aklımda; hatta belki de hastalık seviyesinde...

Bu düşüncelerin beynimde dolaşması için başıma kötü olayların gelmesine gerek yok. Kötü haberler okumak da yetiyor. Hele bir de sporcu ölümleri denk geldi mi allak bullak oluyorum.

Sural öldüğünde bir şeyler karalayacaktım ama toparlayamadım. Şimdi de Reyes. Dünyada her gün yüzlerce dramatik ölüm yaşanıyorken neden futbolcular bu kadar etkiliyor? Çünkü onlar hiç ölmeyecekmiş gibi duruyorlar. Sporcu işte... Yaşlı değil, hastalanmaz, açlıktan ölmez, sert mahallerde saldırıya uğramaz, töre cinayetine denk gelmez, doğalgaz sızıntısında kalmaz, oturduğu ev depremde çökmez... Bütün bunlara rağmen onlar dahi ölüyorsa, demek ki hiçbirimizin kaçışı yok bu işten...

Kağıt üzerinden bakınca Sural'ın hayatına gıpta etmemek mümkün değildi. Çekya vatandaşı, futbolcu, Alanya gibi bir yerde yaşıyor, evli, çocukları var, futbolcu, 30 yaşın altında...  Rüya gibi bir hayat. Ve bir trafik kazasında; üstelik araçtaki diğer arkadaşlarının hafif sıyrıklar ve kırıklarla atlattığı bir kazada, hayata gözlerini kapıyor. İnanılır gibi değil.

Reyes... Dünyanın bütün tehlikelerinden uzak durmasını sağlayacak bir kariyeri oldu. Maddi ve manevi birikimlerini sağlamıştı. Ömrünün geri kalanını (yani ortalama ömür süresini) huzurlu bir şekilde yaşayabilirdi. Sevilla sokaklarında bir prens gibi gezip, sıcak Akdeniz akşamlarında gençlere ve çocuklara yıllar öncesinde attığı golleri anlatabilirdi. Onun yerine pahalı bir Mercedes'in gazına basmayı tercih etti. Şimdi söylemek yersiz ama hiç gerek yoktu.

En şaşırtıcı olan da bu gelişmenin; bir haber olarak akıp gitmesi. 1 Haziran günü, Şampiyonlar Ligi finalinin ve dünya sporundaki bir çok haberin arkasından geldi bu haber. Okuduk, izledik, üzüldük ve geçti. Hayat devam ediyor doğru; ama Reyes de öldü...

Ligin son haftasında, Real Madrid kendi sahasında Mallorca'ya 1-0 yeniliyordu. Maç öyle bitse şampiyonluğu kaybedecekti. Reyes oyuna girdi, iki dakika sonra beraberlik golünü attı. Daha sonra bir gol daha attı. Real Madrid o gece şampiyon oldu. Ben de evde televizyondan maçı izliyordum. Tamam; üzerinden 12 sene geçmiş ama daha dün gibi aklımda. Üstelik 12 sene geçmiş bile olsa; o günlerde ben de gençtim, Reyes de gençti. Bugünlerde kendimi halen genç sanıyorum ama Reyes öldü.

Az daha Galatasaray'a gelecekti 2011 yılında. Belki 2012 şampiyonluğunda kadroda olacaktı. Tamam yollar hiç kesişmedi ama tanıyorduk işte kendisini. Her hafta televizyonda görüyorduk. Televizyon yıldızları biraz sanaldır ama futbolcular popstarlardan daha farklıdır. Onlar kadar ulaşılmaz değildir.  Aileden, mahalleden veya başkasının mahallesinden birileri gibi gelir gözümüze. Reyes de başka semtin çocuğu gibiydi. Muhabbetimiz yoktu ama her hafta bir sokağın başında denk geliyorduk. O yüzden insan, böyle haberler alınca çok daha derinden etkileniyor.

Kazadan bir dakika önce hayalleri, gelecek planları, düşünceler vardı muhakkak. Sural'in de.... Sala'nın da... Diğerlerinin de... Futbolcu olanların da, olmayanların da. Fakat bir an sonrasında yoksun. Hayaller de, planlar da, gelecek de... Ani vedalar en kötüsü galiba...

Kafayı yememek elde değil. Hayat devam ediyor, daha da eder inşallah....

Allah kalanlara uzun ömürler versin.... Basit bir ritüel cümlesi değil. Hayatımdaki en güçlü, en içten söylediğim dua. Teoman'ın da dediği gibi; şimdi ölmek istemem... 

Hiç yorum yok: