Jose Mujica, yani Pepe, Uruguay siyaseti için çok önemli bir figür. Tabi bizden kilometrelerce uzak olan ve ilişkilerin pek de yoğun olmadığı Uruguay'ın tarihinde kilit bir isim olmak bizim merakımızı çalmak için yeterli olmazdı. Zaten uzun zamandır da birkaç siyaset meraklısı dışında da ülkemizde bilinen bir isim değildi Pepe.
Fakat son yıllarda işler değişti. Uruguay, Servet-i Fünun ekibinin Yeni Zelanda'sı gibi, muhaliflerin gözde ülkesi oldu. Pepe de özlenen ve aranan devlet başkanıydı. Zaten dünyanın en fakir başkanı olarak biliniyordu ve bu ona bir popülarite ve sempati getirdi. Ülkemize ziyarette de bulundu ve gazetelerin sayfalarında daha sık yer almaya başladı. Tüm bunların etkisiyle bir anda Putin, Merkel, Trump gibi isimlerden sonra ülkemizde en çok tanınan siyasetçilerden biri oldu. Fakat yine de Uruguay ve Pepe hakkında sınırlı bilgilerimiz olduğunu düşünüyorum. En azından benim için ve kendi çevremde öyle...
O yüzden hakkında bir belgesel izlemek faydalı bir girişim olacaktı. Emir Kusturica'nın Maradona belgeselini yıllar önce izlemiştim. Çok sevdiğim yönetmenin, çok sevdiğim futbolcuyla bir araya gelerek çektiği belgeselden çok fazla ümidim vardı. Fakat beklentilerimi karşılayamadığını çok net hatırlıyorum. Aradan yıllar geçip Pepe için ekran başıma oturduğumda bu sefer beklentilerim çok düşüktü. Bunun da sonucunu aldığımı düşünüyorum. Çok daha sağlam bir temele oturtulan, çok daha güçlü bir yapım olduğunu kabul ediyorum.
Aslında, tıpkı Maradona'da olduğu gibi burada da alışılmış bir belgesel kurgusu yok. Yani Maradona'nın veya Pepe'nin hayatına uzun uzun bakmıyoruz. Biyografik bilgilerin üzerinden tekrar geçmiyoruz. Oraları çok hızlıca hatırlıyoruz zaten. Devamında bir röportaj hali söz konusu. Fakat bu röportaj için de bir stüdyoya girmiyoruz. Maradona'da da aynısı vardı. Sokaklar geziyorduk ama burada çok daha belirgin ve somut bir şekilde bu tarz hissediliyor. Zira Pepe ile gezdiğimiz sokaklar, sıradan sokaklar değil. Onun siyaseti ve fikirleri sonucu ruh kazanan sokaklar. Biz o sokaklarda ve mekanlarda gezerken bir yandan da Pepe'nin çay içtiği, bahçe ile uğraştığı ve tango hakkında konuştuğu gündelik hayatına giriyoruz. Çok sevdiği eşi ile beraber yaşadığı (yaşamış olduğu değil, şu an yaşadığı) hayatı görüyoruz. İcraatları güçlü bir şekilde var olmaya devam eden bir siyasetçinin mütevazı hayatını aynı kareye sığdırıyor Kusturica. Maradona, kesinlikle Pepe'den daha renkli ve ilginç bir figürdü ama bu tarza Pepe çok daha uygundu.
Tabi bir siyasetçi ile futbolcu arasında da fark var. Pepe'nin yaptıkları veya mirası canlı kanlı Uruguay'da var olmaya devam ediyor. Bir yandan Pepe'nin hayatını, yaşadıkları ve hissettiklerini öğrenirken, dinlerken; bir yandan da onun Uruguay'da yaptıklarının etkilerini görüyoruz. Maradona'nın böyle bir şansı yok. Ne yapacak; gidip Napoli'de kazandığı şampiyonluğu tekrar gösteremez ya...
Doğru isimle doğru uyum yakalanıyor. Üstelik bu uyumun farkında olan yönetmen zamanı da sömürmeye kalkmıyor. 70 dakika civarına sığdırıyor her şeyi. Kısa ama gerçekten öz bir iş. Pepe'yi anlatmak için en uygun formül zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder