Bir İngiliz beyefendisi olan Bobby Robson bizim hayatımıza, güneyde dolaştığı yıllarda girdi.
Gözümüzü açıp, Avrupa futboluna bakındığımız dönemlerde o Portekiz'deydi. Sporting'de ve Porto'da çalışıyordu.
Portekiz Ligi'nde çalışan bir İngiliz teknik direktör! Herhalde çok iyi değildi. Böyle düşünüyorduk. Zira iyi olsaydı Premier Lig'de çalışırdı. Veya diğer büyük liglerde. Fakat o Portekiz gibi 'sıradan' bir ligde, zaten şampiyonluğa yakın duran takımla sırtını dayayarak kariyer inşa ediyordu.
10 yaşında böyle düşünmemiz normaldi. Anormal olan onun bir anda Barcelona'ya sıçramasıydı. Onun orada geçirdiği kısa süreyi Ronaldo ile hatırlıyoruz. Fakat bir yandan da Robson'ın bu tercihlerini hep merak ederdim.Sonradan öğrendik onun Ipswich Town'a Avrupa kupası kazandırdığını, İngiltere Milli Takımı'nı 1966'dan sonra Dünya Kupası'na en çok yaklaştıran adam olduğunu..
İlginç bir kariyeri vardı. Detayları anlamak için böyle bir belgesel çok iyi geldi. Bunu da Bir Sporting - Porto maçının oynandığı günde izlemem ayrı ve hoş tesadüftü. 90 dakika boyunca Portekiz'den Akdeniz sahillerine, oradan Ada'ya uzandık.
Son dönemin 'favori' belgesel anlayışının yanında biraz daha klasikçi kalmış. Bu da bizim hoşumuza gitti. "Oh be" dedik. Tabi ki arşiv, kayıtlar önemli ama duygusuz bu işler olmaz.
Belgesel, adından da anlaşabileceği gibi Bobby Robson'ın kariyerini anlatıyor. Robson vefat etse de, yine de onunla yapılmış röportajları görebiliyoruz. Jose Mourniho, Gary Lineker, Ronaldo, Pep Guardiola ve daha fazlası. Ama en çok da Paul Gascoigne...
Bu belgeseli Asif Kapadia çekseydi, bir deniz kıyısında hüngür hüngür ağlayan Gazza'yı göremeyecektik. Veya hiç ziyaret etmediğimiz Ipswich'in nasıl bir şehir olduğunu ve o başarının ne kadar önemli olduğunu hissedemeyecektik. Bunlar önemli detaylar. Bulursunuz 1980'lerden kayıtlar, koyarsınıı arka arkaya. Bu da çok önemli bir iştir, hatta çok daha büyük emek ister. Fakat aynı duygu geçer mi karşıya? Sanmam.
Robson'ın kariyerinin satır başlarına hakimdik. En azından başarıları ve başarısızlıkları net olarak ortada duruyordu. Fakat neler yaşadığını ve yakınındaki insanlara neler hissettirdiğini bu belgesel sayesinde gördük. Barcelona'da ve Newcastle United'dan nefret ettik. Jose Mourinho'nun karizmasının ve ukalalığının başlangıç noktalarına daldık. Barselona kentinin çekimlerine hayran kaldık ve Akdeniz özlemimiz arttı.
Futbola dair izlenebilecek belgesel sayısı çok azken, çöldeki vaha gibi önümüze çıktı.
Belgeselin adı başka belki ama manşeti Jose Mouriho verdi:
"Bir insan ancak onu seven son insan öldüğünde ölür."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder